- 1803 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Gülüver Sevdiğine!!
Hani senin doğduğun yerler derim! Hani küçük, sevimli, yeşilçam tadında bir sahil kasabası... Sen derim! Ben derim! Bahçesinde asması,çardağı, meyve ağaçları, ahşap oymalı, cumbalı bir ev derim! Yuva derim! Sen memuriyette çalışırsın, ben kitaplarımı yazarım. Kedimiz olur, bir de dost köpeğimiz...Belki küçük bir kayık bağlarız, arada açılırız diye. Tavuklarımız da olur, horozumuz uyandırır sabahları...Ne dersin?
Bu hayali kura kura öyle benimsedim ki, düşünmediğim zamanlar evimizi özlüyorum. Akşamları seninle çardağın altına oturup çayımızı yudumlamayı. Haftasonu kayıkla yaptığımızı gezintileri, hiç balık tutamayıp akşam eve dönerken Recep kaptandan tazecik lüfer alışımızı, bahçeye mangalı kurup yanında rakıya, bir de hafiften fasıla vurduğumuz zamanları, uyuyamadığımız geceler ayaza aldırmayıp birbirimize sokulup bahçeden yıldızları izlediğimiz saatleri, özlüyorum. Öyle mutluyuz, öyle huzurluyuz orada seninle.
Ama sen böyle bir hayatı hiç hayal etmezsin. Çünkü sen-sana göre-yaşadığını hissetmelisin, zamanın hızı yormalı seni, sürekli bir yerlere yetişmek zorunda gibi koşturmalısın. Hiç durup dinlenmemelisin, etrafın sessiz sakin olmamalı. Sessizlik iyi gelmez sana biliyorum. Dinleyecek birşey olmadığında kendini dinlersin ve bu hiç hoşuna gitmez. Kendin sana duymak istemediğin bir sürü şey söyler, sen müziğin sesin daha çok açarsın. Huzur denince canın sıkılır, bunalırsın, nefes alamazsın. Küçücük kasaba üstüne üstüne gelir, kapana kısılmış gibi hissedersin.
Bugün sevgililer günü ve sen şehrimden kaç ışık yılı uzaktasın bilmiyorum. Yıllar önce bir sevgililer günüydü, geceyarısını iki dakika geçiyordu ve sen bana "İlk kutlayan ben olmak istedim." diyerek sevgililer günümü kutlamıştın. Aynı mesajı bu gece ben sana gönderdim belki sende anımsar ve gülümsersin ümidiyle!
Bunu yaptığımda içim öyle kıpır kıpır oldu ki duramadım. Sabah uyanınca ilk iş penceremi açtım. Önce derin bir nefes çektim. Penceremin tam dibine bir fidan aşıladım. Bahar geldi toprağını çapaladım. Kurak oldu suyunu eksik etmedim. Dal verişini, tomurcuklanışını, boy atışını, yapraklarını döküşünü, gün be gün aklıma kazıdım...
Her sabah yeni bir umuda uyanırsın...
Temiz havayı ciğerlerine çekerek güneşi selamlarsın...
Pencerenin önünde bir fidan büyür...
Ağaç olur...
Dalları kuşlara yuva, gölgesi insana mesken olur...
Boyu gibi dimdik, kökleri kadar derin bir sevda eskitirsin yüreğinde...
Ve hayat mevsimlerinde akıp gitmektedir...
Gelin gibi bembeyaz çiçeklerle örünürken,
Sert bir rüzgar alır,
Kurumuş yaprakların hışırtısı kulaklarını çınlatır...
Sen yine de her sabah umuda uyanırsın...
Ve gelen günü gülümseyerek karşılarsın...
Gün de biter, ömür de...
Yeter ki umutlar yeşersin hayatın her köşesinde...
Son güne uyanırken bile güneşi selamla yine...
Minnetini dillendir, aydınlattığı günlerin için...
Ağacını düşün, üzerinde cıvıldaşan kuşları dinle...
Sevdiklerinden uzak olmak yıldırmasın,
Çocuklar gibi inatçı ol, vazgeçme sevmekten...
Bir an olsun tereddüt etme uğruna herşeyini feda etmekten...
Bu sabah yeni bir başlangıca uyan...
Üç şeyi al yanına, gerisini kaldır at!
Nefesini, yüreğini ve umudunu koy çantana...
Gözünü alsın varsın güneş.
Bırak gözlük falan takma!
Çıplaklığıyla bak hayatına...
Bir şarkı tuttur,
Hayallerin ceplerinde yola koyul...
A.E. 02/2007