- 298 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HEY GİDİ YALAN DÜNYA HEY
HEY GİDİ YALAN DÜNYA HEY
Tek katlı derme çatma kulübesinin kapısını kapattı. Hazırladıklarını sepetlere doldurdu ve motora hepsini taşıdı.Nasırlı elleriyle Suna adını verdiği balıkçı motorunun kıyıdaki iri ağaç kütüğüne bağlı kendir ipini çözdü ve iki adımda bindi. Motorun ipini beş-altı kere hızla çekerek çalıştırdı. Çarşaf gibi durgun suyun yüzeyinde karşı kıyıdaki kasabaya doğru, tıpkı bir suna gibi ilerlemeye başladı. Otuz beş dakika sonra kasabanın tek iskelesi olan ahşap iskeleye yanaştı, motoru durdurdu ve kendir ipi demir halkaya sağlamca bağladı. Eline mantar dolu sepeti aldı ve indi, hemen karşıda bulunan kasabanın en büyük marketi olmasına rağmen mütevazi bir görüntüsü olan Rüstem’in marketine girdi.
’Selamun aleyküm Rüstem. Hayırlı sabahlar,’ dedi, mantar sepetini tezgahın üstüne koydu.
Bir yandan yeni gelen ekmekleri kasalardan boşaltan Rüstem, doğruldu, başını çevirdi ’Aleykum selam Kemal Amca, mutlu günler, hoş geldin,’ dedi ve yanına giderek tokalaştı. ’Kahvaltı yaptın mı?’ diye sordu.
’Yapmadım,’ dedi Kemal Amca ’sağlık ocağına gideceğim, tahlil yaptırmam gerekiyor, aç gel, dediler.’
’İyi o zaman, dönüşte yapalım, ben de yapmadım. Senin gelmeni bekledim. Malum her Cuma günü geliyorsun.’
’Cuma namazı olmasa cuma günü de gelmeyeceğim aslında Rüstem. Yaşım yetmiş üç oldu. yoruluyorum artık. Malum bir de hastalığım var. Nihat nerede? Gitse de motordaki domatesleri, biberleri, patlıcanları, patatesleri, soğanları, yumurtaları ve balıkları getirse. Hepsi günlük. Hele balıklar, havuzdan sabah yakaladım.’
’Bugün biraz geç gelecek, annesi hastaymış. Ben birazdan gider hepsini getiririm.’
’Ben sana yardım edeyim o zaman.’
’Olmaz Kemal Amca, ben hepsini getiririm. Beş-altı metre mesafe şunun şurası. Sen hem de hastasın, hasta hasta sana kıyabilir miyim? Zaten bunları yetiştirmek için onca çaba harcıyorsun.’
’Hiç yorulmuyorum inan, zevk almasam yapmam zaten. emekli maaşım var zaten, yalnız başıma bana yeter de artar bile. Yalnız hiçbirini tartmadım. Sen tartarsın olur mu?’ dedi, cebinden ihtiyaç listesinin yazılı olduğu kağıdı çıkardı, Rüstem’e uzattı. ’İşin bitince bunları da hazırla olur mu? Ben şimdi yavaş yavaş gideyim. Haydi hayırlı işler,’ dedi.
’Tamam Kemal Amca, sen merak etme, ben onların hepsini tartarım, senin listeni de hazır ederim, Allah şifalar versin. Umarım önemli bir şey çıkmaz,’ diye cevap verdi.
’Gidiciyim Rüstem, gidici. Bu kışı çıkaramam. Ağzımdan her gün kan geliyor. Önemli bir şey çıkmaz olur mu? Ben kendimi biliyorum,’ dedi ve marketten çıktı, sağlık ocağına doğru yürümeye başladı.
’Altı tane çocuğu var hiçbirinin yanına gitmiyor. Bir gün ıssız adada ölüp gidecek. Günlerce kimsenin haberi olmayacak. Doğayı seviyor da bu kadar da uzun boylu değil. Hem de tek başına hayat mı geçer?’ diye mırıldandı Rüstem işlerini yaparken. Sonra motordaki sebzeleri ve balıkları getirdi, tarttı. Kemal Amca’nın ihtiyaç listesindeki gıda ve temizlik maddelerini hazırladı.
Yaklaşık iki saat geçti. Rüstem, Kemal Amca’yı merak etti. ’Nerede kaldı Kemal Amca acaba? Gelecekti kahvaltı yapacaktık beraber. Altı üstü bir tahlil yaptırıp gelecekti,’ dedi kendi kendine.
Biraz sonra sala okunmaya başladı ’Hayırdır? Daha Cuma namazının saatine var ama...’ dedi içinden.
Sala bittiğinde Kemal Amca’nın adı söylenince oturdu tezgahın önüne hüngür hüngür ağlamaya başladı.
’Hey gidi yalan dünya hey, demek buraya kadarmış,’ dedi ve göz yaşlarını elinin üstüyle sildi.
04/02/2020 SALI İSTANBUL--- İSMAİL MALATYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.