- 730 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ASKERİ MUTABAKAT OLMADAN DENİZ MUTABAKAT ALANLARI KORUNAMAZ.
ASKERİ MUTABAKAT OLMADAN DENİZ MUTABAKAT ALANLARI KORUNAMAZ.
Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında 27 Kasım’da "Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası" ile iki ülkenin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen "Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının" imzalandığı bildirildi.
Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, Genel Kurulun tek gündem maddesi olacak. Tezkere metninin okunmasıyla başlayacak görüşmelerde siyasi parti grupları 20’şer dakika söz alacak. Görüşmelerin ardından tezkerenin oylaması yapılacak.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla TBMM Başkanlığına gönderilen tezkerede,şu ifadeler yer almıştı:
"Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti, tüm bölgeyi etkileyebilecek, Libya’nın bütünlüğü ve istikrarına yönelik tehditler, DEAŞ, El-Kaide ve diğer terör örgütleri, yasa dışı silahlı gruplar ile yasa dışı göç ve insan ticareti ile mücadelede Türkiye’den askeri destek talebinde bulunmuştur. Bu mülahazalar dışında, Türkiye’nin milli çıkarlarına yönelik her türlü tehdit ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde her türlü tedbiri almak, Libya’daki gayri meşru silahlı gruplar ile terör örgütleri tarafından Türkiye’nin Libya’daki menfaatlerine yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek, kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğin idame ettirilmesini sağlamak, Libya halkının ihtiyacı olan insani yardımları ulaştırmak, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından talep edilen desteği sağlamak, bu süreç sonrasında meydana gelebilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve
kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde Türkiye sınırları dışında harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesi hususunda gereğini bilgilerinize sunarım."
Türkiye ile Libya arasında, Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalandı.
Anlaşma ile Türkiye, Akdeniz’in batısındaki meşru sınırlarını tüm dünyaya ilan etmiş oldu. İki ülke deniz sınır koordinatlarının ayrıntısını da içeren anlaşmanın hayata geçirilmesinde Libya tüm hukuki işlemleri tamamlarken, Türkiye ise tarihi sözleşmeyi TBMM’de onaylanmasının ardından Birleşmiş Milletler’e bildirecek. Muhtıra böylece resmen yürürlüğe girecek.
Akdeniz’deki dev mutabakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla yürütüldü. Son olarak Libya Kara ve Deniz Hudut Komitesi’nin 18-19 Kasım’da Türkiye’yi ziyaretinde teknik çalışmalar tamamlandı. Hazır hale gelen anlaşma Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez el-Sarraj’ın önceki gün Erdoğan’la buluşmasında imzalandı. Libya’da iç karışıklıklar devam etse de anlaşmanın BM nezdinde meşrû bir hükümetle yapılmış olması, mutabakat üzerindeki meşruiyet tartışmalarını bertaraf ediyor.
İki ülkenin Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgelerini (MEB) tanımlayan anlaşmada Türkiye ile Libya arasına ’deniz yetki alanı şeridi’ çekildi ve bu şerit Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısır arasında kalkan oluşturdu. Ayrıca Yunanistan’ın Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos ve Meis adaları hattını esas alarak Kıbrıs Rum Kesimi ve Mısır ile sınırlandırma anlaşması yapması girişimi önlenerek oldu-bitti çabalarının önü kesildi. Adeta Sevr niteliğindeki sözde Seville Haritası ile Türkiye’yi Akdeniz’de 41 bin kilometrekarelik bir deniz alanına hapsetme oyunu da bozulmuş oldu. Dolmabahçe Anlaşmasıyla birlikte Yunanistan ne Kıbrıs Rumlarıyla ne de Mısır’la MEB anlaşması yapamayacak.
