- 511 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
"Bir Ahi Zaman" Oyunu
Denizli Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları arasında yayınlanan “Bir Ahi Zaman” adlı oyunu okudum. Oyunu Genç Denizli Yazarlık Atölyesi Öğrencileri olan Abdulkadir Uslu, Kardelen Zümrüt Gümüş, Mine Cinbiş ve Ali Tuluk kaleme almışlar. Bunlardan Ali Tuluk, yıllarca Yarköy’de oturmuş, KKTC’nin çeşitli bölgelerinde polislik yapmış ve bu meslekten emekliye ayrılmış, şair ve yazar bir arkadaşımız.
Oyun, kitap olarak 2019 Ağustos ayında Denizli’de Ege Reklam Basım Sanatları San. Tic. Ltd Şti’nde basılmış. Oyun 5 Sahneden oluşuyor. Kalabalık bir kadroya sahip.
Konu olarak Ahilik Teşkilatını ele alıyor. Bilindiği gibi Ahilik, 13. yüzyılda Anadolu’da kurulmuş bir esnaf teşkilatıdır. Sözlük anlamı olarak “Eli açık, kardeş, yiğit, delikanlı” gibi manalara gelen “Ahi” kelimesi; aynı zamanda bugün, yüzlerce yıllık bir değerler sistemine karşılık gelir.
Selçuklu Devleti döneminde; Türk kültürü ve İslâm dininin tüm pozitif değerlerini taşıyan bir sentez olarak ortaya çıkmıştır. Esnaf yaşamına belirli kaideler getirerek, insanların maddi ve manevi tüm ihtiyaçlarını gidermeyi, toplumsal düzeni sağlamayı kendine amaç edinmiş bir sistemdir. Bunu gerçekleştirmek için de sanat, ticaret, dayanışma ve yardımlaşmayı yöntem olarak kullanmıştır.
İşte “Bir Ahi Zaman” adlı oyun, bu teşkilatın nasıl kurulduğunu, nasıl çalıştığını, esnafların birbirleri arasında nasıl bir dayanışma içinde olduklarını gösteren bir eser olarak karşımıza çıkıyor.
Ahiliğin geliştiği önemli yerlerden biri de şüphesiz Denizli idi. Denizli’de yaşayan ve orada bu teşkilatı kuran Ahi Evran, Ahiliğin sadece bu bölgede değil, tüm Anadolu’da ve hatta tüm Türk Dünyası içinde yayılması için çalışmış muhterem bir kişidir.
Ahilik, oyunda Ahi Sinan’ın da belirttiği gibi “Yardımlaşma ve topluluk düzenini sağlamayı temel alır.” İktisadi yönden bir olmayı hedefler. Yapılacak işleri belli bir düzene koyar ve bu işler belirli kurallara göre yapılır.
Oyunun ilk bölümlerinde Ahiliğin ne olduğu ortaya konulmuş. Amaçları, yapılacak olanlar ve hedefler verilmiş.
Oyunun önemli karakterlerinden biri olan Ahi Duman, Ahilik için düşüncelerini arkadaşlarına şöyle aktarır: “Müslüman Türkler olarak sürekli iletişim halinde olacak bir birlik olacak. Birbirimizden habersiz, dağınık olmayacağız. Yaptığımız işleri bileceğiz, denetleyeceğiz. İşimizi daha iyi, daha güzel yapmaya çalışacağız. Çıraklarımıza sadece zanaatımızı değil, bütün ahlaki ve dini değerlerimizi de öğreteceğiz. Onları, kendimizden daha iyi birer usta olarak yetiştireceğiz.”
İzleyici veya okuyucu böylece Ahilik ile yavaş yavaş tanışmaya başlıyor. Ahiliğin Türk esnafları arasında bir dayanışma, yardımlaşma teşkilatı olduğunu, doğruluğun, dürüstlüğün, iyiliğin ve en güzel hizmetin amaç olduğu bir anlayış olduğunu görüyor.
Oyunda Ahiliğin ne olduğu, nasıl olması gerektiği ise Denizli’de Ahiliğin kurucusu olarak nitelendirebileceğimiz Ahi Evran’a anlattırılmış. Ahi Evran, diğer esnaflara bu işin nasıl olacağını, neler yapılması gerektiğini en ince ayrıntılarına kadar anlatır: “Birliğimizi beraberliğimizi tamamlayan bir teşkilata ihtiyaç var. Kaybolmamak için köklenmemiz, büyümemiz gerekli. Ticarette hakim olmalıyız. Ahilik bunları sağlayacak. Pazarda yaşayabilmemiz için sermayelerimizin bir olması gerekli. Hangi dükkâna ne, ne kadar giriyor bilelim, satılacak malları ihtiyaca göre belirleyelim ki israftan da kaçınalım. Bizi, biz, denetleyelim, malımızın kalitesini bilelim ki alacak insan da bize güvensin. Bunlarla bir oluruz, biz de büyürüz ve Türk İslam kültürünü yayar, buralarda da kökleniriz. İktisadi olarak da bağımsız hale geliriz. Güçlü ekonomiyle refah gelir ve etrafa söz geçirebilirsin. Bir devletin ekonomisinin güçlü hale gelmesini de esnaflar sağlar. Yanımızda yetiştirdiğimiz çıraklarımızı da bu kültürle yetiştirip büyütmeliyiz ki toplumumuzu onlar daha ileriye taşısın.”
