AKIL FİKİR MESELESİ
AKIL FİKİR MESELESİ
Akıllı insanlar herkesten ve herşeyden öğrenirler. Sıradan insanlar sadece kendi tecrūbelerinden ders çıkarırlar. Cahiller ise her şeyi bilirler.
(SOKRATES)
Gerek kendi mazimi, gerekse deneyimlerimi; doktoru olduğum beynimin kocaman masasına yatırıyorum bazen. Ne yapayım başka bilemiyorum. Yaşanılan onca akıl dışı ve çoğu kirli bilgi çöplüğünü farkettikçe zorunlu olarak yapıyorum bunu.
Bir zamanlar doğruluğundan, çalışkanlığından onur duyan bir kuşaktan, bir çok şeye burun kıvıran insanların çoğunlukta olduğu bir toplum haline gelmiş gibiyiz. Bence bu noktaya bilerek sürüklendik.
Boş verin başkalarını düşünmeyi, siz önce kendinizi kurtarın diye diye toplumsallık bilincimiz azami ölçüde tırpanlanınca gerisi çorap söküğü gibi geldi. Gelmeye de devam ediyor. Gelince olanlar da bu halka oluyor.
Bizim çocukluğumuzda ulusu oluşturan etkenler başlığı altında; dil birliği, kültür birliği, tarih birliği gibi kavramların anlamını ve önemini bugün daha iyi anladığım çok önemli noktaların altı çizilirdi. Bizi bize bağlayan o bağlar zayıfladıkça bizler de birbirimizden korkar olduk. Güven ortamı olmayınca beraber yürümek o kadar kolay değil elbette. Bizi yüzyıl öncesinde düşman çizmeleri altında kalmaktan kurtaran; bu birbirine inanmak, bir ortak ülkü ekseninde birleşmek duygusu değil midir? Öyle olmasa, gözünün önünde toprağa düşeni gördüğü halde ileri (yani bilerek ölüme) atılabilir miydi atalarımız?
Şüphesiz o yolu çizen Mustafa Kemal gibi bir dehanın varlığı çok büyük güçtür. Zaten büyük zaferler zeki, akıllı, bilgili insanların eseridir. Tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur. Yani kuru kalabalıklar değil, akıllı, inançlı insanların işidir zaferler. Ne demişti Ulu Önder ‘’ZAFER BENİMDİR DİYEBİLENİNDİR’’. Bu inanç o kenetlenmeyi sağlamış, hiç kimsenin o yokluklar içinde hayal bile edemediği o büyük zafer kazanılmıştır.
Elbette bugün olduğu gibi; dün de, o gün de dünyanın sadece kendi kafalarındaki halini düşünüp ahkam kesenler vardı. Tek işleri, akıllarının almadığı bu çağdaşlık yönelimini baltalamak olan. Bugün yaşananlar, yaşanırken de bir çok insanın her seferinde "yuh artık bu da olur mu?" diyerek şaşkınlığa sürüklendiği bir çok açmazın temelleri de, bu sıradanlaşan insanların ve taşıdıkları zihniyetlerin ürünü değil midir Yani bu saçma sapan işler tesadüfen gelmedi başımıza. Yıllardır sürdürülen bilinçli bir çabanın ürünüdür hepsi. Bir Prof.un çıkıp ‘’Bizim için bireylerin cahil olması tercih nedenidir ‘’ diyebilmesi elbette rastlantısal bir söylem değildir.
Zira akıllı insan sorgular, sıradanlaşmış insan yalnız kendini düşünür, cahiller ise yalnızca en iyisini ben biliyorum diye diye ömrünü laklakla geçirmeyi çoktan kabullenmişlerdir. Kaderim bu diyerek baş eğmişlerdir onca yaşadıklarına. Yaşamın güzelliklerinden yani yaşayamadıklarından zaten haberleri bile yoktur.
Toplumsal sorunlarımıza ancak akıllı, bilinçli düşünüşlerle sağlıklı çözümler üretebiliriz. Bilimi, rehber çağdaşlığı, yöntem birlikteliğini ilke olarak kabul edip yaşama uyarlayabildiğimizde, daha çabuk ve gerçekçi çözümler üretebiliriz diye düşünmekteyim. Yoksa yolun sonu istesek de istemesek de karanlıktır.
Şimdi düşünme zamanı. Şapkamızı önümüze eğip düşünme zamanı. Yarının Türkiye’sinin nasıl bir insan profiline gereksinimi var? Bu toplum kendi doğrultusunu çizecek olgunluğa, bir arada yaşama özverisine sahiptir. Yeter ki önümüzde akıllı önderlerimiz olsun.