Şiir Eleştirisi, 14'lü Hece Şiiri.
1:ZİHNİYETİ OLUŞTURAN DÖNEM:
Ülkemizde islami düşüncenin yayıldığı ve sesinin daha çok çıktığı.
Özal dönemi çocukluğu,
Sovyetlerin dağılışı,
Kuveyt ve Irak savaşları,
ABD’nin Basra körfezinden başlayarak Suriyeye kadar gelmesi
Arap Baharlarında Kuzey Afrika ülkelerinde sırayla yaşanan hükümet değişimleri.
Ülkemizde muhafazakarların AKP’nin devleti ele geçirmesi.
Hukuk gaspları, Başörtüsü olayları ve zulümleri,
Ankara Gar patlaması, Hsbc Patlamaları, Gezi olayları.
Pkk terörü.
Etö ve Fetö olayları
Son dönemlerde 15 temmuzun yaşanması.
EYT VE Khk kaoslarının meydana gelmesi.
Ekonomide digital bir hayat,
İnternet sayesinde bilgiye erişimin kolaylığı..
Cep telefonu kullanımının neredeyse her haneye girdiği bir dönem olarak özetleyebiliriz.
2: GELENEK:
Şiir geleneği olarak hece. İncelediğim 14’lü hece şiiri. Muhafazakar bir geleneği oluşturan Nfk’ şiirleri atıfta bulunan güzel bir yan dal şiiri diyebilirim.
3: YAPISAL VE ANLAMSAL İNCELEME
Nazım Birimi: Dörtlük.
Dörtlük sayısı: Yedi.
14’lü hece ölçüsüyle, 7+7 duraklı yazılmıştır.
Ayak kullanılmamıştır.
Kafiye Şeması
Abab-cdcd-efef… olarak devam eden çapraz kafiye kullanılmıştır.
Şiirdeki genel izlencemiz Necip Fazıl Şiirlerinin şairde bıraktığı izlerdir.
EK: Dörtlüklerin sıralanışında ben Nfk şiirleriyle bir zaman sıralaması, önceden sonraya, sonradan önceye kuramadım. Lakin güzel bir ortalaması tutturulmuştur.
Şiire konu iç ses çığlıklarını anlamak için Necip Fazıl’ın yaşadığı hayatı, vehimleri, bohemliği ve dini kabulleniş sürüncemesini, başkaldırışını ve yol açısını bilmek gerekmektedir. Okumaktan öte yaşamak gerekir. Bu yönde şiire baktığımızda dörtlüklerin bütünlük sıralamasında konuya atıfda bulunan ve Necip Fazıl’ın şiirlerinde “bu kelimeler sadece benim” der gibi kullandığı ve artık kendisiyle bütünleşmiş seslerden kelimelerden, ifadelerden yola çıkacağız..
Şiirin içinde geçen Necip Fazıl’ın Çile’de topladığı şiirlerinden, şiir başlığı veya içinde kullandığı kelimeler ve yılları?
Şair,1939
Gaipten Bir Ses, 1939
Kahraman, 1976
Kaldırımlar, 1927
Çile, 1939
Durun Kalabalıklar,1937
Sakarya, 1949
Aynalar:1958
Necip Fazıl’ın yaklaşık 50 yıllık bir düşünce, çile serüveninde ve dahi yaşamaya çalıştığını gösteren bir şiir inceliyoruz.
Şiirin Teması-Konusu:
Şair,şiir ve sorgulama üzerine kurulmuş şiir Nfk’in eserlerine atıfla bulunarak “kayalık boğazlarda” çıktığını düşünerek yaşayan bir ruhun, ölümü hatırlatarak , güneşli bir havanın aksine sis-pus içindeki gerilimlerinden oluşmaktadır. Nfk’nin neşrettiği eserlerin liderliğinden, Kim var öne çıkacak diye sorulunca, net bir şekilde “ben varım” yerine, “ben olabilirim” in kıvranışlarında bir konusal bütünlüğe sahip.
Bu yönüyle şiiri irdelerken Nfk eserlerini de yeniden okumak gerekecek. Şiirin % 25’i şair, %75 i NFK kaplı çünkü. Bu 25/75 lik ayrım öznel olamayacak kadar nesnelliğe yakındır diye düşünüyorum. Zaten Şiirin başlığı da bu çıkarımımı özetler şekildedir:
ŞİİR NECİP FAZIL’LA KAPANMIŞ BİR DEFTERDİR (ARŞİVDEN)
BİRİNCİ DÖRLÜKTE:
Şairsin ya, kıvransın kalemin her dizede,
Ruhunu uçtan uca bir mesafeye gerdir,
Heceyi onun gibi sevmek düştü bize de,
Şiir Necip Fazıl’la kapanmış bir defterdir.
Kafiye ve Redifler.
İz: tam kafiye, ede: redif.
