Anlamak mı -Görmek mi bu çağı?
Bir kum zerresini bile taşımaya gücünüzün yetmeyeceğini hissettiniz mi? Buna rağmen kainatı tutup yere sermek istediniz mi?
O kadar belli ki başı ortası sonu. Görsellerin arttığı dünyamızda buna nasıl dayanıyor kafatasınız. Bilgisayar teknolojilerine bakarak kendi bedeniniz ve ruh haritanızı düşündünüz mü.. Cep telefonlarınızı kaç yılda bir yeniliyorsunuz mesela. Bellekleri, hardiskleri kaç vakitte dolduruyorsunuz.. Eskileri siliyorsunuz yeni uygulamalara, resimlere, videolara yer açmak için değil mi.. İki tuşla hallediyorsunuz, format atıp yeniden kuruyorsunuz işletim sistemlerini, olmadı bilgisayar, cep telefonu tamircilerine gidiyorsunuz. Araba mekaniği,kaportası ve motor bakımları da aynı konu içinde.. Sizin hastaneye gitmenizle, ameliyat olmanızla aynı felsefe ve anlamı taşırken dijital dünyanız, farkınız nedir makinelerden, bilgisayarlardan?? Oysa beden ve ruh dünyanızın geri gelme olasılığı yok pek. Kemik ve etsiniz ve metale göre daha çabuk arıza veriyorsunuz değil mi?? Veya yoksunluğa düşüyorsunuz mecburen.
Ülkemize ilk bilgisayar ihtimal 1980 başlarında girmiş olmalı, 1983 olarak hatırlıyorum ben. Aşağı yukarı 40 yıldır bu böyle ve son 20 yıldan beri de aşırı bir bağımlılık ve etkileşim yarattı son teknolojik kolaylıklar. Siz bunu etkileşimin ve bağımlılığın neresinde görüyorsunuz kendinizi...
Üniversite bitti, biraz boşta gezdikten sonra bizim nesil, ihtimal bilgisayar başında iş başı yaptı, Y kuşağının geneli. Ben öyleyim mesela,iş hayatına lise dönemini saymazsam, bilgisayar başında başladım, sonra iş değiştirdim yine bilgisayar başındaydım. İşten atıldım yine bilgisayara kaldım. Çok arıza veya patara vermediği sürece bilgisayarımı kendim tamir bakıma alabiliyorum. Müsait değilsem de 3-4 saatte veya en geç 2 günde rektefe ettirebiliyorum bilgisayarımı daha da olmadı yenisini alabiliyoruz daha güncel, daha hızlı, daha anlaşılır özellikleri olan cihazlar alabiliyorum??
Lakin sosyal hayat öyle değil, kendiniz başta olmak üzere, yakınlarınızı kolay kolay tamir edemezsiniz, silip yeniden kuramazsınız değil mi? Mesela ailenizin ihtiyarları yaşları itibariyle bir defa bıçak altına yattı mı yani ameliyat oldu mu artık iyice fiziki ve ruhsal olarak çöküşe başlamış oluyor. Değiştirmeniz çok zor, organ nakilleri daha çok yavaş ve fazla pahalı.. Hele bir ölüm yaşadınız mı çevrenizde, giden gelmiyor. Yapay deri ve organların kullanıldığı duymadım veya okumadım daha teknolojik seviyede.
Hani hep bahsederim; son kuşakları anlamak çok zordur diye. Makineli tarımdan başlayıp, bilgisayar destekli fabrikalardan, kişisel teknoloji kullanımında, iş hayatınızdaki teknolojik kolaylıklar ile ömrünün yarısından fazlasını geçiren yaklaşık 40 yaş civarında olanlar. Anlatabiliyor muyum?
Herhangi bir konuda düşünce şekliniz, değiştir, yenile, eskisini at, yenisi al değil mi? Tüketim toplumunun getirdiği bir düşünce sistemi içinde değil misiniz her konuda.
Bir insan veya bir değeri kaybettiğinizde onun yerine koyduğunuz şey asla bir makine veya bilgisayar veya cep telefonu uygulaması değil? Buradaki zıtlığı, karmaşayı, uçurumu görebiliyor musunuz??
İşte bu karmaşanın içinde insanımız istese de istemese de gerçek bu. İşte bu uçurumdan düştü son kuşaklar. Her şey değişti, lakin insan değişemedi pek?? Nasıl değişebilsin ki? Veya neden değişmesi gerekiyor hiç düşündünüz mü??
