- 345 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Anlamak Gerek 49
49
Ve bizler kaldıramayacakları kolektif yükü kişiler aileler omuzuna yükle-diğimiz halde bu gerçek karşısında bile kişilere iyi ahlaklı ol diyorduk. Tüm mesele bu çıplaklıkta olmakla, buydu. Bunları kolektif tutum içinde çözümlemek yerine biz kişilere iyi ana baba olacaksınız diyorduk.
Doğrudur kişiler iyi ana baba olacaktı. Ama kolektif yükten olması ge-reken sağlamaları üslenerek iyi ana baba olmayacaktı. Kolektif sisteme zıtlaşan köleci sistemle sana taş atana ekmek at; diye erdem öğretisini pekiştiriyorduk.
Dikkat ediniz köleci sistem size taş atılıp atılmamasını sorgulatmıyor. Yoksulluk sorgulayıp açıklamıyor! Doğrudan konuya giriyor. Sanki taş atılması zorunluymuş, yardım almanız zorunluymuş algısının bilinç altı göndermesi karşısında sizi ekmek atmaya, iyilikle güzellikle yardım yapmaya çağırıyor!
Sana neden ve kim taş atıyordu? Taş atılmak zorunda mıydı? Taş at-mak yer çekimi kuralı gibi ilkten beri evrensel bir kural mıydı?
Bu tür söylem hileleriyle, güzel tür güya söz öğütleriyle köleci hukukun da yine bir köleci hukuk ve köleci adalet olacağını, bilmezden geliyor-duk!
Sorgulamadan hırsızlık yapmayacaksın demekle, sistemin istediği kö-leliğe boyun eğişi öğreniyorduk. Köleci sisteme kadar çalmayan, sada-ka vermek nedir bilmeyen insan; köleci sistemle birlikte birden çalan, nankör olan, serkeş olan ve sadaka zekât veren, sadaka ve zekât alan insan olmuştu.
Doğada avladığınız bir avın ya da toplanan meyvenin elinizde kapıl-ması köleci sistemin söylediği çalma veya hırsızlık eylemi değildir. Hır-sızlık daha rafine daha tarihsel söylemli bir bilgi ve bilinçti. Kolektif bir üretim hareketi içinde kolektif emeği içsinim yapmış kolektif emek do-nanımla oluşan köleci çelişme içinde başlıyordu.
Çalma kavramının üreten kolektif emekle ve üreten kolektif emeği pay-laşan sekans hareketi ile ortaya konduğunu dikkatli bir okur ayırt ede-cektir. Yani hırsızlığın kolektif bir zaman hareketi üzerinde dengeleri bozan değişkence türeyen bir eylem oluşla vardı.
İnsan kolektif üretim hareketi nedenle doğada kopmuştu. İnsan kişisi emek hareketlerini kolektif yetenek üzerine tahvil etmişti. Belli bir kolek-tif yeteneği hıfz etmeden kolektif kişi yeteneğine dönüştürmeden üre-temiyordu. Üretimin başında devamında kolektif temel olmak zorunda.
Üretim hareketinin başında depo bir kolektif enerji olmak zorunda. De-vamında da gelişme süreci yenileme diye tabir ettiğimiz inovasyonla sürdürülebilir bir üretme hareketi için araştıran geliştiren bir kolektif ha-reket her zaman zorunludur. Ya da inovasyon yaptırıcı bir kolektif emek ürünü depo bir enerji yine inovasyon içinde zorunludur.
Kolektif olan her şey zorunlu olarak herkesle mirastır. Özelleştirme an-cak bu zorunlu mirastan sonra zorunlu miraslar üzerinde kişisi yetenek kişisi ilgi ihtiyaçla herkesin yeteneğine ve ihtiyacına göre özel paylaş-tırma ve tüketim olur. Kolektif yetenek olmadan doğada üretemiyordu-nuz.