Er: tam kafiye, dir: redif.
Hece şiirinde bir hecenin bile önemini anlatmak için kullanılan “Kıvranmak” fiili aynı zamanda, yaşam döngüsünü ve dünyanın çeşitli kültürlerinde bulunan Tanrı inancının ve kulluğu anlamak için isabetli bir seçim olmuştur. “Her dizenin” her nefese denk geldiğini düşünürsek de, Ruhun, bir uçtan bir uça gerdirilmesininde, yüzülmüş bir hayvan derisinin dört yanından bağlanarak güneşe karşı tavlanması resmini de armadan edemedim internette. Alacalı bir büyükbaş hayvan derisinin gerdirilme resmi üzerinden, insanın düşünce ve ruh telakkilerinin, islami anlayışta akıl ve kalpte gerdirilmesi gibi; “İnsanın alacası içinde hayvanın alacası dışındadır” atasözünü hatırladım.
Heceyi sevmek, nefesi sevmektir. Nefesi sevmek, canı sevmektir. Sonuç insan sevgisine çıkar.
“Şiir Necip Fazıl’la kapanmış bir defterdir.” derken hala şiir yazmaya çalışmakta hangi sanat kullanılmıştır.
Abartma, Taşatma, Amacı Gizleme, Hatırlatma, Çift Uzak Anlatım..
Bilemiyorum; bir mısra ne kadar düşündürebilir insanı?
Dikkatinizi çekti mi bilememem ilk dörtlükte sadece bir “ulama” kullanılmış ve dahi okuma kolaylığında hiçbir sorun gözükmüyor yine de! Bize -de derken -de eki doğru bir şekilde ayrılmış.
Hadi bu kıtada kelimelerin yerleriyle oynamaya çalışalım! Başarabilir miyiz? Başarmaya çalışmak bu dörtlüğe gerçek bir saygısızlık olur. Gayet güzel, her kelime, ek, kafiyesi yerli yerinde.
Noktalama işaretlerine bahane bulunabilir elbette. Ancak noktala işaretleri, anlam içinde fazla bir oynamaya sebep vermiyorsa es geçilmelidir. Es geçilmemeli, uyarılmadı diyen olursa da,
Şairin kullandığı noktalamalar; 4 virgül, 1 nokta.
Şairsin ya, kıvransın kalemin her dizede,
Ruhunu uçtan uca bir mesafeye gerdir,
Heceyi onun gibi sevmek düştü bize de,
Şiir Necip Fazıl’la kapanmış bir defterdir.
Eleştirmen veya incelemecinin noktalamaları; 2 Noktalı virgül, 2 nokta, 1 ünlem, 1 kesme işareti,
-la bağlacını yine - ile bağlacı olarak düzeltirim ki; pekiştirme ve vurgulama daha güzel olsun.
Şairsin ya; kıvransın kalemin her dizede.
Ruhunu uçtan uca bir mesafeye gerdir.
Heceyi onun gibi sevmek düştü bize de;
Şi’r Necip Fazıl ile kapanmış bir defterdir!
Not: Diğer kıtalarda noktalama üzerinde durulmayacaktır.
İKİNCİ DÖRTÜKTE
Gaipten bir ses duysam onu hatırlarım ben,
O şiire çileyi sevdiren kahramandır,
Yazdığı her dizenin tınısında varım ben,
Aklım Kaldırımlar’da kayboldu kaç zamandır!
Aman: Zengin kafiye, dır: redif.
Ar: Tam kafiye, ım ben redif.
“Ar” ve “ım bende” sesleri konusunda farklı fikirler de olabilir. Mesela redifle desteklenmiş zengin kafiye bile denilebilir. Böyle bir tarif olmasa da.
Kelime kökleri “var” ve “hatır” olarak alınıp- r yarım kafiye denilemez.
Hatırla(mak)- var(mak) fiil görevleri düşünülüp, kafiye yok denilemez.
Yine bir ulama kullanılmış.3. dörtlükte de bir ulama kullanılmış.
Umarım diğer dörtlüklerde de bir ulama kullanılmıştır.??
4. dörtlükte bir ulama varken 5. Dörtlükte ulamaların kullanımın sayısı artmış. Bir bilmece gibidir şiir okumak. Sandım ki; her dörtlükte bir ulama kullanacak şair. Yanıldım.
Ulama: Okuyuşu kolaylaştırır. İlk kelimenin sessiz ile biterek ikinci kelimenin sesli ile başlamasıdır.
Mesela, “duysam onu” derken gibi..
Gaip: Bilinmeyen, görünmeyen alem.
