Yamuk Çakıl Taşı.
Şaşıyorum sana, bir sen eksiktin, niye, stop. Sen hiç dalganın dik halini gördün mü, o da ne, dalga merkezden dik çıkar, peki, eh o zaman merkeze yaklaşmayacaksın, ne yapayım, var biraz da sen oyalan. Diklik etkisini yitirdiğindeki oluşan o harükulade renkleri görmelisin, kutup ışıkları derler, onlar bile yanında bebek kalır, yani sönük kalır, yani rüküş kalır, anlatabildim.. akpak bembeyaz kırpkırımızının akkor olmuş hali, dağıtır insanı. Uzaklaş çabuk oradan. Anlamadım.anlasan zaten şaşarım sana.
Kaşar yer miyiz. Ne kaşarı bıldırcın eti sipariş vereyim sana.. Nasıl o ne ki.. Ey gözünü sevdiğimin dalgası gönder bugün de taammımızı.. Ne oldu, şişşt konuşma, kapa gözlerini, tamam..Ses deneme.. ıştama. ,İletişime geçiyorum yüceyle.. Böyle yapmıyor mu erenler..Aç gözlerini.. Hadi afiyet olsun. Teşekkür ederim. Çayları doldur gari.. Bu peynir markası hangi marketteydi.. Üzümünü ye marketini sorma,bıldırcın eti yokmuş zaten, yeterin gari çok konuştun.
Su olacaksın, bak bakem yüselenim neymiş.Toprak olma nerede obruk oluşacağı belli olsa da, obruklar tehlikelidir.
Coğrafya kaderdir.. Doğum saatin nedir, ne bileyim, anama sorsam, hatırlar mı acep. Aslında sormuş olmalıyım, hatırlamıyorum. 6 saat aralıkla gir bilgileri, olur mu ki, ortalamasını alırız. 4 ayrı burç çıkıyor. Sen kendini tanıyorsan, kendine uygun olan öngörüleri başka bir sayfaya copy paste yap. Kafam karıştı. IQ meselesi yüzünden. Benim de öyle. Her iki saatte bir yükselen değişiyor sanırım. Sevdiğimin yıldızları..
Dur hele, sus. Ey gözünü sevdiğim, söyle bana, ben hangi saat, dakika ve saniye de doğdum. Galiba uyumuş. Her daim benimle ilgilenecek değil ya. Neyse, sen hiç balığın dağda ormanda yaşadığını gördün mü, duydun mu azizim. Olur mu öyle şey, tabii olmaz işte, ben de onu diyorum işte.
Bu işte bir terslik var. Bir yanardağ gölü bulalım, ya patlarsa, aman aman sakın kımıldatma bu suyu. Patlar matlar başına iş alırsın, çok fazla enerji biriktirdi. TERSLİK OLMAYAN NE VAR Kİ, DİŞİL DİYOR ORADA BAKSANA.. LİLYT GELMESİN.lanet ki ne lanet..Bu işte bir terslik var. Genel dalgayı ve renkleri görüyor musun. Kutup ışıkları mı diyorsun.. Hay senin anlayışına..
Yamuk internet, dik mi olacaktı. Ondan demiyorum. Dalga geçiyor, baksan 15 lik, görsen 80 lik. Yine taktın yaşa. Yaşa bastık azizim. Neden bahsediyor öyle, neden bahsediyormuş, ben doğduğumda ihtimal o 25 li yaşlarındaydı. Ne olacak yani, yanisi şu: internet yamuk işte. Seninle 25 lik gibi konuşuyor fakat 70 lik. Yine anlamadım. Hay benim anlatışıma..Bir sınıfa 20 yaşından 70 yaşına kadar tüm öğrencileri doldur bakalım, sene sonunda ortaya ne çıkar??
