- 761 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HARAM BEDEL ÖDETİR!
Herkes bir yol tutturmuş gidiyor, gidecek te elbet , bunda bir yanlışlık yok. Tercih ettiği, benimsediği bir dünyası var ve ölene kadar ölüm yok, yaşayacak. Yalnız bu yaşantı, kişinin yaşayış şekline göre gökyüzüne attığımızda yay çizerek tekrar bize dönen bumerang gibi bize geri dönüş yapıyor.
Kendisini güzel ve doğru işlere adayarak hem kendisine ve hem de yaşadığı topluma iyilikte bulunan okuyucularımız üzerine alınmasın ama günümüzün dünyasında referans değerlerimiz maddiyat ağırlıklı olmaya başladı gibi, ne dersiniz? “Olmaya başladı ne demek; oldu bile” diyenler olabilir. Ya da “günümüz insanlarına haksızlık etmeyelim, şimdiki nesil daha şuurlu ve bilinçli” diyenler de olabilir. Herkesin kendini haklı çıkaracak bir gözlemi vardır elbette. Aslında tümden haklı olunmasa da haklı olunan noktalar görmek mümkün.
Biz yine de mevcut artılar zaten bizim, eksilerimizi artıya dönüştürebilir miyiz diye konunun bir ucundan tutalım:
Bundan kırk yıl önce Türkiye’sinde karşıt fikirler de olsa insanların çoğunluğunda bir fikir adamlığı , bir dava adamlığı yönü ağır basardı. Sonrasında yaşanan darbeler, zorlamalar ve benzeri olumsuz dayatmalarla insanlar sindirildi, insanlar fikirsiz ve renksiz hale getirilmeye çalışıldı ve tam tersine kapitalist dünyanın ruhu insanımızın ruhuna telkin edilmeye başlandı. Artık bazı aileler “rızık Allah katındadır, çocuğum öncelikle salih bir mümin olsun vatanına milletine faydalı bir insan olsun bunun yanında da bir işi olsun” demek yerine çocuğunun dini ve milli değerlerle yetiştirme kaygısını bırakarak ilkokuldan başlayan ve diğer eğitimlere fırsatı olmayacak şekilde adeta çocuğunu bir yarış atına döndürerek sınavlarda başarılı olması, iyi bir işi, iyi bir gelecekle buluşması için her türlü imkanını seferber ettiler adeta. Bu gaye yanlış değil elbette ama önceliği bilinmez ve hayatın tek gayesi haline getirilirse doğru yanlışa dönüşüveriyor. Bu dünyanın sınavları için evladını başarılı olmaya şartlandırırken ahiret sınavı gündemlerine girmedi. Milli ve manevi değerlerden uzak yetişen neslin ailesine geri dönüşü de ıstıraplı oldu, saygısızca oldu, sancılı oldu. Herkesin bumerangı nasıl gönderdiyse öyle kendine dönmeye başladı. Atalarımızın deyimiyle ne ekersek onu biçmeye başladık. Ya da Kur’an ifadesiyle ; “İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır."(Necm suresi 39) ayet mealindeki çalışma ne ise sonuç da o yönde oluyor. Bir başka ayet mealinde “Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.” (Şuara suresi-30) denildiği gibi.
Öyleyse huzurlu bir dünya ve ahiret hayatı bizlerin yaşantısındaki duruşa bağlı değil mi?
Daha da özet ve net ifade ile bizler ne kadar bizleri yaratan Yüce Allah’a yaklaşırsak o kadar huzurlu ve mutlu olacağız, ne kadar Allah’tan uzaklaşırsak ta o kadar mutsuz ve huzursuz olacağız. Bu hal, bu kadar açık ve anlaşılır bir durumdur. Allah’a yaklaşmanın yolu helalde sabretmek, durmak, Allah’tan uzaklaşmanın yolu da helalleri terk ederek haramlara dalmaktır.
Haram; bir nevi bir zararlı bir virüstür. Bu virüs hayatımıza girerse illaki bir yıkım yapar.
Haramın cinsi, çeşidi çoktur. Asıl tehlike olan da anormal olan haramları normalleştirerek haram işlerken rahatsızlık duymaz hale gelmektir. Önceden dansı icat eden ülke olan Fransa’ya ve kralına “O icadı kaldır! yoksa; tahtını başına yıkarız” diyen bu millet şimdi neredeyse danssız, balosuz düğün yapmaz hale geldi. Kur’an ifadesiyle; “Allah’a ve Rasülü’ne harp ilan etmek” olan faizden uzak durmamız gerekirken işimiz gücümüz, içimiz dışımız faiz oldu adeta. Allah, mümin kuluna helallerden bir dünya sunmuş ve bu temiz dünyasını haramlarla kirletmemesini istemiştir. Helal ve haram arasına bir sınır çizmiş, bu sınırı geçmeyi haddi aşmak olarak görmüştür. "Dikkat ederseniz her hükümdarın bir korusu vardır; Allah’ın korusu da haram kıldığı şeylerdir. " (Hadis-Buhari)
“Allah’ın kulları için ta’yin ettiği hudutlar, (aşılmasını, çiğnenmesini yasakladığı sınırlar) vardır. Kim Allah’a ve Peygamberine itâat ederse (Allah) onu altından ırmaklar akan Cennetlere sokar ki, onlar orada ebedî kalıcıdırlar. Bu, en büyük bir kurtuluş (ve saâdet) dir. Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder, (Allah’ın) sınırlarını (çiğneyip) geçerse onu da içinde ebedî olarak kalmak üzere ateşe (cehennem’e) koyar. Onun için hor ve hakîr edici bir azâb vardır.(Nisâ Sûresi, âyet: 13,14)
İnsanoğlu, günahlara uyma yönüyle zayıf bir varlık, akıl ve irade sahibi olarak ta güçlü bir varlıktır. Bu özellikleri itibariyle kişi kendi tercih ve yaşantısıyla Allah katında hayvanlardan daha aşağı bir varlık haline alçalabildiği gibi meleklerden daha üstün bir dereceye de yükselebilmektedir. Daha önce yaşamış kavimlere baktığımızda Allah’ın koyduğu sınırları aşan, hadsizlik yapan ya da Allah’a karşı gelen kavimlerin nasıl helak edildiklerini öğreniyoruz. Rabbim; dünyada bu kadar zulüm, isyan ve günah işlemede eski kavimlerin cürümlerini geçecek şekilde haddi aşmalar olmasına rağmen toplu helaklar yapmıyorsa ; “Sen onların arasında iken, Allah onlara azap edecek değildir.” (Enfal suresi 33) ayet mealinden anlaşıldığı üzere (doğrusunu ve hikmetini Rabbim bilir) Peygamberimiz hürmetine insanların isyanları karşılığında toplu helak etmiyor. Hz .Peygamberin sünnetini yaşayan insanlar oldukça Hz. Peygamber yaşayan sünnetiyle aramızda gibidir diye düşünüyorum. Ama toplu helak yaşamasak ta bedeller ödemekten geri durmuyoruz.