Şiir’in “çile” olduğunu mühürlemiştir dimağlara Necip Fazıl. Şiirin o kadar çok tanımı yapılmıştır ki; tek kelimelik tanımı da olsa olsa, “çile” kelimesidir. Tabii ki burada şaire de uymak elzemdir. Kaldırımlar şiiri 3 başlıkta yazılmıştır, harika bir sorgulama ve sorgulayarak sonuca vardıran bir şiirdir. Burada ara verip, Kaldırımlar’ı okumaya vakit ayırmalıyız.
Kaldırımlar Şiiri Bağlantısı:
www.secdem.net/siirler/necip-fazil-kisakurek-kaldirimlar-siiri.html
“Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın.”NFK
“Sükût gibi münzevi, çığlık kadar hürsünüz”NFK
“Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur,
Ne senin anladığın kadar kaldırımları…”NFK
Kaldırımlar şiirinden birkaç mısra alalım ve kaldırım kaplı düşüncelerimiz depreşsin.
Dinler ve dini düşünceler ölümü çok düşünür. Ölümü düşünerek iyi insan ve kâmil insan yetiştirme üzerine kurulmuştur desem yalan olmayacaktır.
Dizenin Tınısı: Belirtili isim tamlaması değil mi, lakin burada “Yazdığı her dizenin tınısında varım ben,” tamlamamızı 7+7 durağa uyguladığımızda ortadan ikiye bölünmüş. Sorun mudur? Asla.
“Yazdığı her dizenin..” derken başlı başına bir anlam karşımızda, Necip Fazıl’ın yazdığı her dizeye bir atıf var.
“..tınısında varım ben” Başlı başına başka bir anlam da durağın ikinci ifadesi. İkisini bileştiren ise bir tamlama. Gayet hoş değil mi?
***
Sahi şiir yazarken hiç düşünür müsünüz? Dil kurallarını, edebi sanatları, imlasını, kafiyesini vb.
Bence düşünmemek gerek, gelsin ilham yaz geç arkadaş! Şiir dediğin nedir ki, kafadan uydurulup uydurulup yazılmış sözler bütünü değil mi? Laf cambazlığı!
Ekleri doğru mu yazıyorum, bu kelime inceltme işareti gerektirir mi, şiirin bütününde kaç tane zengin kafiye kullanmalıyım, yarım kafiyeyle sade anlatımı başarabilir miyim, durakları nasıl ayarlamalıyım, hepsi aynı mı olsun yoksa değişiklik yapayım mı, burada bir ikileme kullanmalı mıyım, aliterasyonu fazla mı kaçtı acaba, çok mu düz sesli kullanmışım, hangi ikilemeyi kullansam acaba? Acaba buraya nokta mı koysam, ünlem mi…
Önemli değil değil mi? Yaz geç arkadaş.
Kendimi aksi bir bunak gibi hissettim bir an. Şairimiz kusura bakmasın. Bu sorgulama kendimle alakalı.
***
ÜÇÜNCÜ DÖRLÜKTE:
Çile, Çile ey ömrüm, kısmetin budur senin,
Ver elime kalemi, yazarak konuşayım!
Durun kalabalıklar! Ne hükmü var bedenin?
Durun, kendi kabrimi kazarak konuşayım!
En : tam kafiye, in redif.
Az: tam kafiye, arak – konuşayım redif.
Şiirler çok çağrışım barındırırır. Hadi bir “Çile Bülbülüm Çile” dinleyelim.
sarkilarnotalar.blogspot.com/2011/05/cile-bulbulum-cile.html
Beste: Sâdettin Kaynak
Güfte: Vecdi Bingöl
Makâm: Muhâyyer
Usûl: Düyek
Seslendiren: Safiye Ayla
Çile Bülbülüm Çile şiirinden bir alıntı yaparak;
Issız yuvada tektin
Çekilmez çile çektin
Kim derdi gülecektin
Çile bülbülüm çile
Tektin
Çektin
Gülecektin …kafiyeyi oluşturan kelimelerin görsel sölenini gösteyim. Piramit kafiye örgüsü var mıydı acaba? Duymadım, okumadım, o zaman bu şekilde az sesli kelimelerin üstte, çok sesli kelimelerin altta olmasına Piramit Kafiye diyelim gitsin! Çok güzel.
Yukarıda da değinmiştim.
Senin
Bedenin … bu şekilde piramit kafiye kullanılmalı hecelerde, mümkün olduğunca.
“Durun Kalabalıklar” nereye gidiyoruz, kabre gidiyorsunuz? Ya sonrası?
“Konuşayım” Şairin dili şiiridir, Şairin imanı da şiiridir, Şairin sevgilisi de şiiridir, Şairin insanlığı da şiiridir. Sahi siz ne kadar önem veriyorsunuz şiirinize.
“Ne hükmü var bedenin?” Cevap verir miyim bir okur olarak şaire?
“kendi kabrimi kazarak konuşayım!” Her nefeste ölerek konuşuyoruz, yazıyoruz, ne güzel dile getirilmiş.