Kapa gözlerini, tabii görsel hafızan güçlü olmalı, bizim kuşaktaysan sorun yok, ihtimal aynı frekanstayız. Ne görüyorsun derya deniz rengarenk bir evren. Dalga boyunu soruyorum, dalga yolundan çık, çemberin dışından, cennet burası mı, hala cennet arayanlardan mısın bre cahil. Kurtul şu yüklerinden boşalt kendini, zindan eden düşüncelerinden bir sağ, bir sol ortadan kulvardan bir atla bakayım, ne çıkacak karşına. Ne çıktı, gördün mü dalgayı. Bak resmini çektim, Bu dalga mı. Benim görselim bulanık sanırım, göremedim. IQ meselesi diyorum inanmıyorsun ki.
Toprağın ne olacağı belli olmaz uzak dur, nasıl yani. Bir bakmışsın orman, bir bakmışsın bozkır kel tepeler, altında bolca kömür, elmas arasan da bulamadan, ileri de deniz, ha işte su, suyu arar, dağbaşındaki gölden kolay mı deryaya dalga göndermek. Sörf yapmayı bilir misin, ne işimiz olur sörfle.. o zaman niye suyu arıyorsun. Aramıyorum aslında o benim. Kafam karıştı. Ne mezunusun sen ya hu, imam hatip, anlaşıldı anlaşıldı, baştan başlayalım, başından söylesene şunu. Sen ne mezunusun ne istersen var sanırım. Nasıl yani. Bizim neslin cahilliği diplomasızlıktan değil, neden peki, görsel hafızadan. Para cahili alim, mazlumu zalim yapma büyüsüne sahip, Nerden çıktı bu, fazla verme azar, az verme çalar.. Görsel hafızayla, paranın ne alakası var. Sus dinle beni, tamam, ey gözlerini sevdiğim… Ne isteyeceğimi unuttum. Çağır Havvayı, nenesinin ona anlattıklarını tekrar etsin sana, belki biraz deryaya katışırsın.. Ben yüzme bilmem ki, balık değil misin sen, öyle miyim? O zaman genlerinde zaten kanat vardır, kanatlı balık mı oldum şimdi. Ne sandın, daha balinaları görmedin bir görsen. Dilini yutarsın.
Ben gidiyorum, nereye. Yolculuk var yine. Soğukta da hiç çekilmez ki, alo, efendim, saat değişmiş, doğum saatim mi? Dalga geçme zaten işim başımdan aşkın. Tamam aşkım. Az önce aradılar, Hayırdır ne olmuş yine. Biletleri almıştık. Dur iptal edeyim. Tamam. Stop.
Uyan uyan. Saat kaç, bir öğrenemedin. Yanlış, o saatin pili bitmiş yine. Başka bir enerji lazım.Ücretsiz, tedariksiz, zahmetsiz…
Dalga diyordun, o renkleri gördün mü daha önceden, ortaçağda katedral yapımında bulmuşlar o renkleri. İnsanları büyülemek için kilise camlarına hapsetmişler. Camilerde kullanılmış sonra epey. Işığın dik açısını başka türlü yediremezler çünkü insanlara. O yüzden dağıldı insanlar, bu çağda bile toparlanamıyorlarsa var sen düşün. Neyi düşüneyim. Boş ver düşünme yolculuğun tadını çıkar.
Absorme etme kurallarını en iyi kim bilir, sucular yani sular, çaylar, ırmaklar, göller, denizler. Işık sularını ara. Toprak olma, olduysan, değiştirmek zor, yalçın kayalar acıtır seni, çıkmaz mağaralarda gömülürsün. Çıkmak ve kurtulmak için su ara. Ama var ya bir de pis sulara denk gelirsen, işte o zaman bittin. Sen pis su musun, temiz mi??
