- 499 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
'On Üçüncü Gün'e Dair
’On Üçüncü Gün’e Dair
‘On Üçüncü Gün’ şiir kitabı, 2012 de Şiir Vakti yayınlarından çıkartılmış, 12 Eylül darbesine, acılara ve zulümlere başkaldırının miladı kabul ederek, tepkilerin mısralara döküldüğü bir eser.
Şiir kitabı 48 sayfadan oluşturulmuş ve edebiyat dünyamıza kazandırılmış bir çalışma. “On Üç” sayısı genel bir kanı olarak toplum nezdinde uğursuz olarak kabul görse de benim düşüncelerimde sayıların uğursuzluğu diye bir şey yoktur. Şairimiz, yıkımın, ölümlerin, kayıpların, acının, zulmün arkasında, olumsuzluğa dikkat çekmek adına ‘On Üçüncü Gün’ ismini uygun görmüş diye düşünüyorum.
Şair ‘Küçük dünyanın Türkiye tarihinde’ ki mısralarında kendisini ‘kendi işinde, kendi içinde’ olan biri olarak tanımlamış ve devşirme kumpaslar, kayıp atlılar, gökte ebemkuşağı acılarını içine alan bir çerçeve çizmiştir okurlara.
‘milattan önce olanlar/ anlatılmaz yaşanır/ ki yaşanmıştır’ diyerek 12 Eylül öncesi ve sonrası kıyaslamaları yapmaktadır. Aynı zamanda yetmişli ve seksenli yılların yetişkin nesillerinin muhatap oldukları acılara, zulümlere dikkat çekmekte ve eskiye duyulan özlemlerle karşımıza çıkmaktadır. İşte bu neslin haykırışlarını işliyor şair on üçüncü günde.
Miladın öncesinde, aşkını, acısını, zenginliğini Türk filmleriyle özdeşleştirip, mutluluklarını en doğal haliyle, Filiz Akın, Türkan Şoray ya da Cüney Arkın, Ediz Hun ve daha nicelerinde görüp mutlu olan bizler; “milattan sonra Dallas Başlıyor” diyerek kendi öz değerlerimizin yerine önümüze sunulan hali hazırda ki yoz kültürlerle toplumu farklı mecralara sürüklenmek istendiğinin bir göstergesini yani Dallaslı günleri bizlerle paylaşıyor şair. Dallas ile başlayıp, yalan rüzgarı’yla devam eden bir kültür erozyonuna dikkat çekmektedir bu şiiriyle. Şatafatlı bir zenginliğin, aldatmanın, kalleşliğin ayyuka çıktığı bir dizi olan Dallas ve benzerlerinin, bir toplumun acılarından sonra vizyona sokulması ise düşündürücü.
Şairin acıları, darbeleri ve zulmü işlediği diğer satırlar;
“acılarımı desteleyim durun/ gül gibi duruyorlar kıyıda/ annem gözlerinde deniz/ bekliyor beni”
‘demir parmaklıkları/ engizisyon mahkemeleri/ ardından patlayan hırçın apoletler’ ve sonrasında ki kaçış süreci gözler önüne seriliyor bir bir.
‘şiir yazarım, türkü söylerim/ bir yetim görsem dayanamam/ ağlarım’ diyerek yansıtıyor satırlara en duyarlı hallerini ve şöyle devam ediyor;
‘şiir yazmasam yaşayamam konseyim/ darağacı hazırken kelimelerin yerine/ çekin beni ipe’ mısralarıyla da yapılanlara hiçbir şekilde boyun eğmeyeceğini dile getirmektedir.
‘Anayasanın 15. Maddesi karşımda dikilirken/ bize nanik yapıyorlar her daim/ bir şey yapamıyoruz/ başımda kara sevdan olmasa’ dizelerinde tüm olumsuzlara rağmen vatan sevgisinin her şeyin üzerinde olduğunu gösteren bir duruş sergilemektedir şairimiz.
“Afrikalılar hiç uzaya gitmiyor / uzaylılar afrika’ya geliyorlar/ biz afrika’da değiliz/ bizim sokaklarda Amerika/ sam amca’ ve devamında;
‘ niçin utanayım/ beni öteki kılanlar utansın/ Ben yanayım/ Ülkem aydınlansın’ diyerek umut ve özlem de işlenmiş satırlarına.