Elimize kazmayı aldık, mezaristana gittik, boş bir yer bulduk ve şiiri kazmaya mı başladınız? Fiziki anlatımda şekillenen görüntü bu değil mi?
“Konuşayım” redifini, bile-isteye mi kullandılar? İlham öyle mi geldi, yoksa gelen ilhamın çilesi çekilerek mi yazıldı bu şiir. Şiirde bariz hatalar olmadığı gibi patlamaya hazır bir yanardağ görüyorum ben. Öyle ise devam edelim. Lakin kaç fırın ekmeğe ihtiyaç var daha volkanların patlaması için? Veya volkanlar çoktan patladı da kimse mi görmüyor? Sanmıyorum, Nfk gölgesinde dinleniyor sanki şair.
Şiirin sahibiyle aynı kuşaktan olduğumu tahmin ediyorum. Y kuşağı. O yüzden genel itibariyle bir tutukluk var şiirlerde. Basınç çok fazla olsa da gönüllerde ve akıllarda ne kafatası patlıyor ne de dağlar sanki. Yoksa kuralı böyle midir hayatın? Her nesil kendinden önceki nesle mi hapis oluyor yoksa? Neden şair Necip Fazıl’a saplanıp kalmış veya bir başka şair başka öndeş bir şaire?
DÖRDÜNCÜ DÖRTLÜKTE
Ey Sakarya imanım sende erdi visale,
Sendedir nakış nakış davamın büyüklüğü,
İşte bir manifesto, işte kutlu risale!
Sakarya... Susup Allah diyenlerin yüklüğü.
İsal: zengin kafiye -e redif
Yük : tunç kafiye,-lüğü redif
Visal: Kavuşma
Manifesto:Açık Bildiri
Risale:Kitapçık.
“Ey Sakarya”dan sonra bir noktalama işareti konulmalıydı.
Peki ya, Sakarya? Ne ifade eder Müslümanlar için? Yani Sakarya Türküsünde ne anlatmıştır da NFK.
www.youtube.com/watch?v=vqG30NPZda0
Sakarya Türküsünü yukarıdaki linkten NFK’nın sesinden dinleyebilirsiniz.
Sakarya Türküsü önceki kuşak, bizlere veya bizim kuşaktan bir kesim kendinden sonraki kuşağa hala ezberletiyor. Neden? Altı üstü bir şairin hezayanları mıdır.. Neyi anlatabilir ki bir şiir… Sahi nedir şiir efendiler?
İman ki, bir inançta olmazsa olmazdır. Çeşitli görüntü şekilleri vardır, mezhebine ve anlayışa göre. Ve bir sonraki kuşaktan bir şair düşünün ki, bir şiirle “imanım sende erdi visale” diye bir mısra yazıyor? Bir önceki şair mi çok büyüktür, bu şiiri yazan mı çok küçüktür, yoksa burada bir söz sanatı mı vardır?
Hangisi? Her şeyi de ben yazarsam olmaz ki??( Bilsem yazarım hangi söz sanatı olduğunu ha!) lakin bir sanat var burada.. Onu da sen söyle değerli öğretmenim..
İşin kolayı bulunmuştur bu mihvalde, arı balı yapar balı bilmez gibisinden, ya hu ben hiç görmedim gülerek, tebessüm ederek namazda secdeye giden bir insan? Ne alaka? Dediğinizi duyuyorum da, bir düşünün? Kiliseye de gülerek giden görmedim dizilerde ve filmlerde? Dinler, ölümden sonra mükafatı beklenen çile midir özetle?
Herhangi bir şiirde “İnsan bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya” girizgahı gibi bir girizgah okuyamadım daha. Bunun nedeni psikolojik midir? Yoksa güncel şairlerimizin tembelliğinden midir?
Sakarya Şiirini risaleye yani kitaba benzeten şair, şiirin bir başka tarifini de veriyor yine, az sözle çok şey anlatmak. Sakarya şiiri bir efsanedir ondörtlü şiirlerin içinde.
“Yük” Sakarya şiirinden daha iyisini yazamadığı için midir kaleminde, yoksa din penceresinden bakınca bir davanın bitmez tükenmez hayatları ve ruhları emmesinden ve devamlı bu hayatlara din-iman anlatmak mıdır çekilen çile?
BEŞİNCİ DÖRTLÜK
Başımın üstünde bir devasa demir tokmak,
Ondan başka bir yöne baksam ezecek gibi,
Çare yalnız Allah’ın çizdiği yola bakmak,
Sezdim diyemem fakat; oldum sezecek gibi.
Bence kafiye: kmak: zengin kafiye – redif: yok.