Hemcinsler ve giderekten de insan doğayı kolektif üretim hareketi ile sahiplenmişti. Kolektif insan, çevresinin olanaklarına göre ve insan na-sıl üretiyorsa doğadaki kolektif sahipliği de oydu. Doğa kolektif sahiplik-le kişisi sahipliğe kapalıydı.
Artık kişi içinde olduğu içinde olmakla belirlendiği kolektif güç olan ko-lektif sahiplikten yoksun kılındığında ne doğaya dönecek bir olanağa sahipti. Ne doğada av yapacağı başlangıç koşulları ortada vardı. Ko-nusu edilen paylaşma edimi de kolektif ligi güden imge imleç hareketti
Kolektiflik ve paylaşma birbirini doğuran eylemlerdi. Paylaşma kolektif üreten, kolektif tüketen oluşmayı baz almakla üretim ve paylaşma bu tür denge değerlerine en yakın durumla olmadıkça hırsızlık vardır.
Üreten kolektif emek ve üreten kolektif emek belirlenenle olan kişi emeği kolektif yapıya göre olmak zorundadır. Üreten kolektif yapı ön-cesi belirleyen sağlatan sosyal bir kolektif yapıdır. Sağlatan ve sosyal olan kolektif yapı içinde sağlama olan neyse, o gün için onlar herkesin yeteneğine ve ihtiyacına göre dağılır.
Yani kolektif yapıyı oluşan aciz, güçsüz, çocuk, iş bölüşümü yapan ve kolektif depo enerjiyi oluşacak olan belirlenim durumlar o sağlama içinde bir karşılamayı zorunlu olarak öngörür. Çünkü kolektif bir sosyal inşa, ilk durumlu tekil insanın çocuk bakımı, çocuğa bakan eşinin ve sakat eşinin bakımı gibi kimi temel tutumlarını bu yapı içine getirdi.
Yalın tekil durumlu kişi, kendisini ve en temel duygusunu kolektif ve sosyal yapı içine bağ ilişkileri yapmakla kolektif etkiyi ortaya koymuştu.
Herkesin yeteneği ve ihtiyacı kavramı bu nedenle ön tanımlı bir sağla-tan, üreten, iş bölüşümü olan emek hareketi ile emek hareketi içerme-yen zorunlu temel sosyal bağ içindeki acizliği de kuşatan bir anlama ve anlatımdır. Kısacası yardımlaşma kolektif emeği ortak akıl eden kolektif enerji düzeni üzerinde kolektiftir.
İşte kolektif oluşmanın ve kolektif inşanın gelişmiş bir üst düzey dina-miği köleci anlayışı da yansıtır oldu. Yansıma; olumlu-olumsuz oluşu; merhameti- merhametsizliği; hakkı hukuku adaleti, erdemi erdemsizliği vs. bilmez. Yansıma var olanın yok olanı, yok olanın var olanı biçimin-de bir olanak durumla sürecin dolma boşalma kesikli sürekli olma se-çeneğidir.
Bu kavramlar kolektif sürece göre başlayan referansın, köleci sürece sapmasıyla, köleci sistem öncesine göre ortaya konan çelişkilerdi. Bu çelişkilerden çıkacak anlama ve anlatışlar olan söylem sel öznel anla-yışlardı. Kolektif olan enerji düzeni, kişinin olan en yalın ve en yakın yaşam bağ ve duygu ilişkilerini kolektif yapmakla kolektif hareketi baş-latmıştı.
Köleci sistem kolektiflik sistem üzerine oturan bir sistemdir. Başka türlü belirmesi ve yansıması olanaklı değildir. Kolektif sistem kendisini baş-taki sağlatan bir kolektif oluşa bağ etmişti. Bununla kalmadı. Bu bağ üzerine kendi içinde kolektif emeği ve kolektif emeğin kolektif birim za-mana karşılık olan kolektif kişi emekleri üzerinde bina etti. Kolektif sis-tem böylesi bir belirlenen ve belirleyen süreç olmuştu.