‘Şemdinli’den Çopur Osman/ sizi aradı aslında önce Angara dedi/ Ankara diyemedi/ bilmiyorum nedendir’ diyerek, milattan öncesinden gelip tüm yapılanlara rağmen, sonrasına ulaşmayı becerebilen neslin, sözde renklendirilmiş dünyaya, şana, şöhrete, paraya alışamayıp bocalayanları ve bu süreçteki zorluklarını dile getirmiştir.
12 Eylül sonrası, Dallaslı, dansözlü renklenen televizyonlara rağmen,
‘ihanetin iki ucu keskin bıçak/ Dağlıca’da/ Hantepe’de/ hangi tepe de/ ekmeğime kan damlamaz ki/ terörün bağrımıza sinsice girmesinden bahsedilmektedir.
Bu kadar olumsuzluk içerisinde aşkını, özellikle vatan aşkına yer yer göndermeler yaparak vurgu yapar.
‘ Ana memesi gibi emdik toprağımızı/ başka süt emmedik/ ondandır vatana kara sevdalı oluşumuz/ ondandır her insanı sevişimiz’ der şairimiz.
‘bir hilal sevdim, birde yıldızı/ vatan uğruna ölmeyi ’ diğer bir dizeleri.
‘ Zulüm her yerde zulümdür ’ diyerek, Karabağ, Agos kaldırımı, Guatamona, Kerbela, Filistin, Bosna, Afrika, Mamak, Mavi Marmara gibi din, dil, ırk ayrımı yapmadan bütün zulümlere tepkisini göstermektedir şair.
‘Her zulüm eskimez bir insan ölümüdür’ ile de taçlandırmıştır mısralarını.
Yaşandı dediği acıların, zulümlerin sonrasında yapılması gerekeni, mantık süzgecinden geçirerek okuyucuya sunar şöyle ki;
‘bütün bir Anadolu’yu yoğurma vaktidir/ yeniden hep yeniden/ doğurma vaktidir’ diyerek.
‘ inat bu ya/ Üstelik insanlık bende kalsın/ Kimselere anlatmayacağım/ yüreğimde hançer eylül gecelerini ’ dizelerinde 12 Eylül darbeci kadroların, kendilerini sağlama alma adına, kurdukları hükümet ve meclislerinin yargılanamaz oluşuna ilişkin 1982 anayasasının 15. Maddesine işaret ederek isyanını yansıtır dizelerine şair.
Ve son olarak;
‘Rabbin hiç kimseye zulmetmez/ kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir’ diyerek noktayı koyar.
Kitap hakkında tek bir eleştiride bulunmak istiyorum. Şöyle ki; şiir kitabının içeriğinin, kapak resmiyle bağdaşmamış olması. Kapak resmine İçeriği çok irdelenmeden bakıldığında farklı çağrışımlara yol açabilecek bir fotoğraf kullanılmış. Konuyu çok daha belirgin kılabilecek bir görsellikle karşımıza çıkılabilirdi.
Şairimize bu güzel, bir o kadar da anlamlı olan ön üçüncü gün’ünü bizlerle paylaştığı için teşekkür ediyoruz. Kitapta olmayan farklı bir şiiriyle yazımı sonlandırmak istiyorum izninizle.
Anlamak Zor
ağlamak zor iş
anlamakta
her şeyin değerini doğru anlamalıyız
hüznün, kederin, acının
ironiyi’de
her şeyin değerini doğru anlamalıyız
yazmaya, eşarba dipçik nedir ki
Vakko’ya Hakko’ya esas duruş
daha anlamlı
ağlamak zor iş
anlamakta
İlkay Coşkun
29.10.2014
YORUMLAR
On Üçüncü Gün, 12 Eylülü de anlatan ilginç bir kitap, güzel bir tanıtım. Bir gün sonrası ve 13 sayısının uğursuzluğu ile çakışmış ... Bir bildiği vardır mutlaka şairin... Bir yerlere bir şeyler dokundurulacaktır... Örnek şiirleri ile iyi bir tanıtım diyelim ve kutlayalım ...