Genel kafiye anlayışı: -k yarım kadiye, -mak redif
Ez: Tamkafiye -ecek redif
Son mısra çok hafif gelmiş. 3. mısrada “Çare” bulunduktan sonra, 4. Mısrada “gibi” kullanmak bence olmamış. 4. mısra -gibi ile kafiyelendirilebilir bence.Sezilen-sezi bir sonuca bağlanmak zorunda diye düşünüyorum.
İlk üç mısradaki güzellik var,
Başımın üstünde bir
Devasa demir tokmak
Ondan başka bir yöne
Baksam ezecek gibi
Çare yalnız Allah’ın
Çizdiği yola bakmak
Durak konusunda sıkıntı yaşayanlar varsa, geleneksel hece şiiri duraklarını mısradan ayırıp alt alta yazıp bir anlam kümesi oluşturup oluşturmadığına bakmalı. 7 hece olarak ayırdığımız ifadelerin her biri başlı başına bir anlam içeriyor. Diğer kıtalarda da görebilirsiniz bu durakların hatasızlığını.
Bu tür 14’lü şiirlerden iç kafiye kullanılarak iki şiir de yazılır genelde. Siz bir şiir okuduğunuz düşünürsünüz ama şiirin içinde bir 7’li şiir daha konulmuştur o da usta okuruna hediyedir. Bu şiirde yok o . Ekstra bilgi olsun.
Şiirde ve ifadelerde bir derinlik kendini hissettiriyor. Şair, şuara olmaya başlamış da hala söz sanatı yaparak taş değil, gönül ikliminde çakıl taşı atıyor değil mi?? Yine Nfk öyle demiyor muydu, “Çakıl taşlarının yanında/karşısında füze” gibi.
ALTINCI DÖRTLÜK
Aynaların yolumu kestiği zamanlar var,
Bırakın beni, daha ne yollar kesilecek,
Vücudumda kırıklar, yanağımda kanlar var,
Gökten bir el başımın kanlarını silecek!
An: tam kafiye- lar var redif
Sil : Tunç kafiye-ecek redif
Çağrışımlar ve Nfk’nın Aynalar şiirne atıf.
www.antoloji.com/aynalar-necip-fazil-kisakurek-bir-siir-bir-yorum-siiri/
Aynalar şiirinin kısa bir yorumu da üsteki linkten okuyabilirsiniz.
Dikkatimi çekti, “yanaklarımda kan var” ile “yanağımda kanlar var” arasında bir fark var mı? Burada -lar ekleri kaldırılıp;
Aynaların yolumu kestiği bir zaman var
..
Vücudumda kırıklar, yanaklarımda kan var.
…
“Kırıklar” ve “yanaklar”, “kırıklar ve kanlar” dan daha ziyade olur diye düşündüm. Ancak yine de şairin özelidir bu tür ifade seçimleri. Bir eksiklik değildir.
YEDİNCİ DÖRTLÜK
Hey gidi koca şair, seni anlamak zor iş!
Zira seni anlasam, kendimi anlayamam.
Tenim hissiz, dilim lâl, gözüm kör, aklım iğdiş,
Bu halimle kendimi şuaradan sayamam.
İş tam kafiye- redif: yok.
Anla-say(mak) kafiye yok gibi görünse de; İkinci dörtlükte olduğu gibi, kelimelerin kökü, türü, olumlu-olumsuzluk anlamları tarafından incelenmelidir. Bu bağlamda anlam’dan anlayama-m ve say(mak) tan; sayama-m olarak alıranak; -ayama: zengin kafiye denilebilir.
Kafiye konusunda önemli olan mısra sonralarındaki ses benzerliğidir. Kök-gövde-göz ve kulak kafiyeleri işin içine girince her odadan, kafadan veya işin ehlinden farklı kararlar çıkabilir. Bu konuda hatam varsa düzeltmene ihtiyaç vardır.
Şiirde genel olarak gayet başarılı bir ses benzeşmesi kullanılmıştır.
Biçim yönünde bir başka inceleme şeklimiz de göze hitap ve okuma kolaylığı olarak ele alınabilir. Bu yönde de, az ses sayısına sahip kafiye kelimelerin üstte olması daha iyidir.
Örnek olarak;
2. Dörtlükte, “varım” 1. mısrada, “hatırlarım” 3. Mısrada olması göze daha güzel gelecektir.
Varım
Hatırlarım
4. dörtlükte, ” yüklüğü” üst mısrada, “büyüklüğü” alt mısralarda olmalıdır.
Yüklüğü
Büyüklüğü
1.Dörtükteki “gerdir-defterdir”, 3. dörtlükteki “Senin -bedenin” ve 7. Dörtlükteki “iş-iğdiş” kelimelerinde olduğu gibi bir kullanım ve örgü hem göze hem de okumaya kolaylık sağlayacaktır.
Gerdir
Defterdir
/
Senin
Bedenin
/
İş
İğdiş
2. ve 4. Mısrayı yer değiştirdim.
Hey gidi koca şair, seni anlamak zor iş!