Haramların insanların üzerindeki biyolojik (içkinin, domuz etinin v.b. haramların vücuda verdiği zararlar), psikolojik olumsuz etkileri üzerinde ya da eski kavimlerden haddi aşanların toplu yok edilişleri ile ilgili uzun uzun bahsetmeyeceğim, bu bilgiler aşikar ve ulaşılabilen bilgilerdir.
Biz insanlar, hevesiyle değil de aklıyla hareket edersek daha doğru işler yaparız. Akıl derken yalnız şeytanda da akıl var, şeytani, kirli aklı kastetmiyorum, Allah’a teslim olmuş Rahmani, temiz akla atıfta bulunuyorum. Aklın yolu; sonucu itibariyle kişinin dünyasına ve ahiretine zararı dokunan işleri terk edip faydasına olanı yapmasıdır.
Bir ailede anne ve baba evine helal rızık getirme konusunda aşırı hassas olmalı, çocuklarının ve kendilerinin kursağına haram lokma sokmamalıdır. Anne-babanın helal kazancının yanında gözlerini harama bakmaktan korumaktan tutunda her türlü sosyal yaşantısında helalde kalması ve haramdan kaçınması çocukların temiz bir kişilikle yetişmesi açısından çok önemlidir. Halk ifadesiyle maya temiz ve sağlam olmalıdır. Yoksa haram bedel ödetir.
Yaşadığımız buhranlar; Allah’a uymayan yanlış yaşantı ve yanlış eğitimler sonucunda bir bedel ödeme olabilir. Olabilir diyorum çünkü kişi dosdoğru yaşadığı halde dilerse kulun sahibi olan Allah, kulunu imtihan kastıyla kulu bir günah işlemese de onu imtihan ederek musibetlerle karşılaştırabilir. Benim se vurgu yapmak, dikkat çekmek istediğim husus; kendi ellerimizle yaptıklarımızın sonucunda bir bedel ödeme durumudur. Yaptıklarımız karşılığında; Allah korusun, evlatlar asi, kazancımız bereketsiz, aile içinde huzursuz bir ortam, işler randımansız v.b. olumsuzluklar bizim yaşantımız olabilir. Bunların hepsi bir bedel ödemek değil midir, veyahut ta kendi çapımızda bir helak yaşama değil midir? Olmaması için haramlardan uzak duracağız.
Haram istenmeyendir, haram zehirdir, hatta haram bir asit gibi değdiği yeri yakar. Eğer yakmıyorsa, eğer bir bedel ödetmiyorsa doğrusunu Allah bilir ama, ya mühlet veriliyordur ya da günahların çoğalması için gün sayılıyordur. Eğer böyle bir durum yoksa haram mutlak bedel ödetir.
Bizi yaratan Allah bizimle beraber rızkımızı da yarattı. Biz haramlara dalsak ta aynısını alacağız, helalde sabretsek te aynısını alacağız, değişmeyecek. Bu konuda Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor;
“Ey İnsanlar! Allah’tan hakkiyle sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Hiç Kimse Allah’ın kendisine takdir ettiği rızkı geç de olsa elde etmeden ölmeyecektir. Öyleyse Allah’tan hakkiyle sakının ve rızkınızı güzel (helal) yoldan isteyin. Helal olanı alın, haram olanı terk edin”. (Hadis- İbn Mace) “ Helalı aramak, talep etmek cihattır. (Hadis-Müsned-i Şihab)
İmam-ı Azam Ebu Hanife ise şöyle tavsiye de bulunuyor: “Gücün yettiğince helalden ye. Çünkü helal lokma salih amel yaptırır. Ondan husul bulan nutfeden de salih evlat çıkar Haram lokmadan ise bozuk amel ve âsî evlat çıkar.”
Halkın gönlünde yer etmiş halkın sanatçısı Barış Manço “Şam ipeğinden burma giysen bile. Zemzem suyuyla yıkansan bile. Dünya ahiret bir keyif sürmek için. Mutlak dökmeli helal alın teri.” Diyor.
Sonuç olarak; haramlardan kaçınarak huzurlu ve helale dönmüş bir hayat kurmak zorundayız. Aksi halde haram bedel ödetir.
Sözü Peygamberimiz (s.a.v.) in duasıyla noktalayalım;
“Allâh’ım! Bana helâl rızık nasîb ederek haramlardan koru! Lûtfunla beni Sen’den başkasına muhtaç etme!” (Hadis-Tirmizî) Amin.