- 336 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KARLA GELEN ÖLÜM BÖLÜM- 5
KARLA GELEN ÖLÜM BÖLÜM- 5
Nihayet evin önünde durduk, bahçeye girerken, aklıma iki gün öncesi geldi. Lapa, lapa kar yağıyor. Neredeyse bahçe yarım metre kar altında kaybolmuştu. Öğlene kadar karları temizlemeye uğraşmıştık. Rahmi bahçeden içeri girmeden, bu güne kadar benim de dikkatimi çekmeyen bir şeyi işaret ederek,
‘’ Baş komiserim, oradaki yazıyı okuyabiliyor musunuz?’’
‘’ Yazı solmuş ama okumaya çalışayım. Kokulu bahçe doğru mu okudum?’’
‘’ Evet, Baş komiserim, doğru okudunuz. Bu bahçeden gelen güzel kokular efsane gibi bir şeydi.’’
Kutsal,
‘’ Hayret bu güne kadar o yazı benimde dikkatimi çekmemiş.’’
Rahmi,
‘’ Size o yazıyı niye gösterdim biliyor musunuz? Yaklaşık olarak yirmi yıl önce burada mutlu bir aile yaşıyordu. Bir gecede bu aile paramparça oldu. Buyurun şimdi bahçeye geçelim. Hava düne nazaran bugün daha iyi, ben birkaç sandalye çıkartayım. Kutsal, sende ocağa suyu koy çaylarımızı içerken konuşalım.’’
Ben içeri girerken, serçe açılan kapıdan birden dışarıya ok gibi çıkınca aklım başımdan gitti. Bir dahaki gelişimde biraz kuşyemi getireyim. Bu günde ekmek kırıkları ile idare etsin. Tabi ekmek kırıntısı kaldıysa?
Rahmi sandalyelerin yanına bir de küçük bir sehpa getirdi. Kutsal’da çay servisini yapıp yerine oturduktan sonra, Sessizce çaylarımızı içerken, Sena Baş komiser, ‘’ Sıra sende Rahmi başlayabilirsin.’’
‘’ Baş komiserim sizi rahatsız etmezse, bir sigara yakabilir miyim? İzin var mı Kutsal?’’
Sena Baş komiser,
‘’ Benim için fark etmez, Kutsal sen ne dersin?’’
‘’ Rahmi abi, senin sigara içtiğini bilmiyordum?’’
‘’ Bende bilmiyordum kızım, ama anlatacaklarım o kadar zor şeyler ki… Tahmin bile edemezsin. Neyse, ben anlatayım siz karar verin. Yıl 1999 takvimler aylardan dört Nisan Pazar sabahını gösteriyor. Recep henüz on yaşında, kardeşim Cumhur ise dokuz. Birbirleriyle çok iyi anlaşan iki arkadaşlar. Bizim ev ise buranın tam aksi istikametinde kasabanın girişinde. İki yaramaz cumartesi gününden sözleşmişler, Pazar sabahı Recep’i buradan alıp bizim eve götürdüm. Ne olduysa gece olmuş. Dört kişiymişler, geç vakit bahçeye girmişler. İçlerinden biri kapıyı çalmış. Hüseyin abi bu saatte kim gelmiş olabilir diye kapıyı açıyor. Kapıyı açmasıyla beraber, Alnına dayanan bir tabancanın namlusuyla karşılaşıyor. Adamlar silahla tehdit edip içeri giriyorlar. Bundan sonra olay hızla gelişiyor. Hüseyin abi ile Seniha ablayı bağlıyorlar. İçlerinden biri etrafı karıştırıp işe yarar bir şeyler bulmak için ikinci kata çıkıyor ve etrafı karıştırmaya başlıyor. Çocuk odasında uyuyan Ayçe’yi görüyor. O şerefsiz hiç acımadan altı yaşındaki masum kız çocuğuna tecavüz ediyor. Bunları size erkekliğimden utanarak anlatıyorum. Bu yetmiyormuş gibi zavallı çocuğu alt kata indirip, diğer üçü de anne ve babasının gözleri önünde çocuğa tecavüz ettikten sonra boğup öldürüyorlar.’’
Rahmi burada durup kendini toparlamaya çalışıyor. Gözlerinden yağmur gibi akan gözyaşlarını silip anlatmaya devam etti. Bizde anlattıkları karşısında donup kalmıştık.
‘’ Baş komiserim bu çocuk daha altı yaşında bebek. Böyle bir namussuzluk bu güne kadar ne duyulmuş ne de işitilmiş. Şerefsizler evin altını üstüne getiriyorlar, çalacak birkaç parça takıdan başka bir şey bulamıyorlar. Sıra Seniha ablaya geliyor. Zavallı kadın, Hüseyin abinin gözleri önünde karısına tecavüz ediyorlar. Seniha ablanın boğazını keserek öldürüyorlar. Hüseyin ağabeyi ise nedense tabancayla öldürüyorlar ve tabancayı da bir kenara atıp gidiyorlar. Eğer Pazar gecesi Recep bizde kalmamış olsaydı aynı akıbete uğrayacaktı. Biraz ara verelim Baş komiserim.’’ ‘’ Bu günlük yeter bende daha fazla kaldıramayacağım yarın devam ederiz.’’
‘’ Baş komiserim, anlattıklarımdan daha fazlasını öğrenmek istersen, kasabanın tek haftalık gazetesi Haber Günlüğü’ nün arşivlerini karıştırabilirsin.’’
Sena Baş komiser,
‘’ Önerini dikkate alacağım. Bu akşam seni merkezde misafir edelim. Yarın devam ederiz.’’
Rahmi,
‘’ Nasıl uygun görürseniz Baş komiserim.’’
Sena Baş komiser,
‘’ Hadi çıkıyoruz. Kuşu unuttuk Kutsal baksana içeri girmiş mi?’’
Bardakları mutfağa bırakan Kutsal Kuşunda pencerenin pervazından sarktığını gördü.
‘’ Beni de eve bırakırsın artık Baş komiserim.’’
‘’ Tabi Kutsal’cığım lafımı olur. Unutma bu akşam refakatçısın?’’
‘’ Unutur muyum Baş komiserim.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.