Bu halimle kendimi şuaradan sayamam.
Tenim hissiz, dilim lâl, gözüm kör, aklım iğdiş,
Zira seni anlasam, kendimi anlayamam.
Bilemiyorum daha mı iyi olur? Sizce efendim? Piramit kafiye örgüsü daha güzel duruyor bana göre.
SONUÇ:
Edebiyat defteri özelinde şiirlere not veriyoruz ya, genelde 5 puan verip geçiyoruz. Puanlamalarımız öznel oluyor, nesnel olarak ayrıca incelemek gerekiyor ve uzun zaman alıyor. Ben bu şiiri ilk okuduğumda 5 puan verir, incelediğimde 4 puana düşürür, daha ziyade tefekkür ettiğimde 3 puana düşürür ve çan eğrisi uygularak 5 üzerinden 4 puanla taçlandırırım.
Sitemizde bire bir 5 puan alan bir şiirin, yeni bir öncü şiir olması gerekir bence. Hatasız şiirler bile 5 puanı haketmez. Öncü şiirler yazmak önemli olan.
Şahsen Nfk okumalarım epey olduğu için ben şairin derününde yaşananları hissedebiliyorum. Nfk’nın belli başlı şiirlerine yapılan atıflarda geçilen süreçleri, düşünce ve tefekkürleri, sorgulamaları, çıkmazları ve delilik vakitlerini, bir yatağın üzerine yüzü koyun yatıp ağlanılan zamanları resmedebiliyorum.
Kaldırımlarda hem yürürken hem Sakarya’yı seslendirip, Aynalar’da kendimle kavga edip sorgulamalarım vardır ESKİDEN. Bu yüzden kısa ve bir o kadar güzel bir NFK özetiydi aslında şiirin bütünü.
Nfk demek; bohem hayatından dine bende olarak, dini küçük gören düşüncelere karşı fikirle, şiirle, BELKİ DE halle atomu parçalarcasına felsefeye girip şiirle/yazınla Allah yoluna hizmet etmektir değil mi? Neyse bu yol işte?
Nfk bu dönemde yaşasaydı acaba, şeriatı destekler miydi bir de onu düşünmek gerekmektedir? Sanmam!
Şiirin Şairi hakkında ise, bir şiirle çıkarımda bulunamam, lakin şiire değer verdiğini anladığımı veya anlatabildiğimi düşünüyorum.
İncelediğim/ eleştirdiğim şiirde görüntü hatası ve anlam hatası yok. Küçük pürüzlerde de öznel önerilerde bulundum, taktir kendilerinindir.
Yukarıdaki bölümlerde bahsettim, yine de Y kuşağı şairlerinde bir tutukluk var. Nfk’nın 12 yaşında şiire başladığını düşünürsek, buradan yola çıkarak da diyebiliriz ki şiire internnet edebiyatında başlanan 20’li yaşlar bile çok geç şiire adım atmak için. Şiire geç başlamanın sıkıntısını edebiyat sitelerinde kaliteli şiir okumayıp yazamadığımız için de fark ediyoruz aslında.
Şairle aramızda geçen bir diyaloğu da burada alıntılamam gerekecek..
Birinci youtube videosu şairin bana gönderdiği ve tebessüm etmemi sağlayan bir videodur, canı gönülden teşekkür ederim.
İçen Adam’ın hikayesi:
www.youtube.com/watch?v=bJ9TPopmeWI&app=desktop
İkinci video ise benim kendisine ilk defa buradan gönderdiğim ve izlemesini istediğim bir videodur, yine canı gönülden tebessüm etmesini isterim.
İçen Adamın Hikayesinin Araştırılması:(link açılmazsa üsteki videonun yorumlarında bulunabilir.)
(İstanbul Balat’ta Müslüman izlenimiyle misyoner faaliyetleri yürüten sahtekâr Ali Denizci’nin foyası )
/yavuzsultanselimgenclikdernegi/videos/2420945888014456/
Bu arada ben içmem efendim. Yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için belirteyim.
Ve yine bu bağlamda, Üstatdan bir fıkra ile bitirelim inceleme/eleştirimizi.
Üstad her zamanki gibi odasında günlük makalelerinden birini yazıyormuş.
Yanına bir talebesi gelmiş ve bir rüyasını anlatmaya başlamış:
-Üstadım rüyamda bütün otlar Allah’a secde ediyordu, ama tütün etmiyordu.
Üstad talebesine bakmış ve demiş ki:
-O zaman getirin o kafiri yakalım!
***************************
Necip Fazıl’a sorarlar:
-neden bu kadar çok sigara içiyorsunuz?
-‘benim için yanan tek şey sigara çünkü’ der.
