- 369 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Ah Siyaset Vah Siyaset
Ah Siyaset Vah Siyaset
Günlük siyaseti takip etmekten birtakım insanlar kendilerine eziyet ediyor. İnsanoğlunun yanı başında uğraşacağı, didineceği, mücadele edeceği koca bir dünya var. Siyaseti meslek edinmişlere bir itirazım yok. Siyasetin olumlu ve olumsuz yönlerini yaşayacaklar elbet. Onların işleri siyaset sonuçta.
Başka bir boyuttan, Platon, ‘siyaset ile uğraşmayacak kadar akıllı olanlar daha aptallar tarafından yönetilirler, cezalandırılırlar’ diyerek bu alanın yanlış ellerde ne hale gelebileceğinin resmini çizmiş âdeta. Azgın çakalların şerrinden korunmak için kızgın kurtları beslemek gerekiyor bir taraftan. Teşbihte hata olmasın, itlerin çok olduğu yerlerde, merhamet duygusu gelişmiş dalaşmalara, boğuşmalara karşılık verebilecek yardımcılar da gerekiyor çoğu zaman.
Aktif siyasetin içinde olanların dışında, büyük çoğunluk siyasilerin trolü yani arka bahçesi olmak zorunda mı? Demiri işleyebilmek için demiri ısıtmak nasıl gerekiyorsa aynı demiri kullanabilmek için soğutmak da gerekiyor.
İdeoloji hipnozundan mümkün olduğu kadar kaçınıp ‘Onurlu bir adam, susuzluğunu giderdiği kuyuya taş atmaz’ diyen Amin Maalouf gibi ince düşünüp hoyrat siyaset arenasından uzaklaşmak, inceliklerin, harikaların olduğu başka dünyalara yönelmek gerekiyor. Bunu en güzel Cemil Meriç özetlemiş. ‘Bütünü bilmediğimizden ya sloganlara esir olduk ya ideolojilere köle’. ‘Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı’ diyen Yunus Emre gibi geniş bakmalı bu âleme. Bu meyanda mevzu insanlık olunca, çareler hep olmalıdır. İnsan azık isterse kim çeker darlığı. Sonuçta kadrajımıza koyduğumuz hayat kadar varız.
İnsan Su
İnsanın klişeleşmiş hareketleri olmalı. Çok mantıklı şeylerin olması şart değil. Kül tablası, sigara tabakasını geçtim. En azından bir tespihi olmalı insanın. Emekli de olsalar kola kravatlı dolaşan, resmi giyimli, ayakkabısı hep boyalı insanlara gıpta etmemek mümkün değil. Bu insanlar umutlarını, mutluluklarını çayın etrafında toplarlar her zaman. İyi hal kâğıtlarını gösterirler bütün yaşadıkları anın. Kımıltıları dahi hareketlendirir ortamı. Büyük şeyler insanı büyük yapsa da küçük şeylerin daha çok mutlu ettiğini azımsamamalıyız.
Acır Yan
Bir marka, bir fastfood, bir de yanki. Avm, sosyete pazarı, kılık aradığınız. Size koşan ağıtlarınız yok sanki. Harca harca bitmez paralarınız. ‘İnsan kendi acılarını yine kendi acılarıyla unutur’ sözünde oldu gibi belki de bu kadar karamsar bakmamak gerek dünyaya. ‘Zulüm bizdense ben bizden değilim’ diyen Rachel Cossie gibi cesurca, özgürce, dik duruşça bakmak gerek hayata. Kader, kadar ve keder üç (ka) sacayağında insanız sonuçta. Yenibaharlar, yeni seneler ne günler doğurur. Kalbi kırık çocuklar dünyaya güzel bir gelecek sunacaktır illaki. Tacın yanında asamız, kılıcın yanında duamız olsun. Şairin dediği gibi,
içim, ey içim!
bu yolculuk nereye!
yine bir şehrin ölümünü başlatır gibisin. (Cahit Zarifoğlu)
İlkay Coşkun
YORUMLAR
Hele de bizim ülke de öyle çok ah vah çektiriyor ki bu siyasetçiler bizlere... Neler geldi neler geçti bu vatandan. Babalar, emenatçiler, kara oğlanlar, Hoca lar... Demir Kırat lar... Hepsi de hikaye oldu ... iyi anılanlar olduğu gibi, ardından küfür edilenler de olur zaman zaman... Ne diyelim zor iş... Takım tutar gibi parti tutar bizim millet bunu da unutmamalı, siyasi bir olgunluğa erişince memleket, bu da değişir umalım ki... Kutlarım...