- 391 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Şaire Günay Uysal ile
“Tohum sızısı” şiir kitabını yayınlayan şaire Günay Uysal: ”Okumak ve yazmak, hissedebilmek, düşünüp fark edebilmek kıvamına ulaşmak çok emek, epey de zaman istiyor. İstemek, hedef doğrultusunda da çalışmak her alanda olduğu gibi yazın dünyasında da önemli.”
SORU-Merhaba, bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz bugüne kadar?
GÜNAY UYSAL- Doğma büyüme İzmirliyim, Erzurum kökenli bir ailenin kızıyım. İlkokul, ortaokul ve liseyi İzmir’de okudum. Üniversite eğitimimi Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği ’nde tamamladım. Buradan mezun olur olmaz İzmir’de öğretmenlik görevime başladım. Baba evim İzmir’de olduğu için güzel bir başlangıçtı benim adıma. Daha sonra İstanbul ve Tokat’ta görevime devam ettim. Halen Tokat Erbaa’da Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak çalışmaktayım. Evliyim ve üç çocuğum var.
SORU-Şiir yazmaya ne zaman başladınız? Yazmaya başlama hikâyenizi anlatır mısınız?
GÜNAY UYSAL- Klasik bir cevap olacak biliyorum ancak ilkokulda, ilkokul 3. Sınıfta yazdığım bir şiirimi okuyunca sınıf öğretmenim Aysel Hanım’ın beni kutladığını, onurlandırdığını hatırlıyorum.
Edebiyatta sadece şiir yazmak değil, yazma eyleminin kendisi beni hep cezbetmiştir. Hep yazdığımı ve yazdıklarımın da öğretmenlerimce beğenildiğini hatırlıyorum. Hayatımın farklı dönemlerinde günlük tutmaya da çalışmıştım, hâlâ da öyle.
İçli bir insanım, tabiri caizse her şey benim derdim olabilir. Pek çok insanın gözden kaçırdığı küçük şeyler, aslında küçük değil fark etmedikleri veya önemsemedikleri demek istiyorum, benim derdim olabiliyor: uzaktaki insanların acısı, bitki veya hayvan tüm canlılardaki örseleniş, adaletsizlik, merhametsizlik gibi. Çoğu kez bu yorucu, yıpratıcı, üzücü düşünceler ya da tam tersi rastladığım nezaket ve incelik, güzellik, iyilik dolu bir tavır, davranış veya bu niteliklerdeki insanlar beni etkileyince yazmak iyi geliyor. Yaşadıklarım, gördüklerim, hissettiklerim kitap cümleleri olarak zihnimden geçiyor. Dönem dönem bunu görmezden gelmeye çalıştım, yazıp yazıp yarım bıraktım. Baktım olmuyor yazmaya başladım.
SORU-İlk kitabı çıkarma hikâyenizi anlatır mısınız?
GÜNAY UYSAL- Aslında ne zaman başladı, nasıl gelişti bilmiyorum. Sürekli kitap yazmamla ilgili sorular alıyordum. Ara ara farklı ortamlarda yazdıklarımı paylaşıyordum. Bir yerel gazetede köşe yazıları yazdım, şiirlerimi bazı şiir sitelerinde paylaştım, yerel şiir yarışmalarında dereceler aldım. Bazı şiirlerim farklı dergilerde yayımlandı. Türk kültürü benim ilgi duyduğum bir alandır. Bununla ilgili olarak yazdığım bazı makaleleri kongre ve sempozyumlarda sunma fırsatım oldu. Geçmişte de İstanbul’da Dünya Klasiklerinden yirmi kitabı ortaokul düzeyinde sadeleştirme, düzenleme çalışması yapmıştım, bu kitaplar basıldı. Kendi çocuk kitaplarıma başladım, hiç beklemediğim bir şekilde biraz da talihsizlik ve acemilik demeliyim, yazdıklarım ortadan kayboldu. Bu kayboluş benim yazma isteğimi kırdı, bir dönem içime döndüm, neyi beklediğimi bilmeden bekledim.