Şiire ve eleştiriye değer veren dostlara not:
Eleştiri de eleştirilebilir, beklerim ve hatta sevirim. Çünkü; amma iyi, amma kötü her eleştiriden eleştirilenin alacağı mutlak küçük veya mutlak büyük bir çıkarım olacaktır.
Sürçülisan ettiysem affola.
Saygı ve Huzurla..
Esenlikler dilerim.
ŞİİR NECİP FAZIL’LA KAPANMIŞ BİR DEFTERDİR (ARŞİVDEN)
Şairsin ya, kıvransın kalemin her dizede,
Ruhunu uçtan uca bir mesafeye gerdir,
Heceyi onun gibi sevmek düştü bize de,
Şiir Necip Fazıl’la kapanmış bir defterdir.
Gaipten bir ses duysam onu hatırlarım ben,
O şiire çileyi sevdiren kahramandır,
Yazdığı her dizenin tınısında varım ben,
Aklım Kaldırımlar’da kayboldu kaç zamandır!
Çile, Çile ey ömrüm, kısmetin budur senin,
Ver elime kalemi, yazarak konuşayım!
Durun kalabalıklar! Ne hükmü var bedenin?
Durun, kendi kabrimi kazarak konuşayım!
Ey Sakarya imanım sende erdi visale,
Sendedir nakış nakış davamın büyüklüğü,
İşte bir manifesto, işte kutlu risale!
Sakarya... Susup Allah diyenlerin yüklüğü.
Başımın üstünde bir devasa demir tokmak,
Ondan başka bir yöne baksam ezecek gibi,
Çare yalnız Allah’ın çizdiği yola bakmak,
Sezdim diyemem fakat; oldum sezecek gibi.
Aynaların yolumu kestiği zamanlar var,
Bırakın beni, daha ne yollar kesilecek,
Vücudumda kırıklar, yanağımda kanlar var,
Gökten bir el başımın kanlarını silecek!
Hey gidi koca şair, seni anlamak zor iş!
Zira seni anlasam, kendimi anlayamam.
Tenim hissiz, dilim lâl, gözüm kör, aklım iğdiş,
Bu halimle kendimi şuaradan sayamam.
DEMİRCİOĞLU.
İncelenen Şiirin Bağlantısı:
www.edebiyatdefteri.com/siir/1223685/siir-necip-fazil-la-kapanmis-bir-defterdir-(arsivden).html
YORUMLAR
Seyâmünaleyküm!
Epey uzum zamandır deftere pek uğrayamıyorum. Uğrasam da bir iki şiir ya da yazı okuyup, hiç bir iz bırakmadan çıkıyorum. Bugün, "Takip ettiğim kalemlerden neler var?" diye bir baktım ve bu şiir eleştiri yazısının bildirimini gördüm. Okumadan çıkmayı şiire ve edebiyata saygısızlık olarak addedip -hem de iki kez- okudum.
Ciddî anlamda yorum ve eleştiri budur.
"Tebrikler!"
"Kutluyorum!"
"Yüreğine sağlık!"
"Muhteşem!"........vbg. ifadeler ile şiiri okuduğunu belli etmenin yorum olduğuna inanmıyorum.
Şiir veya nesir, her ne olursa olsun, eleştirilmeli ve eğrisi-doğrusu ortaya konulmalı. Eleştiriyi okuyanlar da ondan hissesini almalı.
Bu mânâda sizi tebrik etmek ve başarılı eleştirilerinizin devamını dilemekten imtina edemem.
Vesselâm..
Muhabbetle...
Yinsani
ne varsa hem eski kuşak hem de eski üye dostlarda muhabbetdaşlarda var diyorum.
emek verdim, bu 3. incelemem oldu. lakin daha epey yolumuz var.
afedersiniz, artık insanlar birbirinin boyunun ölçüsünü almaktan öteye pek şiir ve yazın ile ilgilenmiyor..
umarım eleştirilerim ( eğrisi doğrusu, iyisi kötüsüyle) kayda alınır ve varsa da hatamız üstâdlar tarafından ve işin akademik ehli tarafından değerlendirilerek geri dönüş olur..
kimse kendi aynasından kendisini eleştirimez ki..
her dem şiirseverlerin ve dahi şairlerin bunu unutmamasını bu vesile yeniden dilerim..
eksik olmayın hocam..
daim saygılarımla...
Edebi Yönün önünde eğiliyorum
harika bir yazı idi
anlayana Tokat niteliğinde
Nihayet bu sitede şiirleri layıkıyla eleştiren insanların varlığını bilmek sevindirdi beni
işte şiir böyle eleştirilir diyen yazını kutluyorum
Hiç bir ayrıntı atlanmadan
kırmadan
yermeden
aşağılamadan
sadece şiir adına yapılan bir tespit
yüreğinize sağlık
Yinsani
bu tür analizler için şiir altı yorumlarda olsun , özel mesajlarda olsun yemediğimiz şamar kalmamıştır 10-15 yıldır. kaldıysa da o şamarı yemeye de hazırım şahsen..
