- 608 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GELİN TAŞI
GELİN KAYASI
Iğdır İlinin Merkez Melekli Kasabası yakınlarında Kültepe denilen bir kısım vardır.
Kaya ve küçük taş yığınlarından oluşan bu tepelerin aşağısındaki bir kayaya “Gelintaşı,Gelin Kayası"
diyorlar, bunun hikayesi dilden dile, nesilden nesile aktarılagelmiştir.Son dönemlerde ise
unutulmaya yüz tutmuş bir hikayedir.Zamanla “Gelintaşı” o civardaki tarlaların mıntıkasının adı olmuştur.O mıntıkada tarlası olanlar çapa yapmaya,tarlasını sulamaya veya ekinlerini biçip toplamaya gittiklerinde o kayayı mutlaka görürler.Yaşları büyük olanlar buraya neden bu adın verildiğini biliyorlar.Onlar bunu büyüklerinden duymuşlardır.Yeni ytişen nesiller ise bu konulara ilgi göstermediğinden bu adın neden verildiğini pek bilmezler.Hergün tarlaya gittiklerinde gördükleri bu taşı merak etmezlerdi.Günün birinde Mehmet dayı ile yeğeni olan ali akşam üzerine doğru tarlalarını sulamaya gitmişlerdi.Tarlaları sulamak için eskiden kalan toprak kanallar kullanılıyordu bu kanallara ark yada çay(derecik) derlerdi.Tarlalara yazın su münevebe yani sıra ile su verilirdi bu su kağıtlarını alanlar sıra ile tarlalarını sularlardı.
Su kağıdını alan çiftçiler asıl kanaldan tali kanallara oradan tarlalarına götürmek için epeyce zahmet çekerlerdi hele birde tarla uzakta tepelerin yanında ise oraya su götürmek epeyce zaman alıyordu.yirmi dekarlık bir tarlayı sulamak bazen bir gün birde gecede ancak mümkün oluyordu.Mehmet dayı ve yeğeni suyu tarlalarına getirdiklerinde akşam olmuş,güneş batmak üzereydi.Dayı ve yeğen epeyce yorulmuştu.biraz oturup nefeslenelim dediler ve dere kenarında azıklarını çıkarıp yemek yemeğe koyuldular,sonra da Mehmet dayı bir sigara yakmıştı.Hava iyice kararmış yanlarında getirdikleri el fenerlerini kullanmaya koyulmuşlardı.
Ellerindeki küreklerle tarlanın su verilecek kısımlarındaki su yollarını açıyorlardı bu su yollarına o yörede kert ya da kerdi diyorlardı.Bu kertleri açtıktan sonra oturup tarlanın sulanmasını bekliyorlardı,ara sıra da bu kertlerin sonuna kadar suyun gidip gitmediğini kontrol ediyorlardı.Bu bekleme sırasında ara sıra da biraz uyku kestiriyorlardı.Mehmet dayı uyuduğunda yegeni Ali suyun akışını denetlemek için tarlanın sonuna doğru kontrol etmeye gitmişti.tarlanın son kısmı tepelerin dibinde idi Ali oraya vardığında Tepenin dibinde karalar içinde bir insan silueti görmüştü birden irkildi; gecenin karanlığında orada duran ve hatta kendisine doğru bakan kimdi diye düşündü, telaşla kim var orada diye seslendi;Karşıdan hiçbir cevap gelmemişti.bir daha seslendi yine cevap alamamıştı.Elindeki küreği sıkıca
Tutarak bu mechul şahsa doğru savurdu.iki defa üst üste vurdu ama karşıdakine değen kürek
Şakırtı sesi çıkarmıştı yani sert bir şeye vurduğunu hissetmişti ve sonra elindeki feneri karartıya doğru çevirerek yaktı karşısında insana benzeyen bir kaya parçası duruyordu.
Ali kendi kendine tövbe,tövbe bu bir kaya parçasıymış dedi ve güldü,sonra tarlanın başına geldiğinde dayısının uyandığını gördü başına gelenleri dayısına anlattığında o da bir kahkaha attı ve oğlum senin karanlıkta gördüğün o kaya “Gelin Kayası”dır dedi ve başladı o kayanın
Hikayesini anlattı.”Eski zamanlarda burada bir köy varmış ve bu köyde yaşayan terbiyeli ve güzel bir gelin varmış bir o kadar da utangaç bir kızcağızmış dedi;Kimsenin olmadığı bir gün burada ağacın altına bir leğen koymuş ve içinde yıkanmaya başlamış onun banyo yaptığı sırada kayınbabası bahçeye gelmiş,o sırada gelin telaşla kalkıp kendisini saklamak isterken
Kayınbabası onu çıplak olarak görmüş gelin o kadar çok utanmış ki Tanrım keşke ölseydim taş olsaydım da bu halde görünmeseydim demiş,Allahın sevdiği bir kul olduğundan dileği tanrı tarafından kabul edilmş ve taş haline getirilmiştir”dedi böylece o taşa “Gelin Kayası”
Adı verilmiştir aynı zamanda bu mıntıkaya da adını vermiştir.Bu hikaye de nesilden nesile anlatılagelmiştir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.