- 508 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Amaç neydi, ne oldu?
Amaçlar ve istekler tek, herkes için aynı. Herkes aynı beklenti içerisinde. Ama ne yazık ki kimse neyi nerede ve nasıl aradığını bilmiyor. Amaçlar aynı olsa da yaşam kişiden kişiye farklılaşıyor. Elde olanın aynı olması hazmedilemiyor artık. Benimsenen farklı yaşam tarzı uğruna ruh maddiyatın kölesi haline geldi.
Kral ile dilenci hikayesi bunu en güzel şekilde anlatmaktadır.
Bir kral sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar.
Dile benden ne dilersen der.
Dilenci güler ve "Sanki dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz." diye yanıtlar.
Kral alınır ve söyleşi koyulaşır.
Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle hele, ne istiyorsun?
Dilenci yine de kralı uyarır. Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım.
Dilenci sıradan bir dilenci değildir. Kralın ilk yaşantısında öğretmeni olmuştur.
Ve ona şu sözü vermiştir: "Bundan sonraki yaşantında tekrar karşına çıkıp seni uyaracağım.
Kral olayı unutmuştur.
Geçmişi hangimiz noktasından virgülüne kadar hatırlayabiliriz ki? Birlikte yaşlanan kişilerin bile anıları farklıdır.
Kral bastırır:
Ne istersen verebilirim. Ben güçlü bir Kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz. Bunun üzerine dilenci, çanağını uzatır: Şu çanağı herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz? der. Kral kahkaha atar ve vezirine çanağı altınla doldurmasını emreder.
Çanak dolup taşmakta ama anında boşalmaktadır. Paralar buhar olup uçmaktadır sanki. Kralın onuru kırılır. Bir dilenci çanağını dolduramadığı kulaktan kulağa yayılır. Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır çanağa. Ne var ki çanağın dibi yoktur sanki. Yer yutar ama boş kalır. Kral yenik düşmüştür.
Dilenciye yakarır:
Tamam, sen kazandın. Dileğini yerine getiremedim ama ne olur bana çanağın neden yapılmış olduğunu itiraf et.
Çok basit, diye yanıtlar dilenci. İnsan dimağından (Yani insanın arzu ve isteklerinden ) yapılmıştır. Doymak bilmez oluşu bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir.
Arzu ve isteklerin hâkimiyetine kapılmış kişilik köleliğe mahkûm olup, kullanımına sunulan eşyaların hizmeti yerine hizmetkârlığını yapar gibi bir durum ortaya çıkmıştır. Sorun burada eşyalar değil, sorun sadece insanların bitmeyen hırslarıdır. Hiçbir amacı olmayan bu hırslar insanları yalnızlığa doğru hızla sürüklemektedir. Hayatın sadece sahiplenme duygusundan ibaret olduğu düşünülmektedir ki, oluşan hırslar imkânsızlıkları bertaraf etmek için kişileri çaba içerisine sokmaktadır.
İsteklerin ve arzuların oluşturduğu doyumsuzluk insanı kendisine esir, eşyalara ise hizmetkâr yapmıştır. Bunun sonucunda ise sürekli bir istekten diğerine koşup duracaktır. Elde ettiği şeylerle amacına ulaştığını zannetse de zamanla amaç farklılaşacağından sonuç değişmeyecektir.
Hayata geliş amacının dışında ki farklı bir yaşamı kendimizden uzaklaştırmamız o kadarda zor olmasa gerek. Arzu ve isteklerin bittiği yerde gerçekler kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
Yol yakınken geri dön. Seni mutlu edecekleri kendi dışında değil, içinde ara…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.