Öyle bir su ol ki, hem en güzel toprağın coğrafyasında yeşil, mavi, lacivert, sarı, turuncu… az ötede derya olsun bir şekilde ulaşırsın. Suyun yolculuğu dalgadır, uyanman için o yerde illahi de bir çakıl taşı atmaları gerekir ya da dağılman için meteor düşmeli. Kim atacak çakıl taşını.. Atan yoksa attıri nasıl yani..Meteoru çok düşünme. Kaç bin çağda bir düşer, ama var ya meteor çakıl taşı misali yağarsa üstüne, işte o zaman sevin. Dalgaların zevki, dalgaların dansı, dalgaların huzuru o sevinç, o mutluluk başka bir yerde yok..Geç o ışıktan, diğer suya meteor gönderiyorum..
Gidelim sahile, yok istemem, kumları hiç sevmem. Aslında severim. Aslında sevmem. Çay koy y kuşağından olsun. Ne açık ne demli, ne imamım abdest suyu, ne tavşanın kanı. Tavşan ayaklarından geldi başına ne geldiyse. Biliyorsun yani. Bilmem mi, çok bilmişim ben, acelecilik. Zaman daraldı, dalga lazım, gönder çakıl taşlarını..
YORUMLAR
Doksanlı yılların başında masonik bir grupla Beypazarı taraflarına geziye gitmiştik.
Görev; herkesin kendi felsefe taşını bulmasıydı, şimdi de böyle bir şey var mı bilmiyorum.
Tuttugumu getirdim..."ı...ıh."dedi baştaki, lan arkadaş bir taş begendiremedim.
Ben de suyun kenarına indim görünmeyen bir yere kıvrıldım yattım. Uyuya kalmışım.... Ta Ayaş' ta farketmisler benim otobüste olmadığımı.
Ne zaman su kenarına insem bazen acı veren gülümsemeyle felsefe taşını hatırlarım.
Ha...hala bulamadım felsefe taşımı.
Selâm olsun.
Yinsani
ömür bitti bu yahudiler masonlar bitmedi bu topraklarda..
onlar da kendini aydınlanmış falan görüyordu sanırım..
ortadoğuyla aramıza bir sed yapmalı abi..
her taşın altından çıkıyorlar sanırım..
saygılarımla..
Suda hayat, hayatta su.
Adımda su, burcumun ana ilkesi su.
Ensemde de yıllar yıllar önce yaptırdığım suyun kimyevi formülü dövmesi var.
Ethem Abim yazı yazmış. Şimdi suyu taşere edip, frekansımı bir değiştirip, damlayacağım yazısına.
Suyun ve toprağın sesini duymaya başlayan, iflah olmuyor demiş miydim?
Yinsani
küçükken toprak yermişim, toprağa pul biber karıştırmışlar..
ne kadar su içsem de boğazımda işte o iflah olmaz tat.
eksik olmayın..
Yazının akişi öyle hoşuma gitti ki. Yine birden fazla okuma gereği duydum. Geçişler, alakasız gibi gözüküp birbirine kenetlenmiş fikirler...kalemine sağlık
Okurken su olayım dedim, sonra ama dedim ben bir kör kuyuyum...e o zaman dedim hem kuyu olurum hem su ve hatta kendi çakıl taşlarımı bile ceplerime doldururum suyun dibini gorme pahasına...
Belirtmeden geçemeyeceğim; bir çay bu kadar güzel tarif edilir. Kesinlille y kuşağı tarifi;))
Esenlikler dilerim.
Kalemin ve yüreğin dert görmesin nesildaşım.
Yinsani
2013 tarihli yalnızlık fırtınası adlı şiirime ilk öz seslendirmemi ekledim bu arada, şimdi de uzun bir yazı okuyacaım ethem abiden.
yazı mı? bilmiyorum ki, su 'ya taktım bu aralar, deli ve su arasında tarih bıyunca bağlantı kurulmuş sanırım..ne deliyiz ne suyuz aslında..:)
ne bileyim..
biri diyordu ya,
hava su toprak tahta:))
4 element mi..
saygılarımla
eksik olmayın.