- 509 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Türk Dili Kalbimizdir
Uzun zamandır görüşmediğiniz bir dostunuzla bir yerlerde bir şekilde karşılaştığınızda, onunla selamlaşırken:
--Mrb...ya da Slm... Nbr (tıpkı yazdığım gibi)seslenirseniz nasıl bir durum ortaya çıkar hiç düşündünüz mü?
Eminim düşünmesi bile gülünç gelecektir de nedense bu ifadeleri yazı dilinde sıkça kullananlar için hiçbir önemi olmayan moda /iletişim aracı olduğu için çok normal kabul edilecektir belki de...
Karşılaştığınız insan hele içten bir merhabayı fazlasıyla hak eden bir dostsa, bir an önce selamlaşıp gideyim niyetiyle o canım Türkçe samimiyet ifadesinin iki tane sesli harfini kırparak; tüm içtenliğinizi yarım alfabeli tümceye sıkıştırarak hitap etmek komik ve inanılmaz geliyorsa; bu tavrı yazı diliyle ifade etmek de işte o kadar komik ve samimiyetsiz bir yaklaşım olarak görmek gerekir.
Sosyal medya ortamında alışılmış çaresizlik olarak görebildiğim bu iletişim halini yazının varlığına, Türkçe dilinin kutsal kimliğine hakaret olarak algılamaktan başka bir değerlendirme gelmiyor aklıma.
Düşünün ki, yazının ilk icadıyla tarihin başlangıç zamanlarından bu güne kadar gelebilen, taşlara kayalara, abidelere yazılan sözler, şiirler tarihi olaylara ilişkin bilgiler olmasaydı geçmişimizle ilgili ne kadar fikir sahibi olabilirdik. Geçmişten ders almadan bugünlere ne kadar yön verebilirdik. O dönemin ilkel koşullarında insanlar herhalde sadece can sıkıntısından taşları kayaları oymuş olmamaları gerekir. İnsan yapısında doğal oluşumunda var ola gelen bir eser bırakmak dürtüsü değil midir geçmişten bugüne fener işlevi olan bu tarihi eserler?
21. yüzyıla yol alırken bizler/bazılarımız modern çağın eringen ruhlu insanları da sanki çiviyle çekiçle taş yontuyormuş üşengeçliği ile o güzelim Türkçe’nin cümlelerini bütün harflerini gururla zevkle kullanıp yazmak yerine; sesli harfleri kırparak güya dostluğunu göstermeye çalışırken pek çok değerimize de ihanet etmiş oluyor aslında...
Necati Cumali’nin dediği gibi:’’ Taş devri taşlar bittiği için değişmedi , mantıklar değiştiği için bitti. ‘’ Ve bugün zamanı en iyi şekilde değerlendirip en hızlı ve kestirme iletişim yolu için 29 tane harften oluşan bu özel alfabenin 8 tane sesli harfini (a, e, i ,ı, o,ö,u , ü )yok sayarsak; asırlar önce taş devrinde bile değişimin, yenilenmenin, üretmenin tüm yollarını deneyen atalarımızın mantık ve irade gelişimine ihanet etmekle kalmayız. Aynı zamanda bizden sonraki nesillere de, anlam ve ifadesi dar olan sözcük kalıplarıyla; her şeyden önce samimiyet ve içtenlik vurgusu olmayan harflerle bezeli yitik/öksüz bir alfabeyi miras bırakmış oluruz.
Aynı anda birden fazla insanla sosyal medyada yazışıp dedikodu/ sohbet keyfi yaparken pek çok değerimize de ihanet etmiş oluruz.
Örneğin, bu alfabeyi Türk Ulus’unun modern yapılaşma ile öz kimliğine kavuşması için çaba gösteren Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de Latin Alfabesini öğretmek için; bizzat çaba sarf ederek milletine gösterdiği sabır ve emeğe de ihanet edilmiş olur. Dolayısıyla Harf Devrim’inden sonra, ülkemizde yüz kişiden sadece 10 kişi okuma yazmayı biliyorken; bugün % 90 okur/yazar seviyesine ulaşmamıza emek veren on binlerce eğitim neferinin emeğini çöpe atarak heba etmiş oluruz.
Ve değerli Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın, binlerce yıl önceki uygarlıkların 4000’ e yakın tabletlerini okumak için ömrünü adadığı emeğine saygısızlık yapmış oluruz.
Özetle, bir ülkenin ortak dili o ülkenin aynasıdır.Neye nasıl bakarsak, o toplumun aynasında da kendi kültürel değerlerimizi verdiğimiz emek ve gösterdiğimiz saygının yansıması olarak görebiliriz.
Başöğretmenimizin dediği gibi :"Türk Dili Türk Milleti’nin kalbidir, zihnidir."
Kalbimizi ve zihnimizi özenle korumamız umuduyla...
Gülsen Dede
YORUMLAR
Bu gün Türk Dili lehçeleri ile birlikte ikiyüzelli milyonluk bir coğrafyada konuşuluyor. Dünya dilleri sıralamasında ilk beşte, ilk onda adı anılıyor. Dilimizi korumak ve yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak zorundayız. Sizin de belirttiğiniz gibi dil gitti mi, bağımsızlık peşinden de Allah muhafaza ülke gider... Özellikle gençlerin, hem de görsel ve yazınsal basında göz önünde olan gençlerin bu konuya çok dikkat etmeleri ve önem vermeleri gerekir diye de düşünmeden edemiyorum. Tabela isimlerine bakıyorum ve şaşıp kalıyorum sömürge bir ülkede mi yaşıyoruz diye kendi kendime soruyorum zaman zaman. İvedilikle bu konuda Türk Dilini Koruma Kanunu çıkartılmalıdır. Güzel bir yazı kutluyorum içtenlikle...