Zorunluluk halleri dışında elektriksiz kaç saat yaşayabilirsiniz, kaç saat iş hayatınız devam edebilir? Bir hastane bir okul kaç saat veya hafta ay teknolojisiz hizmet vermeye devam edebilir??
10-15 yıl önce bir şiirde bir mısrada bahsediyordu şairin biri; elin oğlu bir tuşla minareyi deviriyor gibi. Son 20-30 yıldaki Ortadoğu coğrafyasında meydana gelen çatışmalarda teknolojinin gidişatını gördük aslında televizyonlardan da, daha eski kuşaklar belki de ikinci dünya savaşında yaşadı bu görselleri, mesela atom bombasının yaptığı etkiyi,yıkımı.. İnsansız uçan silahlar, uzaktan kontrol edilen bir joistik marifetiyle kullanılan cihazlar. Droneler yani..
Bir drone etkisiz hale geldiğinde yenisiyle değiştirirsiniz? Veya düşürüldüğü yerden alabilirseniz, tamir bakım yaptırırsınız sıfır gibi, yepyeni kullanmaya devam ederseniz, oysa insan öyle değil, bir asker öldü mü, geriye gelmez, yenisi gelir ama değil mi? Aslında pek de fark yok gibi mi geliyor size. Bir mühendis bir cihaz kaybettiği için üzülmez ama ölen veya yaralan artık eskisi gibi hayatına devam edemeyecek olan askerin ailesi bir mühendis değildir, hastaneler, eğitim kurumları vb o insanı eski haline getiremez.
Yine düşünün son 100 yılda dünyada neler değişti. Bir çok özgürlük, kişisel haklar, çalışma hayatındaki değişimler eski çağlara ne kadar benziyor ki.. Oysa çoğu insan hala eskiden kalma veya miras olarak kalan fikirlerin peşinde bir çıkmazsa doğru sürükleniyor. Fark edebiliyor musunuz?
Bazı haberleri engellemek için devletler yayın yasağı koyuyor, daha doğrusu devleti kendi çıkarı doğrultusunda kullananlar. Haber alma özgürlüğünüz engelleniyor, daha ne kadar devam edebilir bu gidiş dünyada veya ülkemizde??
Kürek mahkumu gibi bir işkence aslında bu engellemeler değil mi ?
Peki şiirde ve edebiyatın diğer dallarında durum ne alemde? Edebiyat meclisleri internete taşınamadı mı hala, evet taşınamadı, internet daha hafife alınıyor çünkü, koltuklarına oturmuş eski kuşak şair ve yazarlar veya yayınevleri suyun başını bırakmamaya devam ediyor.
Ekonomi bile değişti dijital dünyada. Ve fişlemelerde ve kayıt altına almalar da kolaylaştı. Her ne kadar kolaylaşsa da yine de kağnı hızında iş görüyor bir çok evrensel veya bölgesel devlet teşkilatları, bir nesil geliyor ve her şeyi elektrik hızında yaşıyorken, üzerinde yürüdükleri sosyal hayat veya vatandaşı oldukları ülkeler kağnı arabası gibi değil mi? Bu iş bu gidiş daha ne kadar böyle devam edebilir ki?? Bir yerde kopacak bu bağlantı, devletler geride kalacak, şirketler devletlerden güçlü duruma gelecek?? Peki sen, peki insan, peki ben??
Ve teknoloji biz halka, sıradan insanlara bile sunulmasında engelleniyor ve genelde bunun nedeni ekonomik öngörüler veya sosyal gidişatı kontrol etme olarak gösteriliyor.
Kontrol etme? Yani hapsetme? Bu nesil yasakları ne kadar kaldırabilir veya yüzyıllarca eskiden gelen kültürleri ve inançlara daha ne kadar sabır gösterebilir??
Ülkemizdeki intihar haberlerindeki artışları da biliyor olmalısınız, sahi bu artışın tek nedeni ekonomik mi sizce, insanların son 40 yılda süratle değişen düşünce yapısı bu intiharların neresinde?
Daha önce de yazdım, ezanları çanları susturun veya telefon uygulamalarına bağlayın. Dinlemediniz beni, ihtimal bir 10-15 yıl daha direneceksiniz bu fikre, lakin mecbur kalacaksınız ezanı susturmaya, çan çalmamaya, ve hatta hac inanışını bile internete aktarmaya mecbur kalacaksınız?
Hayır, hayır, rahatsız mıyım elbette değil, belki biraz olabilirim, bu birazlık da dini ritüellerin son çağın gerisinde kalmasından , çünkü geleceği okuyamıyorsunuz buna isyanım.