Yazmak bana iyi geliyor, fakat bunu başkalarıyla paylaşmak çok zor, cesaret isteyen bir durum. İnsanlara, tanıdık- tanımadık, yazdıklarınızı paylaşarak aklınızın ve gönlünüzün kapılarını açmış oluyorsunuz. Eleştirilmekten öte bir kabullenilmemekle karşı karşıya da kalabilirsiniz bir kadın olarak, ülkemizde hele de bir ilçede bunun akislerini insanların tavırlarında görüyorsunuz. Kaderin ve gönlümün kesiştiği noktada bu kitap içimdeki sızılar, bir doğuşun muştusu gibi Tohum Sızısı olarak filiz verdi, diyebilirim. Şiir kitabım yazın hayatına ilk adımım olarak gelişti. Bu oturup planlanmış bir durum değildi, kader demeliyim.
SORU-Yazmak mı yayınlamak mı zor?
GÜNAY UYSAL- Biz kültürel açıdan çok okumayan bir millet olarak kendimizi sınıflandırıyoruz, evet bu konuda diğer ülkelere bakınca çok da iç açıcı bir durumda değiliz. Ancak bizde kendi dilimizde Türkçe kitap basılıp yayımlanabilme tarihi Avrupa ile kıyaslanamayacak bir durumda. Onlar 16.- 17.yüzyıllarda Bibliyomani gibi kavramlar varken bizim Türkçe kitap basan bir matbaamız dahi yok. Haliyle Tanzimat’tan sonra biz gerçek anlamda kendi dilimizde yazan ve bunu yayımlayan bir ortamı ancak görüyoruz. Yani bizim kitap basıp herkese ulaşabilecek düzeyde yayımlayabilme tarihimiz çok da eski değil. Alışkanlıklar ve kültür kolay kazanılmıyor. Bizde de çok iyi okuyan; yazarları, Dünya Edebiyatını takip eden ciddi bir kitle var tabi. Türk okur sayısı ümit ediyoruz her geçen gün kaliteli bir şekilde artsın. Yayınevleri de sayıca çoğaldı, bu da kitap çıkartabilmek adına işleri kolaylaştırabiliyor. Asıl zor olan yazma eyleminin kendisi ve bu eylemin ürünlerini onu doğru değerlendirebilecek kitleye ulaştırabilmek.
SORU-Yazarken nelerden besleniyorsunuz? Hangi şairleri okursunuz?
GÜNAY UYSAL- Çok farklı türde severek okuduğum yazarlar, şairler, araştırmacılar var. Şiir yaşamak ve duymakla ilgili kanımca. Ancak çok sevdiğim şairler, bazı şairlerin de çok sevdiğim şiirleri var tabi. Beslenme derken kendi kültürümüzden, Türk kültüründen, türkülerimizden diyebilirim. Babam çocukluğumuzda halk ozanlarımızı dinlerdi; âşıklık geleneğini dinleyerek, izleyerek ve okuyarak büyüdüm diyebilirim. Şunu gördüm ki Türk şiirinde az sözle çok şey anlatma veya temiz bir Türkçeyle yalın, duru bir anlatımla kendini ifade etmenin zarif bir yolunu bulmuş halk ozanlarımız. Yapaylık yok, içten ve tutarlı. Dolayısıyla Türk halk şiiri ve müziğini, TRT sanatçılarını tanıyarak o kalite ve zarafeti görerek büyüdük. Dönem dönem yaşımın, yaşantılarımın da etkisiyle farklı sanatçılara yönelmişliğim olmuştur. Dönüp baktığımda Dilaver CEBECi, özellikle “Sitare” şiir kitabını hiç elimden bırakmadığım zamanlar olduğunu hatırlıyorum. Atila İlhan’dan Özdemir Asaf’a, Sabahattin Ali’den Cahit Külebi’ye, Orhan VELİ’ye, Erzurumlu Emrah’tan Murat ÇOBANOĞLU’na öncelikle Türk sanatçılar başta olmak üzere ya tüm şiirleriyle ya da bir tek şiiri bir tek dizesiyle hayranı olduğum çok sanatçı vardır. Türk edebiyatı zaten harika sanatçılar yetiştirmiş, yetiştirmekte.