Ahi Evran, Ahiliği anlatmaya devam eder: “Alım satım işlerinde birlik, kalitede belirli seviye, kazançta ortaklık bazı temellerimizdir. Ahilik ahlakının dört önemli ilkesi de güçlü ve üstün durumdayken affetmek, öfkeliyken yumuşak davranmak, düşmana iyilik etmek, kendisi muhtaç iken başkasına vermektir. Hem iyi bir esnaf olacağız hem de dinimizin emirleriyle toplumumuzun gelenek ve görenekleriyle yaşayacağız. Şunlardan birini bile yapan ahilikten çıkarılır: Şarap içmek, zina yapmak, livada yapmak, dedikodu ve iftira etmek, münafıklık etmek, gururlanıp kibirlenmek, sert ve merhametsiz olmak, haset etmek, kıskanmak, kin tutmak, affetmemek, sözünde durmamak, kadınlara şehvetle bakmak, yalan söylemek, hıyanet etmek, emanete riayet etmemek, insanların ayıbını örtmeyip açığa vurmak, cimrilik etmek, koğuculuk ve gıybet etmek, hırsızlık etmek. Bunlar sizleri hem cehenneme yaklaştırır; hem de aramızdan uzaklaştırır. Kâfirler, çevresinde iyi tanınmayanlar, kötü söz getirebileceği düşünülenler, zina ettiği ispatlananlar, katiller, hayvan öldürenler, hırsızlar, vurguncular aramıza katılamaz. Sonra kötü mal verdiği belirlenen esnaflar da içimizden çıkarılır. Öncelikle aramızda bizleri denetleyecek, sözleri geçecek ve çoğu şeyi takip edecek bir birim oluşturacağız. Bu birimin görevlerinden biri de şikâyet edilen bir esnaf var ise mallarını denetlemektir. Eğer malın değeri düşük ise ve bu esnaf kötü mal satıyor ise pabucu dama atılır ve aramızdan uzaklaştırılır. Bu, dama atılan pabuç, kişinin kötü mal sattığının bir belirtisidir. Pabucu dama atılan usta Ahi Şeyhi tarafından meclisten çıkarılır ve yapayalnız kalır.
Çıraklara zanaatların yanında ahlakımızı, anaya, babaya saygıyı, doğruyu yanlışı ayırmayı da öğretmeliyiz. Bütün bunlarla iyice harmanlandıktan sonra çıraklık, kalfalık mertebeleri geçilince de ancak ustalarımızın rızası ile evlatlarımız ustalık şedi kuşanır. Bu da bir törenle yapılacaktır. Bu tören, artık ustalık mertebesine geçmenin sembolüdür. Şed bağlamak, vefa ve teslimiyet sembolüdür. Elest meclisinde Allah’a verilen söze sadakat göstermek, girdiği yola kemal mertebede kendini vermek, sonuçta Allah rızasını kazanmak demektir. Boynuz kulağı geçmeli.
Ahiliğin üstü önce devlet, sonra Hak’tır. Başka da kimseye boynumuz eğilmez.”
Oyunun diğer bölümlerinde Ahiliğin kurulurken yaşanan zorluklar da anlatılır. Özellikle o dönemlerde gayrı Müslümlerin de yaşadığı ve onların da ticaretle uğraştığı, bu nedenle ticareti Müslümanlara kaptırmamak için mücadele ettikleri ve Ahiliğe karşı geldikleri anlatılıyor. Bu anlamda Stefan ve karısı Marika’nın çevirdiği entrikalar anlatılıyor.
Son bölümlerde Türkçede günümüzde de kullanılan “Pabucu dama atılmak” deyiminin nereden geldiği sahneleniyor. Ahiliğe göre, işinde sahtekarlık yapan, hile yapan, müşteriye kötü mal satan esnaflar önce sözlü olarak uyarılıyor, esnaf yaptığında devam ederse sonra yazılı uyarı veriliyor. Buna rağmen hala yanlışta, hilede ısrar ediyorsa ona ceza veriliyor. Esnafın pabucunu herkesin önünde alıp dama atıyorlar. Pabucu dama atılan esnaf yalnız bırakılıyor ve herkes tarafından ayıplanıyor. Artık kimse onunla alış veriş yapmıyor. Dolayısı ile artık onun bölgede esnaflık yapmasına izin verilmiyor.
Oyun, çırak birinin artık işinde uzmanlaşması ile ustasından aldığı izinle ustalığa geçişişini ele alıyor. Çırağın bir törenle nasıl usta olduğu gözler önüne seriliyor.
Oyun, ilk kez Denizli’de, Denizli Belediye Tiyatrosu tarafından oynanmış. Eğitici ve öğretici bir oyun olarak karşıma çıktı. Büyük keyif alarak okudum. Doğrusu sahnede izlemeyi de çok isterim. Ülkemizde de pekâlâ oynanabilir diye düşünüyorum.
Öyle ki hileye kaçan, sahtekârlık yapan, müşteriyi aldatmaya çalışan bazı esnaflar, bu oyunu izler de akılları başlarına gelir. Bu huylarından vazgeçerler diye düşünüyorum.
Oyunu okuyunca, 700 yıl sürmüş ahiliğin günümüzde neden hayata geçirilmediğini sorguladım. Oysa her düşüncesi günümüz için de o kadar çok geçerli ki…
Doğruluk, dürüstlük, yardımlaşma gibisi var mı? İnsan, bunlara özlem duyuyor.
Oyuna hayat veren kalemlerin yüreklerine sağlık. Bir yüzyıllardır süren boşluğu doldurmuşlar.
Okumanızı ve hatta bir an evvel sahneye koymanızı öneriyorum…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.