Hayır, gözümün önünde bir kıl yok ve kendimi genellemiyorum elbette, yanlış düşünmeyin. Ben de sizin gibi hala marketten alışveriş yapıyorum, ekmeğimi almak için fırına gidiyorum veya ne bileyim günlük, haftalık, yıllık yaşantı ve döngülerim aynı sizler gibi biraz biraz..
Bir tuşla ciğerimi değiştiremiyorum mesela yenileyemiyorum, sakallarımı kesmek için traş bışağı veya makinesi kullanıyorum, kafatasımın içine reset atamıyorum, fiziki görünümü değiştirmek namümkün daha..
Lakin görüyorum bir çağ geldi ve çattı kapımıza ki, içeri almazsak delireceğiz veya yoksunluk belirtilerinden aynı uyuşturucu müptelaları gibi veya dindarlar gibi bazı şeyler elimizden alındığında veya ulaşamadığımızda ne yapılacağını ben de bilemiyorum daha?
Çünkü hala bir tarafım toprak ve suya bağlı. Bir çağ yaklaşırken eski çağın alışkanlıkları veya düşünce şekilleriyle bir şekilde bağlıyım daha..
Neydi bugünkü huzursuzluğum ve ben bunları yazarken neden huzurla doldum. Bir şekilde kendimi ifade edebildiğim için mi? Hangi yıldız hangi yıldıza nasıl bir yörünge temasına girdi de daha yenice bir ruh ve düşünce ortamım değişiverdi..
Genelde torun sahibi bir kitleye veya çocuk büyütenlere sesleniyorum, insanlarla çok sık ilişki içinde olan iş sahiplerine mesela öğretmenlere, doktor ve hemşirelere, siyasilere, devlet yöneticilerine vb dikkat edin çocuklarınıza ve çevrenize, milletinize ... Bu nesil içine kapandıkça ya kendine ya çevresine zarar verecek durumda.
Size tavsiyem devletsel-milletsel bazda; meclisteki kürsü dokunulmazlığı gibi bir dokunulmazlığı internette, sosyal medyada sağlayın.
Çare mi, daha fazla kolaylık, daha fazla özgürlük, daha fazla anlayış ve bireysel alan?? Toplumların her bir seviyesinde..
Saygı ve kaldıysa kalanından huzur gönderiyorum size. Nokta.
YORUMLAR
Üç bin yılından bir genç ne der bu yazı için bilemiyorum. Ama komik derecede ilkellikle suçlayacak ve gülecek mi onu da bilemiyorum. Ama şunu kesinlikle söyleyecektir, biliyorum.
" O dönem öyleymiş onu yaşamışlar. " Çünkü ben öyle söylüyorum "bin yılına" ne komik ne ilkellermiş, Zeus amcaya ne çok adaklar adamışlar.
Pardon bunu "sıfır ve ötesi yılı"na soyleyecektim, değil mi.
Kaba bir hesap yaptım elli milyar insan,yirmi milyar nesil gelip geçmiş sonuç "hiç". Hayvan bile olamamışız.
Dostum her devir kendi yalanlarıyla inşaa ettiği kendi gerçeklerinde yaşadı, yaşıyoruz, yaşayacaklar...
Sahi biz gelişmek zorunda mıydık...doğaya uygun kalamazmıydık, rasyonel yaşam bence bu olmalıydı.
Kal huzurla diyeceğim ama diyemiyorum.
Not: Dünün genci bugünün ihtiyarı....:)
Ethem_Namık tarafından 2/22/2020 1:45:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yinsani
mesela doktor ameliyatta www ya vermiş narkozu amma ayılmış, doktora yanlış işlem yaptığını örneklerle açılıyor
mesela imam hutbe okuyor, www ayağa kalkıp itiraz ediyor.
benim aklıma gelmiyor değil başına patates bağlayan, yüzüne sarımsak süren www nün düşeceği halleri..
hele hele www eril dişil konularında bir açık oturuma çıkarsak ne söyler ki bize..
www üyü bir kafatası içine hapsedip dünyanın başına geçirsek
hayvanlarla bitkiler ve insanlar onun santranç masası mı olur acep..
sağlık diliyorum huzurdan geçtik artık..
hani derler ya bu dünyevi hayatı sadece bir oyundur, asıl oyun daha şimdi mi başlıyor aslında..
aydın da bir genç 21 yaşında kıymış kendine...
huzurdan geçtik abi, sağlık diliyorum artık..
en önemlisi de akıl sağlığı..
saygı ve sevgilerim daim..