çöpet at.. denirdi en basitinden..idare eder denirdi biraz iyi olsa..
hecede mükemmelliyetçilik taraftarıyım, hakkını veremediğimi bilsem de şiirin.
ancak NFK demişiz madem ne derdi üstat..
"Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;
Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez."
hece mısraların eşliğinde işte böyledir..geçmek kolay değildir şiir kapısından. o yüzden benim göremediğim ayrıntıyı üstadı tek bakışta çözer. dert şiir ise şair anlar yorumu da eleştiriyi de.. yok dert ideoloji satmaksa düşünce ve duygu ve dahi inanç siyasetine kurban olmuş karamaları şiir diye asmaksa sayfaya o da kabuldür aslında.. eğer şiir daha bir üst lig ise o zaman da şiiri bildiğini bildiğin her kim olursa bırakınız şamarı gül atıyorsa bile değeri bilinmeli. baş üstüdür. şiirin ihtirasa, ben'e, sen'e ayıracak vakti kalmadı artık ülkemizde..
ah keşke diyoruz ya, bir sihirli değneğimiz olsa ah.. vakit yaratırdık ülkemize,insanımıza..
bilemiyorum frekans uyumu önemli olan biraz da sitedaşlar arasında önemli olan, sayın black sky',n yazıları var mesela, aslında destan yazıyor da farkedilmiyor ..
ve ayrıca ben orta alandaki topa girmeyeceğim:)
yoruldum epey..
değerlendirmeniz ve katkınız için teşekkür ederim sayın mavi kelebek.
eksik olmayın penceremizden.
saygı sevgi ve huzurla..
Ekrem sen bana yevmiye versen oturup bir şiirin bu boyutta analizini yapamam. Bu konuda korkunç üşengecim. Hatta okurken bile atladığım yerler oldu.
Şu var ki gerçek şiir analizine çok güzel bir örnek. Emek ve bilgin şapka çıkartılmayı hak ediyor.
Bana bir şiir analizi üzerinde çalıştığını ve benden de görüş istediğini söylemiştin ama, şiir üzerinde benim de söyleyebileceğim şeyler olmasına rağmen, bu topa girmeyeceğimi peşinen söyleyeyim.
Nedenlerine gelince; NFK şair olarak baş tacı olsa da, zaman ve zeminin rengine göre sergilediği kişiliği hakkında çok da pozitif bir bakış açısına sahip değilim. En başta oraya takılırım.
İkinci neden ise; sayın Demircioğlu'yla değişik konularda aynı frekansı tutturma konusunda sıkıntımız var. Bu nedenle de Demircioğlu'nun yazdığı bir şiir üzeride fikir beyan etmem ne sağlıklı ne de etik olur.
Ama şunu söyleyebilirim. Bu şiiri henüz Demircioğlu'nun sayfasında okumadım. Muhtemelen şiirin altında "çok güzel olmuş" "şahane" gibi klasik yorumlar vardır. Hatta bazısının şiiri okumadığına bahse bile girerim. Bu şiir, yapılan yorumlar içerisinde "çok güzel" "şahane" kelime ve deyimlerinin de yer aldığı daha güzel yorumları hak ediyor. Ama sitenin kangren olmuş yarası gereği geçiştirilmiştir. Sen en azından şiirin hakkının verilmesi konusunda hoş bir girişimde bulunmuşsun. Hem şiiri hem de analizini kutlarım.
Yinsani
ve konu şiir ise, aranızda ne olursa olsun, ne deveye pire, ne de pireye deve hesabına döner iş. şair anlar şairi anlarsa..veya bu babın ötesinden büyük anlar küçüğü, küçük anlar büyüğü. sevgi ve saygıdan öte anlaşılmak önemli olan. kusura bakmayın da : ) bizim neslin frekans aralıkları epey açık, siz gönderin ne kadar sinyal varsa biz onları imbikten süzmeye çalışırız. lakin siz sinyal değil de, hani nasanın gönderdiği roketlerin çıkardığı duman is var ya ortalığı görünmez kılan, ondan gönderirseniz biz göremediğimiz için ya bir yere düşer ya da kafamızı bir yerlere çarparız işte...
Nfk'yı sizlerden dinlememiz okumamız gerek, bende hece dergisinin nfk özel sayısı var 2005. burnundan girmişler ağzından çıkmışlar, kaşını çizmişler dişinin resmini çekmişler, kalbine bakmışlar aklını okumuşlar gibi.. eskiden epey okumuştum. bayağı hacimli. atmadıysam veya vermediysem duruyor olmalı.
yevmiye:) kaç okka verecen abi bu analize.:).. cerrahların bıçak parası vardı bir zamanlar :))
eksik olmayın penceremden..
saygı sevgi ve huzurla.