KURT BOĞAN
KURT BOĞAN
Kasım ayının sonuna doğru yağmaya başlayan kar mart ayının ortalarına kadar köylerinden eksik olmazdı. Dağların tepeleri yarı kadar dumanlıydı. Çoğu zaman güneş ile bulutlar adeta saklambaç oynardı. Güneş olanca aydınlığı ile o yörelere kendisini göstermek istese de rüzgarla savrulan gri kara arası bulutlar güneşe gölge olurdu. Ortalık soğur, tepeleri bir sis kaplardı. Kurtlar da böyle sisli havaları severdi. Eğer yeterli bir tedbiriniz yoksa sürüye dalar birini omuzladığı gibi çok uzaklara kaçırırdı. Bir dere yatağında kanını emer, birkaç parça da etinden koparır oradan uzaklaşırdı. Genellikle bu mevsimlerde köylülerin korkulu rüyası kurtlardı. Bazen sürüler halinde gezer, bazen de tek başlarına dolaştıkları olurdu.
Bu köylerde yaşayan insanlar küçükbaş hayvan besleyerek geçimlerini sağlarlardı. Mal canın yongasıydı. O kadar emek et, yürüt, büyüt; sisli bir havada kurt gelsin birini veya birkaçını alıp götürsün. Olacak iş değildi. O yıl bereketli geçmişti. Şubat ayından itibaren yavrulayan kuzularla birlikte sürüsü bir hayli kalabalıklaşmıştı. Elinde iki tane köpeği vardı ama biri iyice yaşlanmıştı. En ufak bir soğukta üşüyor, biraz koşsa yoruluyordu. Arife tarif gerekmezdi. Sürüye sahip çıkacak iyi bir çoban köpeği bulmalıydı. Uzunca bir araştırmadan sonra bu köyde iyi bir çoban köpeğinin olduğunu öğrendi. Atıyla uzunca bir yol yürüdükten sonra akşama doğru köpeğin sahibinin evine geldi. Etrafta zaten öyle çok kalabalık evler yoktu. Biri ikisi bir arada , üçü beşi başka bir tepedeydi. Akşam yemeğini yedikten sonra komşuya misafir geldiğini duyan yan komşulardan hoş sohbet birisi de gelince ortam biraz daha şenlendi. Çaylar kahveler derken ev sahibi; ‘’Ne biçim komşusun! Köpeğime müşteri gelmiş köpeğimi hiç övmüyor sun’’ değince komşusu da; ‘’Geçen yaz yaylada üç tane kurt boğdu da birinin postunu bana mı verdin? Senin köpeğini niçin öveyim’’ değince köpeğe talip olan misafir; ‘’Tamam ağam konuştuğumuz gibi, aldım kabul ettim’’ demiş. Ne olur ne olmaz bakarsın sabaha kadar cayar diye hemen oracıkta parasını saymış. Ev sahibi; ‘’Ne acelesi vardı. Sabah verirdin’’ değince, misafir; ‘’Ağam aldığımızı sattığımızı bilelim.’’ demiş.
Sabahı sabırsızlıkla bekleyen misafir gün ışımasıyla birlikte köpeğini de almış. Köyünün yolunu tutmuş.
Salih KOÇ
15 Şubat 2020 / AVCILAR