- 444 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İçilecek su
Sonbaharın son günleriydi artık.Kış hazırlıkları olanca hızıyla devam ediyordu. İnsanın içini titreten esintiler,gündüz bile etkili olup, akşamları dayanılmaz hal alıyordu. Doğa, envai çeşit kıyafetini giymişti.Etrafta bir renk cümbüşü var ki sormayın.İnsanın oturup şiir yazası,resim yapası geliyor.
Her akşam olduğu gibi, babam iş dönüşü yorgun argın eve gelmişti.Elini yüzünü yıkayıp kıyafetlerini değiştirdikten sonra, akşam yemeğine oturduk.Biraz buruk, birazda güleç bir yüz ifadesiyle anneme dönerek;
"Hanım,beklediğim tayin gerçekleşti.Artık hayalimizdeki yere gidiyoruz."
"Öyle mi? "diye bir sevinç çığlığı attı annem!
Erciş’te on yıla yakın kalmıştık."Çok güzel anılarımız ve arkadaşlıklarımız oldu.Ayrılması çok zor olacak dedi. babam.
Yeni taşınacağımız küçük ve şirin Ege Kasabası Kirazlı, çok güzel bir yerdi. Sırtını dayadığı Nif dağı ve ormanına çok şey borçluydu bu kasaba.Babam iş yerinden izin almış,çalıştığı kurumun İzmirde ki misafirhanesini ayarlamıştı. Ev tutana kadar orada kalacaktık.Daha sonra Erciş’e dönüp topladığımız eşyaları kamyona atarak yola çıkacaktık. Misafirhane de kaldığımız ikinci gündü.Babama gelen telefon önce onu, sonra bizi heyecanlandırmıştı. Hızlı adımlarla verilen adrese doğru yola çıktık.Tutacağımız evin yanındaki komşu evden alacaktık anahtarı.Tek katlı bahçeli bu evi, telefon eden amcanın arkadaşı aracılığıyla bulmuştuk.
Çok güzeldi ev.Bahçe içinde; kiraz, limon, zeytin ve nar ağaçları vardı. Sahibi kendisi için yaptığı bu evde hanımı öldükten sonra kalmamaya karar vermiş.Yeşil zeytin ağacı yapraklarına nazaran,kızarmış nar ağacı yaprağı ve tamamen sararmış kiraz ağacı yaprakları güzel bir görüntü oluşturuyorlardı.Görülmeye değer bu yerde artık biz mi oturacaktık?
Bahçe içinde ayrıca bir köpek kulübesi vardı.Evin arkasına doğru ilerlediğimizde, çok şirin bir köpek,ağaca bağlı vaziyette duruyordu. Bizi hissedince havlamaya başladı.Sarı ve kızıla yakın bir rengi vardı.Görür görmez ona, baba bunun adı "sarı " olsun mu ? dedim.Babam gülerek başını salladı.Neden sonra,köpeğin bulunduğu ağaçta sallanan, yeşile boyalı,içi oyulu kabaktan yapılmış bir kuş yuvası gördüm.
Abi’m ve babam’a seslenerek;
"Baba,abi çabuk gelin."
"Ne oldu yavrum"dedi babam.
"Baba, şu ağaçtan asılı olan şey ne?"
Babam uzandı ve o nesnenin içine baktı.Kırmızı gagalı sarı renkli bir kuş vardı.
"Guguk kuşu" dedi babam."Galiba ev sahibi evi yeni boşaltmış.Bunları,alacak vakti olmamış" diye yorum yaptı.İçim içime sığmıyordu.Durup dururken bir köpeğimiz ve kuşumuz olmuştu.Kuşu alıp sevdik,ama boynu bükük ve hiç ses çıkarmadan öylece duruyordu..
Bahçeyi çok beğenmiştik.Bahçeyi gezinti işi bitince,eve girdik. Evin içi en az bahçe kadar güzeldi.Babam, şöyle bir eve ve bize baktı.Hepimizi kucakladı.Bu iş olmuştu.Akşamın karanlığında kuşu ve köpeği yeni yuvamızın bahçesinde masum bir şekilde bırakıp öylece geldik.Yarın Erciş’e dönecektik.Misafirhaneye giderken önce biletlerimizi aldık.Sonra, bir kaç parça yiyecek bir şeyler aldık.Annem, akşam sofrasını hazırladı.Yedik içtik.Televizyonda haberleri izliyorduk.Babamın, "susun !" diye bağırmasına korkup irkildik.Haberler Van’da ve Erciş’te deprem olduğunu, ilk etapta altmışa yakın ölü ve yüze yakın yaralı olduğunu söylüyordu.Hepimiz şoka girmiştik.
Bahçede tek başına kalan kuş gibi hissettim kendimi.Arkadaşlarım vardı Erciş’te.
"Allah’ım onlara bir şey olmasın." diye çok yalvardım.Çünkü onları çok seviyordum.
Baktığımda,babam ve annem de ağlıyorlardı...
YORUMLAR
Hüzünlü bir hikaye, ilahi kader diyelim siz çıkıyorsunuz şehirden ve bir iki gün sonra orada deprem oluyor, geride dostlar hayatta kaldı mı ölen var mı diye bir sürü düşünce kafada. Kurtulduğuna sevinmek mi, geride kalanlara üzülmek mi arasında bocalar durur insan. Güzel bir öykü kutlarım Selim Bey...