- 440 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
içsel düşünce
Sınırsız bir acı olmuyor sınırsız bir mutlulukta söz konusu degil. Sadece gelgitleri oluyor duygunun insan denen canlıda duygudan öte nedirki .bizi diğer canlılardan öne çıkartan akıl armonisine katkı veren içgüdüsel yapımızı bilinçlendirip kültürel etkenle olgunlaştıran sadece yaşamın getirileri olmuyorki .düşünme hissetme ve anlamaya çalışma bu sürecin diğer etkenlerini oluşturmuyormu.
Akılcı düşünce (rasyonel ) bu coğrafyada pek kabul görmez bir düşünce biçimi oluyor. Yanılgının burda başladığı şüphesiz ! akılcı düşüncenin özseli bilimsel düşünce olduğuna göre dialektik açı size şunu söylüyor. Bilenen bilimi oluşturduğuna göre bilinmeyen neyi oluşturuyor ! işte metafizik akıl ötesi algı arayışı burda öne çıkıyor. Gerçekçi olansa bu iki varsalın birbirini ötelediğidir.
Bir insan nereye kadar maddeci olabilir ! diyelim bir yakınınızın ölümüne tanıklık ettiniz bu gerçekliği nasıl karşılarsınız. Maddenin bir degişkenligi bir yok oluş . Yada bir ortam yansıması bir mutlak ebediyetin başlangıcı ! bu iki düşünce yapısıda birbirini sanıldığı gibi ötelemesi bir yana birbirinin içinde olan bir yaşam içselligi olmuyormu. Bir birey nereye kadar maddeci olabilirki yada nerede arayışını sonlandırabilirki. Bir toprak çukurunda son bulur görünen bedensel yaşamın ötesini aramanın bir yaşam gerçeği olduğunu anlamaktan acizmi kalcagız. İnanç burada bize bir göstergeç olamazmı.
Disiplinsiz bir yaşam ne kültürel birikim sunar nede huzur verir. Yaşamın en büyük disipliniyse ölüm gerçeğini anlamak olur diye düşünmeliyiz. Ölümü yadsıyan bir yaşam yolculuğu temelsiz bina gibidir sizi savurur.
Karamsar olmamalıyız çünkü her sabah milyonlarca kilometre ıraktan dünyamızı aydınlatan güneş penceremizi aydınlatıyor. Biz o pencerenin ardında nederece yalnız kalsakta yeme içme barınma üreme isteklerimiz nederece karmaşanın karanlığında baskınlansada yaşıyoruz. Yaşamak her yaşta ve herşeye rağmen güzel bir sonuç. Nehirlerin ıslaklığı gibi sevecen çiçeklerin açması gibi hoşnut. Bir kadının anneliği kadar kutsal .yaşamak güzel bir durum.
Yaşamımızda az insan olması iyi hiç olmaması bir fekattir. İnsanlardan kaçmanın anlamı yok yeterki anlaşılabilir olmamıza katkı versinler. Günümüz insanı ‘ben biliyorum ‘ kibrinden vaz geçemiyor kibir denen yükü yüreğinde besliyor. Bu ne büyük yaşam yanılgısıdırki ruhumuzu kanatıyor.
Niçin böyle oluyor bu yaşadığımız coğrafya niçin hep kavgalı ve yorgun bu coğrafyanın insanları niçin hüzünlerle arkadaş oluyor. Yaşam iki ana yanılgıyı kabul etmiyor. Birisi aklı kullanmamak bir diğeri bağımlı olmak ! sorgulamayı başaramayan bireylerin oluşturduğu toplumlarda doğru sanılan baskıncalar bireyin ve gtoplumun geleceğini karartıyor. Ortaya çıkan çatışkısal yapı ruhlarda kanamalara yol açıyor. Görünürde sakin içselde kavgalı insan izdüşümleri toplumsal yanılgıyı besliyor.
Emek hak özgürlük üçsel bir kardeşliğin varsalı olmakla birlikte günümüz sömürü yapılarında izleri silinmeye çalışılan bir yokluk olgusu olarak görülüyor. Birilerine göre emekten söz etmek eştlikten söz etmek toplumsal yönetimin olurunu aramak yanılgı olarak görülüyor. Güç size kendisinin uygun gördüğü sınırlar içinde kalmanızı istiyor.
Hastalıklı ruhları besliyen en önemli yaşam çatışkısı dogasal yanımızı görmekle başlar .kendimizi güçlü hissettiğimiz an kibirleşme hastalığı yüreğimize konuk olur. Güçlülüğümüz mantık ve aklı içine sinidmeyen yapay yansımaları öne çıkaran bir görüntü verir. Pahalı binek araçları ,isimler önüne konmuş sitatü veren unvanlar ve onu besleyen içsel cehalet.
Ocak ayını yaşıyoruz .buralarda bir tiren istasyonu yok binip ıraklara gideceğimiz bir kırmızı çizgili lokomatiflerin çektiği kuşetli kompartumanları olan bir vagonlar zinciride gözümüze ilişmez.çekmecedeki köstekli demir yolu saatide kenara itilmenin mahzunluğunda. Kabirlerin üzerine yağan sağanak yağmurlar ve şemisyelerin hiçmi hiç önemi yok.
Gece yatağa girdiğinde dualar okutan ruhum. Beni kutsa ve tanrının cennetine girmeme yardım et. ama önce şu kusa ömrümü yaşamamı nasiple aç bırakma beni öpüşmeyi unutmuş yosma bedenlerinde kirletme saçlarımı. Bana rüzgarlarını anlat Ceyhun ırmağını tunayı dicleyi anlat bana . Kızılırmak niçin kızıl kara deniz niçin kara neden akdenizin sularında acı içer yanlızlıgım. Ölümler niçin hırpalar beni bukadar. Hani bir sabah hiç çıkmazsak evden ekmek zeytin ve aşk yetiverse hikayesine zamanın.işçiler üşümezse fabrika vardiyalarında bir öğrenci evinde ayazlamassa ankara kışları .sıhıyede o küçük çay ocağında bir simite tav olsa umutlarımız günah günah olmaktan çıksa .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.