Oysa üretim kolektifti. Köleci sistem üreten ve zorunlu olan kolektif iliş-kiye dokunamıyordu. Üreten ve zorunlu olan kolektif ilişkiyi köleleştiri-yordu. Bunu da mülk sahipliği üzerinde yapacaktı. Yani kolektif bağın-tıyı birbirinden koparacaktı.
Şimdiki üreten düzey içinde sonuç olan bir kolektif bağ ilişkisi şimdi ne-den gibi ortaya konabilirdi. Neden olan kolektif bir bağ ilişkisi de sonuç gibi söylenen akıl çıkarmaları içinde yapılacak paylaştırmalara dönü-şebilirdi.
Süreç yine zorunlu ve kolektif bağ ilişkileriyle yürüyordu. Üretim nesne-leriyle bağıntılı yürüyordu. Üreten grup mesleklerinin gruplar arası kar-şılıklı emek kullanımlı üretme-değişme taahhüt ve yüküm eden tüket-meleri esası üzerinde yürüyordu.
Kolektif yapı El mana söylemi adı altında bu bilince bu tarihsel oluşa yabancılaştırılıyordu. Zorunlu ilişkiler olduğu gibi korunuyordu. Ama gerçek olana göre gerçek olmayanın söylem ve anlam şaşırtması veri-liyordu.
Algı operasyonları yapılıyordu. Öznel düşünme süreçlerini belirleyen gerçek imge ve imajlar deneyimleri yerine gerçek olmayan soyut imge ve imajlardan yapılacak çıkarımlara yer değiştirtme öngörülüyordu.
İşte bu tür hile ve aldatmalar içinde iş bölüşümünü veren, imece olan, yardımlaşan, katılan, kolektif birim zaman içinde kolektif birim zamanı veren kişi emek zamanı gitmişti. Kolektif emek gitmişti. Üretim aracı ve üretim nesnesi olan kolektif sahiplik gitmişti. Üreten olmakla zorunlu bağıntı söylemleri gitmişti.
Yerine üreten kolektif bağıntılara ve kolektif zenginliğe sahip olan bir irade konmuştu. Köleci sistem kolektif lige sanal uydurma anlamlar vermenin değişimi üzerinde yürüyordu. Köleci yapı paylaşım işini ko-lektif zaman içinde olmayan, ama kolektif tutumun üzerini örtmekle kendisini kolektif bir tutumla belirledi.
Kısaca başlangıçta (bidayette) üretim kolektiftir. Kolektif başladı. Üretim doğası gereği kolektif olarak sürer. Bu üretme sürecine istisnasız biliş, buluş yani keşif ve icat olan bilimsel üretimler de dahildir.
Hemcinsler hırsızlık yapmıyorlardı. Çünkü ellerinde hırsızlık yapacak hırsızlık yaptıracak bir üretim değerleri yoktu. Hemcinsler üretim yaptık-ları zamanda da kendi içlerine yapılan üretimden yoksun kalan olma-dığı için hırsızlık yapan da yoktu. Hırsızlığı da bilmiyorlardı. Kolektif olan süreçlerdeki kolektif üreten ve kolektif paylaşan ilişkilerde hırsızlık başlayamamıştı.
Üreten ilişkisi dışa açılmakla gruplar arası üretim hareketi oldu. Üretim hareketi totem kültür hareketi ve totem sosyal hareketi olmaktan çıktı. Ve ittifakı süreçli entegre bir uygarlık ile entegre bir sosyo biyo kültürel sentezli insan olma sürecine dönüştü.
Üreten insan ön ittifaklı ilahi yapı içinde kolektifti. İnsanlı üreten inovas-yon köleci yapıyı yansıtır oldu. Köleci yapı nesnel yansımalardan öznel anlamlar çıkarmakla, nesnel yansımaları makyajlayan bir ambalaja dö-nüştü.
