Bir dil bilip konuşabildiğiniz, aykırı düşünebildiğiniz sürece yazabilir, hatta “yazar” bile olabilirsiniz. Yeter ki benliğinizde bir yerlerde farkında olmadığınız uykudaki ‘yaratıcılığınızı’ ortaya çıkarmak isteyin.

Bunun için yapmanız gerekenler:
-Hayâl dünyanızı geliştirmek, kendinizi yenilemek, öğrenme açlığı duymak...
-Çok okumanın yanı sıra gözlemlerinizi bilgi, birikimle donatarak çalakalem/karalamalar halinde notlar tutmak...
-Hiçbir zaman atmadığınız karalamalarınızı sürekli yazma alışkanlığına dönüştürerek yakaladığınız ‘estetik kaygı’ eşiğini de aşıp kendi özgün tekniğinizi/tarzınızı bulmak... olmalıdır.

Çocuklar, kirlenmemiş hayâl dünyalarıyla bilinen en iyi yaratıcılardır. Siz de büyüdükçe öğretilerek bastırılmış hayâl dünyanızı bugünden itibaren özgür bırakın...

Yaşları ve yeteneği ne olursa olsun, sanatın ve edebiyatın her dalında yaratıcı eserler verenler; ‘boş zaman’larında değil, ‘yaratıcı eser’ler vermeyi ‘iş edinip’ çok istedikleri için uykusundan, televizyondan, cep telefonundan, avare dolaşmaktan, kendini dinlemekten, gereksiz oyun benzeri işlerden ve hımbıllıktan vazgeçerek “boşalttığı zaman”ı “artı zaman”a çevirip gereğini yaptıkları için başarılı olmuşlardır. Üst düzey sporcular da böyle değil midir...

Unutmayın, bugüne kadar umursamadan bir kenara atıp beklettiğiniz hikâyelerinizi ‘yazmak’ için emek vermediğiniz, üretmediğiniz, yaratıcılığınızı günyüzüne çıkarmadan geçirdiğiniz ‘zaman’ gitmiştir. Takılıp kalmayın.
Şu andan başlayarak “yaratıcılığınızı” göstermek için önünüzde “artı zaman”a dönüştüreceğiniz ne çok zaman vardır bir bilseniz...

"Hani, yazsanız hayatınız romandı?.."
Kendinizi ve okurları/nızı, daha fazla mahrum etmeye hakkınız yok. “Yazmak, yazar olmak” istiyorsanız anın ve ‘gelecek zaman’ın kıymetini bilin. Çünkü; ileride ihtiyaç duyacağınız 25. Saatiniz olmayacaktır....
(A.T. ÖZER)