- 388 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Parayla Öten Düdük
Mevzu Parayla Öten Düdük
Sermayenin belirli ellerde toplanmaması için neler yapmalıyız? Bir adım daha atmak isteyen vatandaşla, bir adımında on adım mesafede yol kat eden vatandaşı birbirine nasıl yaklaştırabiliriz? Sosyal adalet nasıl sağlanacak?
Gerek dinimizin bize emrettiği zekât, sadaka, yardımlaşma, komşun aç iken kendisinin uyumaması gerektiği gibi gerçekler, gerekse milli, manevi ve vatandaş olma gibi birlikteliklerimiz bozulmaya yüz tutmuş dengeleri tekrardan kurmamız için bizlere birçok yol gösteriyor aslında.
İki yüzyıl öncesinin zenginliğini devam ettiren aileler yok gibidir veya bilinmiyorlar. Zenginliğin el değiştirmesi, neslin tükenmesi gibi nedenlerden sonlanıyor olabilir. Kişi öldükten sonra, hatta 3-4 nesil sonra devam eden zenginliğin çokta ehemmiyeti olmasa gerek. Devletler de aynı insanlar gibidir. Tabi ki insanların madden ve manen mutlu yaşaması önemlidir. Burada bahsetmek istediğim sermayenin azınlık aileler elinde yoğunlaşması, gelir adaletinin zedelenmesi, uçurumların oluşmasıdır.
Acaba çoğunluk insanın belirli miktar paralarla kontrol altında tutulacağı, çoğunluk insanın bu nedenden dolayı üretmeyeceği, çalışmayacağı bir dünyaya doğru bir gidiş mi var? Teknolojiyle beraber beden gücünün çok azalacağı, sermaye ve emeğin çok daha fazla ayrışacağı bir dünyaya doğru mu gidiyoruz?
Bir insanı kaç araba, kaç ev memnun edebilir ve bu kadarı bana yeter diyebilir. İstihdam ettiği insan sayısıyla övünen zenginimiz daha fazla insana iş alanı sağlaması mıdır sadece amacı.
Hayatın her evresinde parayı veren emirde veriyor maalesef. Para kazanma kanallarını azaltan, kendisinin bizzat üretim noktasında ön ayak olduğu insanların artması özgürlüklerin de çoğalmasını sağlayacaktır muhakkak. Aynen devletlerin bağımsızlıklarının gelişmelerinin bu şekilde olacağı gibi.
Para birçok şeyi getirirken birçok şeyi de götürüyor maalesef. Bizim nesil mesela, her şeye rağmen horoz şekerleriyle ve bayramlıklarıyla mutlu olabilen, ağırlaşan kumbaralarıyla hayallerini büyütebilen bir nesil iken, tarihi konaklarımızı zeytin bağlarımızı, birkaç beton daire ile değiş tokuş yapmadık mı bizler. Kızlarımıza dünür gelen damat adaylarının önce adamlığını sorgulamamız gerekirken, kazandığı parayı, evinin olup olmadığını kaçımız daha az önemsedik. Parayla iş gören düdükleri hangimiz elimizin tersiyle ittik.
Can alıcı bir örnek vermek istiyorum izninizle. Kapasitesi olmasına rağmen başvuru parası ve seçim harcamaları için gerekli olan parası olmadığı için milletvekilliğine aday olamayan bir vatandaşı düşünün. Hal böyle olduğunda yönetim noktasında yer bulamadığında bu kişi, biz vatandaşların kaybı da çok olacaktır. Bir mahalle bakkalı, sıradan olan bir adam neden milletvekilliğine aday olamasın ki.
Her yüzyılda muhakkak buna benzer çarpıklıklar olmuştur. Öyle veya böyle dünyamız ve insanlık yerinde duruyor. Sel gibi büyük afetler sonrası da olsa dünya yoluna devam ediyor. Yeter ki bu bilinci çoğu insanımız görebilsin. Amaç neyi ne şekilde kazandığı, ne şekilde kaybettiği belli olmayan insanların doğru olarak bilinen yolları terk etmemesini sağlamaktır.
Çocuklarımıza paranın her şey olmadığını, paranın amaç değil sadece bir araç olduğunu öğretelim lütfen. Dürüst ve ahlaklı olmanın her şeyden daha önemli olduğunu gösterebilelim ki gerisinin teknik bir mevzu olduğunu görsünler.
Neyse ki gelen her yeni nesil bir önceki nesillerin dünyaya sahiplenme arzularını kişisel benliklerini vazgeçilmezlik takıntılarını dünya görüşleriyle kırıyorlar. Bu duruşlarıyla onları çok daha olgun buluyorum.
Dengeler zaman zaman bozulsa da zamanı gelince suyolunu buluyor. Herkes bir yol tutturmuş olsa da ölüm dörtnala geliyor.
İlkay Coşkun
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.