- 835 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
BANA NASIL KIYDIN ANNE
Bu anı çok sevdiğim bir arkadaşıma aittir. Bana anlattı ve yazmamı istedi. Kelimesi kelimesine doğrudur. Hiç abartmadan yazdım. Ve sevgili arkadaşımın izniyle sizlerle paylaşıyorum.
BANA NASIL KIYDIN ANNE
Küçücüktüm anne. Hoş halen de, altmış yaşında, iki çocuk, dört torun sahibi olmama rağmen, küçücük bir kadınım anne. Bana hiç, görmek için bakmadığın için, bilmezsin. Beni yok saydığından beri , küçücük doğdum, küçücük büyüdüm, küçücük yaşadım, anne.
Bana nasıl kıydın anne?
Bütün kabahatim, o kadar kız çocuğundan sonra, kız olarak doğmak mıydı? Keşke kız olmama rağmen, beni sevseydin anne. Ben de, bütün annelerin yaptığı gibi, göğsüne yatıp , kokunu ala ala, sütünü emseydim.
‘’Anne sütünün’’ tadını bilseydim, anne.
Ama ben, iki çocuğumu da, bol bol emzirdim. Sen bir annenin, çocuğunu emzirirken duyduğu hazzın, nasıl bir şey olduğunu, bilmezsin, anne. O yavrunun, mırıltılarının ve yutkunma seslerinin, bir anneyi nasıl, cennet bahçelerine götürdüğünü, anlayamazsın. Biliyor musun, yine de, bütün bu güzellikleri bana yaşatmadığına değil de, senin yaşayamamış olmana üzülüyorum anne.
Bana nasıl kıydın anne?
Beş yaşındayken, üstüme kaynar çaydanlık döküldüğünde, nasıl oldu da kayıtsız kalabildin? Acı feryatlarım da mı senin kalbini yumuşatmadı? Neden, senin yerine beni hastaneye komşular götürdü, pansumanlarımı, haftalar boyunca, niye dayım yaptı? Bunları bir gün olsun düşündün mü anne? Çünkü ben halen düşünüyorum ve aynen o günkü gibi yaralarım dağlanıyor, anne.
Bana nasıl kıydın anne?
Kürek sapları, sopalarla, beni nasıl dövebildin anne? Küçücük bir çocuğun bu kadar dayağı hak edecek ne gibi suçu olabilirdi? Böyle bir dayak sonrası, kolum omzumdan çıktığında, neden sen beni hastaneye götürmedin de, komşular, karda kışta beni, ehliyetsiz bir çıkıkçıya götürdüler ? Halen aklıma geldikçe omuz başım sızlıyor anne.
Bana nasıl kıydın anne
Kars’ın o soğuğunda, beni nasıl karların üstüne atıp, kapıyı üstüme kapatabildin anne? Saatlerce nasıl üşüdüğü mü, nasıl titrediğimi, biliyor musun? Donmama ramak kala, beni yine dayımın kurtardığını hatırlıyor musun? Beni sıcak kucağın yerine, odanın en soğuk köşesine attın. Günlerce ısınamadım. O gün, bu gün, ben kışları hiç sevmem, çok üşürüm, anne.
Bana nasıl kıydın anne.
Nihayet istediğin oldu. Birbiri arkasından iki oğlan doğurdun. Bu mutluluğundan sonra. ben başta olmak üzere, ablalarımı da aşağılamaya başladın. Bizler sabah uykularına doyamadan uyandırılan hizmetçilerdik. Ders çalışmamıza izin vermez, süpürge sapı dayağı eşliğinde, Kars’ın soğuğunda ellerimiz morarana kadar cam sildirirdin. Bize veremediğin sevgini bol bol oğlanlar aldı. . Bize nasıl kıydın da yemeğin etlerini oğlanlara yedirirken, biz suyuna ekmek banmak zorunda kaldık
Senden kurtulmak için, ablalarımdan biri, uygun olmayan bir evlilik yaptı ve bugün hala sorunlar yaşadığını biliyor musun anne?
Bana nasıl kıydın anne,
Hatırlıyor musun? Onbeş yaşımda ağır aşağılamalarına ve dayaklarına dayanamayıp, evdeki bütün hapları içerek intihara teşebbüs etmiştim. Ablam beni gecenin yarısında yarı ölü bulunca sana seslenmiş,
‘’ Kardeşim ölüyor ‘’ demiş. Sen hiç aldırmamışsın,
‘’Bırak ölsün’’ demişsin.
Ablam bir kolumda, komşunun alkolik kocası diğer kolumda, karlar içinde yuvarlanarak hastaneye giderken, sen uykuna devam etmişsin.
Midem öyle bir yıkanmış ki sonunda kan gelmeye başlamış. Sonradan, mide kanseri olup beraberinde birkaç organım da alınınca, acaba o talihsiz gün ve senin ilgisizliğin bu hastalığın başlangıcımıydı diye düşündüğüm oluyor. Ölmedim anne. Ama o günleri hatırlayınca, olmayan organlarım ağrıyor, anne.
