- 433 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BELGURLAR VE TÜRKÇE (2)
BELGURLAR VE TÜRKÇE (2)
TUNA BULGARLARI (2)
1) Din-Kültür İlişkisi: Aslen saf Türk olan ve İslam dinini seçmiş olan Belgur Türkleri yani Bulgarlar’ın hacca gidenleri ; kendilerini, Türklükle ve İslamlıkla hiçbir ilgisi olmayan Slav toplulukları ile melez olarak tanıtmaktadırlar.Başka millet veya topluluklar için, bu akıl almaz hatayı tarih; ne yazmıştır ne de yazabilir.Bunu; tarih, Türk Milleti için yazmıştır ve maalesef yazmaktadır ve ne yazık ki yazacaktır. Müslüman oldukları için Kabe yollarına düşen Belgur-Türk mensupları nasıl oluyor da kendilerini tamamen Hıristiyan olan topluluklarla melez olarak tanıtabiliyorlar.Kendilerini böyle tanıtmaları için Slavlığı kısmen de olsa benimsemeleri lazım gelmez mi.Allah aşkına böyle bir mantığın izahı var mı. İşte bu anlayıştır ki; Bulgarlar’ın önce bir kısmının,daha sonra da büyük çoğunluğun Hıristiyanlığı benimsemelerine sebep olmuştur.Sonuç; İslamlığın yerini Hıristiyanlık almıştır.
2) Dil-Kültür İlişkisi: Aslen saf Türk olan ve Belgur boyundan olan Bulgarlar ‘ın; sadece Müslüman olanları değil,diğerlerinden bir kısmı da, kendilerini bir karışım yani Türk-Slav melezi olarak tanıtmışlar ve Tüklüğünü, sözde önemseyen fakat Hıristiyanlığı seçenlerden bir kısmı da “Biz dil olarak Türkçe konuşuruz fakat din olarak Rum’danız “ diyecek kadar da izahı mümkün olmayan bir davranış içine girebilmişlerdir. Rum’un daha çok Slavın tanıtımını,gönüllü olarak yapmışlardır. Bu davranışı,yeryüzünde Türkler’den başka hiç kimsenin yapamayacağına emin olabilirsiniz.Sonuç; Türk Belgur yerine Slav Bulgarlık geçmiştir.
3) Ad-Kültür İlişkisi: Belgur Hanları, çocuklarına Slavca isimler verince, zamanla halk ta çocuklarına Slavca ad koymaya başlamışlar ve bir süre sonra da Slavcayı iyice benimsemeye başlamışlardır.Bu durumda unvanların da değişmesi kaçınılmaz olmuş ve “Belgur Hanları veya Bulgar Hanları” yerine “Bulgar Kralları” deyimi yerleşmiştir. Sonuç; Türkçe adlar yerine Slavca isimler gelmiştir.
4) Belge-Kültür İlişkisi : Türkçe; dünyanın en eski, en köklü ve yeterli ve de kelime türetmeye en uygun dillerinden birisi olduğu halde,Türkler, çeşitli yazıtlarda ve belgelerde genellikle kendi dillerinin dışındaki dilleri kullanmışlardır. Bu diller; Türkler’in- hangi coğrafyada olurlarsa olsunlar- komşuluk yaptıkları veya temasta bulundukları milletlerin dilleri olmuştur.Hatta aynı zamanda iki millet ile sıkı ilişkiler içinde iseler, her iki dilde eserler vermişler de Türkçe’yi bir türlü kullanmamışlardır. Sonuç; Türkler, Türkçe’ye sanki düşmanmış gibi davranışlar sergilemişlerdir.
5) Komşuluk-Kültür İlişkisi : Türkler yeryüzünün hangi coğrafyasında olurlarsa olsunlar, temasta oldukları, ilişkide bulundukları yani komşuluk ettkleri milletlerin veya toplulukların akıl almaz derecede etkisi altında kalmışlardır. Bu temaslarda veya komşuluk ilişkilerinde; yani kültür alış-verişinde değiştirmemişler de nedense hep değişmişler, diğer bir deyişle dönüşmüşlerdir. Hatta Türkler; bu izah edilemez davranışlarını o kadar ileri götürmüşler ki; kendi yönetimleri altındaki-millet dahi olamamış- birçok toplulukların içinde erimişler ve kaybolmuşlardır. Bu değişim ve dönüşümler; diğer kültürlerin daha derin veya güçlü olmasından değil ya da Türk kültürünün zayıf olmasından değil, diğer milletlerin siyasi olarak üstünlüğünden de değil-bilakis Türkler’in hükmettiği ve zirvede olduğu dönemlerde-Türkler’in tamamen paylaşımcı ve benimseyici hars yapısından kaynaklanmıştır.Türkler; değiştirmek için çaba harcamamışlar,değiştirmeye çalışanlara karşı ise pek mücadele etmemişlerdir.Gayet iyimser ruh halleriyle başka topluluklara kucaklarını açmışlar kültürlerini kolaylıkla kabul etmiş ve bunun sonucu olarak ta,daha çok değişen olmuşlardır. Elbetteki Türkler’in kültürleri de diğer milletleri etkilemiştir.Ancak bu daha çok Türkler’in etkileme çabasından değil de tamamen doğal etkileşimden kaynaklanmıştır.Sonuç : Eğer Türklük özelliğini korumak istiyorsak; koruyucu tedbir olarak-Türkler; değiştirmeyip daha ziyade değiştiklerinden-Türkler’i; mümküm olduğunca diğer millet ve topluluk-lardan uzak tutmak,gerekmektedir.
Ana hatlarıyla beş madde de topladığımız değerlendirme ye göre, şu sonuca varılabil-mektedir. “Dilini kaybeden bir millet; kültürünü ve zamanla dinini de kaybetmektedir” Bunu diğer bir deyişle şöyle de ifade edebiliriz “Dinini kaybeden bir millet; kültürünü ve zamanla dilini de kaybetmektedir” Ayrıca, çocuklarının adlarını değiştiren bir milletin de zamanla kültürünü de değiştirmekte olduğu da bir gerçektir. Ya da “Biz Slavla meleziz/Bir tarafımız Slav” şeklindeki bir gaflette olduğu gibi; bir milletin kendi adını değiştirmesi de kültürünü kaybetmesine yeterli bir sebep oluşturabilmektedir. Buna göre ise rahatlıkla şu sonuca varılabilir “Adını değiştiren bir millet; dilini, kültürünü,dinini ve zamanla tamamen kendini de değiştirmek zorunda kalır”
Nafi ÇAĞLAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.