- 1989 Okunma
- 18 Yorum
- 5 Beğeni
ÖZVERİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Aynı sınıftaydık lisede.
Sınıfın neredeyse yarısı âşıktı bana. Kendime bakardım. Derslerim de iyiydi. Söyleyenlere göre güzelmişim de.
Biri birine âşık olduysa, demesi gerek. Denmezdi denilemezdi işte... Sevgini bildirmek için, ya askıda ki giyeceklerin ceplerine mektuplar konulur, ya da sıradanlaşmış kilitli hatıra defterlerinden mesaj gönderilirdi.
Şiiri severdi, bilirdi de. Bir gün hırkamın cebinde bir kağıt:
BEN İSTEDİĞİME VERECEKTİM
AMA ÇALDIN BENDEN ONU
YÜREĞİM SENDE ŞİMDİ
YA TAKAS EDELİM YÜREĞİNLE
YA DA GERİ VER
SENİ HIRSIZ SENİ…
O zamanda sevmiştim. Halâ da severim bu şiiri. Zaten Türkçe dersinin en iyi öğrencisiydi Recep. Öğretmenimiz şiirleri hep ona açıklatırdı.
Sınıfın tüm kızları gibi benim de gönlüm Erdinç’e kaymıştı. Zengin bir ailenin çocuğuydu Erdinç. Tertemiz bir yüzü vardı. Yeşildi gözleri. En pahalı en güzel okul gereçleri ondaydı. Erdinç sınıfta benim arkamdaki sırada otururdu. Recep de yan sırada. Benimle aynı hizada. Haftanın son günü son ders Matematik. Öğretmenimiz anlatıyor. Defterimize daire çizmemiz gerek. Erdinç omzuma dokundu:
“Zuhal pergelini verir misin?”
Recep duydu bunu:
”Önünde ya pergelin. Niye Zühal’den istiyorsun?”
“Sana ne. Sen ne karışıyorsun?”
“Tamam ders bitsin.Görüşürüz.”
Ders bitmeden defterini, kitabını çantasına kaldırdı Recep. Öğretmen gördü.
” Ders de bitmedi, anlatacaklarımda niye toplandın Recep”
“ Ben anladım öğretmenim. Anlamadıklarımı da evde çalışır öğrenirim.”
“Tamam, öyle olsun bakalım. Yıl sonunda görüşürüz.”
Görüştü de öğretmen. Recebi matematikten ikmale bıraktı.
Ders bitti. Zil çaldı. Öğretmen son adımını dışarı atar atmaz Recep fırladı.
“ Çık ortaya. Pergelin varken Zuhal’den niye pergel istiyorsun?”
Unutmadan söyleyeyim. Bütün hayatımda şunu gördüm ben. Eğer bir insan fakir, fakat zeki ise kavgacı oluyor.
Erdinç’in tuttu yakasından çekti getirdi tahtanın önüne. Haftanın son günü. Bayrak töreni var.
Biz onlara bakamadan dışarı çıktık. Sıra olmuş İstiklal Marşını beklerken. İkisi de geldi. Erdinç’in üstü başı kan, dudağı da şişmiş. Daha sonra Recep’e bir hafta okuldan uzaklaştırma verdiler.
Cengiz Aytmatov’un bir romanından uyarlanmış “ SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM” filminin finalinde “Sevgi emek ister” diye bir replik var. Evet. Öyledir aşk. Emek ister. Recep aşkına sahip çıktı. Kavga da olsa verilen bir emekti.
İlerleyen günlerde ben de Recep’i sevdim. O zaten beni seviyordu.
Okul bitti. İkimiz de liseden mezun olduk. Recep:
“Ben okumayacağım Zuhal. Benden bu kadar”.Dedi.
Oysa ailem beni okutmak istiyordu.
“Sen okumayacaksan ben de okumam.”Dedim.
Aileme Recep’den bahsettim. Karşı çıktılar. Kaçtım.