Kolektif ürettirdiği, kolektif yapıya; mülk sahipliği üzerinde paylaştıran bir irade uyguladı. İşte kolektif yapıya göre olan bu değerlerde sapan anlayışın iradesi ile köleci yapının kendisi hırsız, kendisi adaletsizdi vs. Üreten bir yapı içinde, üreten ilişkiyi esas almakla, üreten ilişkiye göre paylaştıran sistem dengedeydi.
Şimdiki hal şuydu. Dengede olan, işleyen, başlangıç enerjisi verilmekle devinen kolektif sistemin yol alışı içinde kolektif sahiplik kişi sahiplikle el değiştiriyordu.
Sistemin başında akıl edilemeyen, edilse bile sisteme akış veremeyen kişisi sahiplik, şimdi tıkır tıkır işleyen kolektif sistem içinde irade sahi-biydi. Ve kişisi sahiplik kolektif sahiplik yerine süreci determine ediyor-du. Kişiler bu duruma göre belirlenip angajman oluyordu. Kişiler bu sü-rece göre yetişip bu sürece göre düşünüp bu sürece göre çıkarımlar yapıyordu.
O halde bu süreç içinde bu sürecin araç ve enstrümanlarıyla verilen hak hukuk adalet içindeki demokrasi mücadelesi ile yeni bir kolektif akışa doğru kolektif akışı veren ve kolektif akışa yaklaşan yepyeni an-layışlar ortaya koyacaktık. Yüz yıların kavgası buydu.
İşte tarih bu kavgaydı. Kaybettirilen üreten kolektif süreçlerdi. Kaybetti-rilen kolektif süreçler kaybedilen kolektif değer kadar insana yük edili-yordu. Adına sanal anlamlar yükleniyordu. Kişi bu sanal değer yargıla-rına göre toplumda dışlanıyor ya da tasvip görmekle topluma kabul ediliyordu.
Artık toplumu belirleyen izah ve anlayışlar bu tür illüzyonlarla oluşturu-lan bu uydurma aforozlardı. Toplumun temeli üreten ilişki ve üreten iliş-ki belirleyenle olan dengeydi. Oysa şimdi de üretiyordunuz. Toplum ve akış bunun üzerineydi. Ama bunun hiç önemi yokmuş gibi gösteriliyor-du.
Üreten ilişkilerden soyutlanmış davranış ve ahlaki yabancılaştırılmalar içinde siz, toplum tarafından aforoz edilecek dışlanmanız ya da kabu-lünüz; her şeyin belirleyeni olan irade olup çıkmıştı. İşte yabancılaşma buydu. Kolektifin size karşı yerine getirmesi gereken görevi zenginlik olarak efendilere vermiştiniz.
Efendilere verilenleri gerekli kolektif çalışmalarla yerine koyamıyordu-nuz. Yerine koyamadığınız kolektif yük kadar süreçleri, türlü ahlak, er-dem, dürüstlük gibi güzelleme tuzaklarla kişilerin omuzuna yüklüyordu-nuz. Bu tarz köleci çelişkiler nedenle iyi analık, iyi babalık, acıma, mer-hamet, merhametsizlik erdem erdemsizlik, ahlak ahlaksızlık vs. vardı ve bunlar kişilerin üzerine yüklenmiş olmakla ruh ve sinir bozukluklarıydı.
Köleci sistem hileyi bilmeyen durum içinde hileyle ve nispeten kolaylık-la var olmuştu. Kendisi hile olan köleci sisteme hile kuramıyordunuz. Açık açık hukuki mücadele ve hukuki uzlaşmalarla sistemin değiştirici-lerini dönüştürücülerini oluşuyordunuz. Bu da bilinçlenmeydi. Ama üre-ten yapının öznel unsuru cahillik tuzağı içindeydi. Bunu kırmakta henüz mahir değildiniz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.