SORU-Öğretmen olarak şiir yazmanız öğrencileriniz üzerinde ve sizde ne gibi etki bırakıyor?
GÜNAY UYSAL- Hem mesleğim hem de alanım sebebiyle edebiyata yazmaya yatkın, okumayı hayatının önemli bir parçası gören öğrenciler bir şekilde sizi bulup yazma eylemi hakkında arayışlarında fikrinizi almak istiyor. Yazdıklarını paylaşmak isteyen veya bu tutkusunu paylaşan insanlarla bir araya gelerek okuduklarından, etkilendiklerinden ve yazdıklarından konuşabilecekleri biri olduğunuz için yanınızda çevrenizde olabiliyorlar. Ben de çok mutlu oluyorum açıkçası destekleyebileceğim yardımcı olabileceğim bir durumda elimden geleni yapmak isterim, her öğretmen gibi öğrencilerimizin yetenekleri konusunda destek olmaya çalışmak da görevimizin bir parçası zaten.
SORU-Oldukça sosyalsiniz, sosyal olmanızın şiirinize yansıması nasıl oluyor?
GÜNAY UYSAL-Çok fazla insanla tanışıyor ve farklı ortamlarda yer alıyorsunuz. Bunlar insana daha çok hikâye getiriyor, bilginiz ve tecrübeleriniz artıyor. Ayrıca hayata farklı açılardan bakmanız gerektiğini görüyorsunuz, duygudaşlık kurma yeteneğiniz de gelişiyor diyebilirim. Her insan ayrı bir dünya, dolayısıyla herkeste onlardan öğrenebileceğim hayata dair bir şeyler bulabiliyorum.
SORU- Yazmak ve kitap çıkarma isteyenlere ne tavsiye edersiniz?
GÜNAY UYSAL- Bu bir tutku. Açıkçası yolun daha çok başında biri olarak bu konuda söz söylemek bana düşer mi bilemiyorum. Okumakla yazmak kardeş iki eylem. Bu eylemler duygu ve düşüncelerinizi törpülüyor, bazen okuduklarınızda daha önce hiç farkında olmadığınız bir duygunun farkına varıyorsunuz. Mesela yıllar önce Stefan Zweig’in “Merhamet” adlı eserini okuduğumda benim için yepyeni bir bakış açısı, yepyeni bir duygu bulmuştum eserde. Bu beni çok etkilemişti, o hissi hissetmek, yazarın kitabın sonunda kahramanına iç monologla söylettikleri benim için – kitabı okuduğum o yıllarda- taze bir duygu, düşünceydi. Bunu keşfetmeyi seviyorum. Selim İLERİ’ nin, kendisini tanımayı çok istediğim değerli yazarlarımızdan, “Sona Ermek” eseri öyle inceliklerle ve hoş sözcüklerle doluydu ki eserin bıraktığı iz, benliğime kazıdıkları, atmosfer, keşfettiğim sözcükler haliyle paha biçilemez. Bu gibi keşif ve öğrenmeler benim için hazine gibi. Bunu yapabilmek fark edebilmek, hissedebilmek, tecrübe edebilmek okurken tattıklarınızı kendinizin yapabilmesi, yapmaya çalışması bu süreç ve düş çok değerli.
Okumak ve yazmak, hissedebilmek, düşünüp fark edebilmek kıvamına ulaşmak çok emek, epey de zaman istiyor. İstemek, hedef doğrultusunda da çalışmak her alanda olduğu gibi yazın dünyasında da önemli.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.