Çulsuz, çaputsuz evlendik Recep’le. Ailem beni evlatlıktan reddetti. Ne iş bulduysak çalıştık. Acıyanlar da bize yardım etti.
Bir kavgada yaralandı Recep.Ayağını kestiler. O na baktım aylarca. Valilik ona sakat arabası verdi. Yer gösterdi. Simit satıyor.
Hasta bakıcılık mesleğim oldu benim.Hastanelerde telefon numaram var.Zaten siz de oradan buldunuz beni.
Çok hastalara baktım. Bu işin eğitimini görmedim. Ama tecrübeliyim.Bazı hastalarım kucağımda öldü. Bazı hasta yakınları bana ahlaksız teklifler de bulundu. Ben işimi yapıyor, evime ekmek götürüyorum. Bu Dünyadan bir tek isteğim var benim. Hastalarıma gitmek için iki bazen üç otobüs değiştiriyorum.
Ahh bir elektrikli bisikletim olsa!!!…
O benim kayın validemin bakıcısı.Ne anlattıysa, ben de sizlere aktardım. Ama son cümlesi M.Akif Ersoy’un bir şiirini hatırlattı bana. Diyor ki M.Akif SEYFİ BABA şiirinde:
Önce amma şu fakîr âdemi memnûn edeyim.
Bir de baktım ki: Tek onluk bile yokmuş kesede;
Mühürüm boynunu bükmüş duruyormuş sâde!
O zaman koptu içimden şu tehassür ebedî:
Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!
YORUMLAR
Hüzünlü bir yaşanmışlık bir hayat hikayesi... Bu ve buna benzer nice hikayeler var güzel yurdum da... İnsan sevdi mi gözü görmüyor hiç bir şeyi hiç kimseyi... Varlıkta ve yoklukta değil mi verilen sözler, sözlerinde duranlar ne mutlu... Kutluyorum Bedri Abim içtenlikle güne yakışan bu öykünü...
"Herkesin bir hikayesi vardır, ama herkesin bir şiiri yoktur"diyor sevgili asaf usta.
Burada bunu gördük
Hikayeniz olsa bile, bunu okur ile buluşturmak yetenek yetenek istiyor.
Yazıyı
Teknik olarak analiz edecek birikimim yok
Ama
akişkan ve anlaşılır olduğu kesin.
Tebrik ve teşekkürler kaleme
Bedri Tokul
Okuyup beğenmeniz benim için ödüldür.
Selam ve Saygıyla...
Yaşayan kadın yazarlarımızdan Feyza HEPÇİLİNGİRLER'in 'YAZANAK' adlı bir öyküsü vardır. Her dönem öğrencilerime kesinlikle okuduğum şiir ve öykü derlemesinin içinde kesinlikle yer alan bir öyküdür.
O öyküde yazar da aynı sizin yaptığınız gibi kendisiyle paylaşılan bir hayat öyküsünden bir öykü çıkarmış. İbretlik bir hayat öyküsü. Öykü tiplemesindekilerle hayatta her karşılaştığımızda defalarca sorgulama yapmamızı gerektirecek kadar bizi hizaya çeken bir öykü.
Yazıları kurgulamanız ve tiplemeleri canlandırmanız iz bırakıyor. Daha ciddi bir zaman ayırarak bu öyküleri kitaplaştırmayı ya da edebi dergilere göndermeyi deneyebilirsiniz bence...
..........................
Ne hayatlar, ideallerine kavuşamadan hırpalanıp gibiyor. Muhtemelen öykünün kahramanının da içinde böyle bir burukluk var. Geçmişinde kendisiyle ilgilenen gençlerden birinin bugün hizmetini ettiği zümreye aitliğini vurgulaması bile gizli bir 'ah'ı sızdırıyor öykü...
Tercihler!.. Öyle ya da böyle bizi biz yapan tercihlerimizdir ve her tercihin bir bedeli vardır.