Mutabakatla birlikte Türkiye, enerji kaynaklarını paylaşma amaçlı kurulan şer ittifaklarına karşı sahada üstünlük kazandı. Ayrıca enerji jeopolitiğine doğrudan etki ederek deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında kritik kazanımlar elde etti. Libya ise Yunanistan’ın gasp ederek hidrokarbon ihaleleri açtığı 39 bin kilometrekarelik bölgede hakimiyetini ilan etmiş oldu.
Libya bu anlaşmayı Yunanistan ile imzalasaydı neredeyse Kıbrıs adası büyüklüğünde bir bölgedeki haklarından vazgeçmiş olacaktı. Dolmabahçe’deki mutabakat, Türkiye’nin Akdeniz’de bir kıyıdaş devletle imzaladığı ilk münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşması oldu. Anlaşmayla Türkiye, Mavi Vatan topraklarının yaklaşık 4’te 1’i büyüklüğünde bir alanda meşrû hakimiyetini resmen ilan etmiş oldu. Bugüne kadar donanma gücüyle izlenen Gambot diplomasisiyle bu bölgedeki hak ve menfaatlerini koruyan Ankara, meşrû hakları için hukuki altyapı oluşturdu.
Türkiye ve Libya, deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması için çalışmaları bundan 9 yıl önce başlatmıştı. Libya, 27 Mayıs 2009’da münhasır ekonomik bölge (MEB) ilan edip sınır ülkelerle anlaşmaya hazır olduğunu duyurunca dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Eşref Uğur Yiğit’in talimatıyla yapılan araştırmalarda, Türkiye ve Libya’nın karşılıklı kıyılarının olduğu ve iki ülke arasında bir sınırlandırma anlaşması yapılabileceği haritalarla ortaya konuldu.
29 Kasım 2010’da dönemin başbakanı Cumhurbaşkanı Erdoğan Libya’ya, beraberinde haritalarla gitti. İki ülke, anlaşma için çalışmaları başlattı. Henüz birkaç ay geçmişti ki Libya’da düğmeye basıldı. 2011 yılı başında patlak veren iç savaş, tüm çalışmaların rafa kaldırılmasına neden oldu. Libya ile yarıda kesilen görüşmeler Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın 5 Kasım 2018’deki Libya ziyaretiyle yeniden hız kazandı. Ancak bu girişimin üzerinden daha bir ay geçmeden, 2019 başında CIA destekli darbeci General Halife Hafter harekete geçirildi ve Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni devirmeyi amaçlayan Trablus saldırısı başladı.
TÜRKİYE’NİN TEKLİFİ HERKESİN YARARINA
Akdeniz’de anakara ülkesi olarak en büyük söz sahibi ülkeler arasında bulunan Türkiye, Libya’nın yanı sıra İsrail ve Mısır başta olmak üzere kıyısı bulunan diğer ülkelere de sınırlandırma anlaşması çağrısı yapıyor. Dr. Cihat Yaycı, yaptığı çalışmalarda, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşması imzaladığı İsrail’e ait 4 bin 600 kilometrekare, Lübnan’a ait 3 bin 957 kilometrekare, Mısır’a ait ise 21 bin 500 kilometrekare büyüklüğünde bir deniz yetki alanını, bu ülkelerin aleyhine olacak şekilde sahiplendiğini ortaya koymuştu.
İSRAİL GKRY YERİNE TÜRKİYE İLE SINIRLANDIRMA ANLAŞMASI İMZALAMIŞ OLSAYDI...
İsrail GKRY yerine Türkiye ile sınırlandırma anlaşması imzalamış olsaydı, GKRY’nin ihaleye açtığı 13 ruhsat sahasından 12. Parselin tamamı, 8,9 ve 11. Parsellerin büyük kısmı ile 1, 7 ve 10. Parsellerin bir kısmı İsrail’in olacaktı. Eğer Mısır yetkisi tartışmalı olan GKRY yerine Türkiye ile bir sınırlandırma anlaşması yapmış olsaydı, 11 bin 500 kilometre kare daha fazla deniz alanına sahip olacak ve İtalyan ENİ tarafından yapılan sondaj sonucu 225 milyar metreküpe yakın gaz tespit edilen 6 nolu parselin güney yarısı ile 4, 5, 7 ve 11 nolu parsellerin bir kısmına sahip olacaktı. Bu ülkeler Türkiye değil KKTC ile bir sınırlandırma anlaşması yapmış olsalardı dahi enerji yataklarına ait parsellerden GKRY ile yaptıkları anlaşmalardan çok daha fazla pay alacaklardı.