Kulaklarımın duymayışı, halen kulaklık kullanmamın sebebi, ilgisizliğin ve vurdum duymazlığın olabilir mi?
Genç kızlığımı yaşamamı da engelledin. Dünya iyisi kocamla tanıştığım lise yıllarında işkencelerin en ağırını yaşadım. Bütün yalanlara inandın, bana hiç inanmadın anne. O yaşlarda bile dayaklar ve şimdi tekrarlamaya utandığım hakaretlerinle bana cehennemi yaşattın
Babamın yurt dışında çalışmasının da sorumlusu bizdik
.
‘’ Sizi doyurmak için gurbet ellerde çalışıyor. Sizin yüzünden kocasız yaşıyorum’’
yakınmaların nedeniyle, yediğimiz her lokmada suçluluk duyduğumuzu hiç anlamadın anne.
Babam öldükten sonra bizlere bağlanan maaşları da harcamamıza izin vermezdin. Maaşımızı aldıktan sonra ablalarımla meyve alır, dışarıda yedikten sonra eve gelirdik. Hiç fark ettin mi anne?
Şöyle bir anılarıma bakıyorum da ‘’Yavrum’’ cevabını alamadan, sana ne çok ‘’Anne’’ demişim.
.
Şimdi ‘’ANNEYİM’’ Bir kız bir erkek çocuğum, dört tane de dünya tatlısı kız torunum var. Hiçbir zaman sen gibi olmadım. Seni YENDİM anne. Eşimi, evlatlarımı ve torunlarımı daha çok seveyim, daha çok sevileyim ve onlarla daha çok beraber olayım diye ‘’KANSER’’ı de YENDİM, anne.
Çok güzel bir aileyiz. Evimizin duvarları ağlama sesleri yerine kahkahalarla çınlıyor.
Senin için ise halen üzülüyorum. Çok güzel bir yaşantımız olabilirdi. Ama izin vermedin
.
Kalbini şimdilerde bile ısıtamadın
.Bundan sonraki hayatında yolun açık olsun, ‘’ANNE’’
AYTEN TEKİN
YORUMLAR
Hüzünlü gerçek bir hikaye.Çocukluğunda hiç mutlu olmamış bu hanımefendiye mutluluklar diliyorum.SAYGILAR.
Ayten Tekin
Valla Ayten hanım ağlayarak okudum yazınızı.böylelerine anne demek de doğrumu.derdime dert eklediniz.ama yazmayı bırakmayın diye atıyorum bu yorumu en çok.çünkü iyi yazıyorsunuz.öpüyorum sizi.duyarlı yüreğinizi.sevgiyle
Cemile Ülkü tarafından 12/28/2019 3:34:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ayten Tekin
Ayten Tekin
Ayten Tekin
Ayten Tekin
Varolcuğum çok teşekkür ederim. Sen bana yazma azmimi yenileyen tek yorumcumsun. Bu annenin yaptıklarını bana arkadaşım yazmam için anlattığında inan yazarken ağladım. Arkadaşım o kadar iyi bir insan ki, ''Annen hastalansa sana muhtaç olsa bakar mısın? '' diye sorduğunda ''Bakarım'' dedi. Annesinde eksik olan vicdan ve mutsuzluğuna suçlu aramak. Senin yazılarını bekliyorum. Sevgiler.
Yazı bende karnıma yediğim güçlü bir yumruk etkisi yarattı. Okuduğumdan beri; nasıl olabilir? Bir anne evladına karşı nasıl böyle davranışlar içinde olabilir? soruları beynimi kurcalayıp duruyor. Bir önceki yazınızda "Cennet kimin ayakları altındadır?" diye sormuştunuz. Sanırım her doğum yapan kadına anne sıfatı verilmesi çok doğru değil. Çünkü biz "anne" kelimesine çok yüce anlamlar yüklüyor ve bu sıfatı taşıyan insanları kutsallaştırıp bambaşka yerlere koyuyoruz. Dolayısı ile bir anlık zevk için doğurup yavrusuna sırtını dönenlerle, bu yazıda olduğu gibi cinsiyetini beğenmediği için yavrusuna kin besleyenleri bu isim altında anmak çok doğru değil kanımca. Böyle bir yazıya üslubunca nasıl yorum yazılır çok düşündüm ama, "konuşsam tesiri yok, sussam gönül razı değil" duygularıyla bir şeyler yazma gereği hissettim. Yoksa yaşamın içinden alıp, duygularınızı ilave ederek yazdıklarınızın başka gönüllerde nasıl anlamlara dönüştüğünü başka türlü nasıl anlayacaksınız değil mi? Çok etkilendim sevgili yazarım. Yazınız sol yanımı çok acıttı. Kaleminiz daim olsun...