Göksel bir anlamı sırtlanmış bir adı yaşıyan Zuhal de... tecihlerini şimdi sorguluyor diye geçti bana.
Öyküde çok usta bir kalemden, çok etkili bir anı/öykü okudum. İçtenlikle kutlarım Bedri Bey...
Saygılarımla....
Bedri Tokul
Yorumunuzu cevaplandırmadan önce İnternet'ten Feyza Hepçilingirler'in yazmak isimli öyküsünü aradım. Bulamadım. Ancak sizin meslektaşınızın bu konuda otorite olduğunu öğrendim.En kısa zamanda kitaplarını bulup ondan yararlanacağım.
Bildiklerinizi bildirmekte ki ÖZVERİ niz için size teşekkür ederim.
Selam ve Saygılarımla Hocam...
Serap IRKÖRÜCÜ
YAZANAK öyküsü, kendisi hayatta olan birçok sanatçı gibi, kitaplardan birinin içindedir ama internette yok.
Ben Türk Dili dergisne aboneyim. Nisan 1979 sayı: 331'i internetten bulabilirseniz, onun içinde bu öykünün tümü var. 348 - 353. sayfalar arasında...
Tarayıcıdan geçirebilsem size bu öyküyü göndermek isterim gerçekten. Siz de yazarı kendinize çok yakın bulacaksınız, eminim...
Yolunuz açık olsun.
Saygılarımla.
Bedri Tokul
Sağ olun.
Var ya ne yakışıyor oraya.
Var ya sizi orada görünce öyle mutlu oluyorum ki.
Anlatamam..
Tebrik ederim Abi..
Selamlar.
Bedri Tokul
Bilmez miyim yüreğini?
Bilmez miyim beni sevdiğini?
Sen de biliyorsun seni ne kadar yürekten sevdiğimi.
ÖPERİM GÖZLERİNDEN...
Bazen gerçekten göremediğimiz, bazen de görmezden geldiğimiz ne çok emek var sevginin içinde. Zuhal görmezden gelmemiş emeği. Tüm o hazin hayat hikayesine rağmen, şikayetçi gibi de görünmüyor...
Çok şey vardı bu öyküde, üstünde düşünülecek, sorgulanacak... Ama, tartışılamaz bir şey var ki o da; anlatımın akıcılığı ve zarafeti!
Teşekkürler paylaşım için...
Bedri Tokul
Sağ ol.Var ol.
Bacım benim...
Adam yazıyor işte..
Abi sağ olasın. Resmen olayı baştan sona yaşattın.
Anlatım güzel, sebep sonuç güzel, yazanın da dili güzel, keli güzel.
Eyvallah..
Selamlar abi.. Kelden öptüm..
Bedri Tokul
Yüreğin de güzel.
Dostluğunda güzel
İnsanlığın da güzel...
SENİ SEVİYORUM SUAT'IMMMM
Bedri Tokul
Ben halledeceğim.
Duyarlılığınız için Allan razı olsun.
Selam ve Saygıyla.
Filiz Şahin.
Abi oğlumla bir kafede çay içiyoruz. Deftere bir göz atayım dedim, hemen arkasından sen yazı paylaştın. Cepten okumayı sevmesem de eve kadar beklememek için açtım okudum. İşte BEDRİ TOKUL dedim. Seçtiğin konular ve aktarma şeklin müthiş. Aynen tahmin ettiğim gibi. Sanırım kayınvalden için gelen bakıcının hayat hikayesiydi.
Bu güzelliği bizimle paylaştığın için teşekkürler.
Ellerinden öptüm. Sevgiler selamlar...
Bedri Tokul
Bir çok yazım var benim defterde.
Çok azını ağlayarak yazdım.
Ama bu yazımın noktası virgülü göz yaşlarıdır
SEVİYORUM SENİ...
Evlada selamlarımı söyle. Öperim gözlerinden.