Çatışmalar ve krizlerle anılan ’Verimli Hilal’ bölgesindeki Doğu Akdeniz, stratejik ve ticari öneminin yanısıra enerji bakımından zengin kaynaklara sahip. Uzmanlar tarafından yapılan tespitler, Doğu Akdeniz’de toplam değeri 3 trilyon doları bulan doğalgaz rezervi bulunduğunu gösteriyor. ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi tahminlerine göre Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan bölge olan Levant havzasında 3.45 trilyon metreküp doğalgaz ve 1.7 milyar varil petrol bulunuyor. Yine Nil Delta Havzasında yaklaşık 1.8 milyar varil petrol, 6.3 trilyon metreküp doğalgaz ve 6 milyar varil doğalgaz rezervi olduğu tahmin ediliyor. Kıbrıs adası çevresinde olduğu düşünülen 8 milyar varil petrol rezervinin dışında Heredot olarak adlandırılan Girit’in güney ve güneydoğusundaki alanda ise toplam 3.5 trilyon metreküplük doğalgaz bulunduğu sanılıyor. Doğu Akdeniz’deki toplam hidrokarbon yatakları Türkiye’nin 572 yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılayabilecek seviyede. Bu rezervlerin büyük kısmı da Türkiye ve KKTC deniz yetki alanlarında bulunuyor.
BM nezdinde meşrû Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) bir yandan ülkenin haklarına sahip çıkarken bir yandan da halen terör örgütü lideri General Hafter güçlerine karşı mücadele veriyor. UMH’yi devirmeyi amaçlayan Hafter güçlerine BM üyesi ülkeler de açık destek veriyor. Libya’da iç savaşı doğuran nedenlerin başında bölgesel güç oyunları, Libya’nın yurtdışındaki 150 milyar dolarlık kayıp parası, ülkedeki petrol ve doğalgaz kaynaklarının paylaşılması mücadelesi geliyor. Türkiye ile Libya arasında bir MEB anlaşması imzalanmasının engellenmesi de bölgedeki karışıklığı doğuran güçlerin hedefleri arasındaydı.
Libya, Mısır, İsrail, Yunanistan, Lübnan, Suriye, Ürdün gibi devletlerle Türkiye ikili mutabakat anlaşmalarına taliptir. Bu da devletlerarasında askeri mutabakat anlaşmasını gerektirir.
Libya’da iki ayrı hükümet oluşmuş durumdadır. Suriye ile de aynı sorun mevcuttu. Türkiye meşru hükümete karşı isyancı grubu desteklemişti. Libya’da tersi olmaktadır. Libya meşru hükümetinin yanında yer almıştır.
Libya’da İki Hükümet Var Ama Kim Hangi Hükümeti Destekliyor?
Ulusal Mutabakat Hükümeti‘nin merkezi Trablus’ta ve BM, bazı AB ülkeleri, Türkiye, Katar ve birçok üye ülke tarafından destekleniyor.
Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi ise Rusya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Fransa tarafından destek görüyor. Meclis ve ‘Libya Ulusal Ordusu‘ Türkiye karşıtı General Hafter’in darbesi sonrası kuruldu.
Türkiye karşıtı oluşuma karşı Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile işbirliğine gidilmiştir. Türkiye-Libya Mutabakatının sürebilmesi için Libya Ulusal Mutabakat Hükümetinin yaşamını sürdürmesi gerekmektedir.
Abdullah Bedeloğlu
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.