- 769 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
21 Suskunluklarımız Benlik Direncimizi Aştı 21.
Yalnızlık bir baş darlığı ile vurgun bedenimde. Sadece inat bu yarını görme amacında ki yaşama, bence çok direnç gereğindeki.
Gecesi uzun zamanlar alan bir yaşam kesiti ki içimdeki gülme isteği depreşmekteki sabahı geç olsa da yaşama merhaba demek, can yeleği sanki…
Garip düşler bunlar, kendiliğinden rayından çıkmış hesaplaşmalara dönüşmüş geçmişin kardonukluğundaki izler bunlar ki çoğunu sahiplenmek imkânsıza uzar…
Yaşanmışlığın içine dahil olamayacak çoğunlukla düş yaşamındaki kesik nefeslerle gözü kapalı düşlere sahipsizlikti sanırım…
Garip hislerin düşüşü bu kâbuslar ki art arda göz diplerinde doludizgin koşuşmalarda…
Sensizliğin içinde kalan bir ben düşünceleri bunlar, ardı arkası kâbus rüyalarının içinde koşuşturan…
Sen kalabalıklıklarına rağmen ben yalnızlığının tutuşan içyapısındaki donuklaşmış soğuk çarpmasıdır buz kesen bedene…
Yarın geç mi olacaktı sevgili, el tutuşmalar için geç mi olacaktı ki bu gece tüm kâbusların ardı arkası kesilmiyor demek için gözlerin açık olması gerekirdi sanırım ama bazen rüyalardaki düşünceler, gerçeğin yaşanmışı olsa da çoğunun imkânsızlığını biliyordum…
Ne olursa olsun rüyalarda dahi olsa kendimin kendimle hesaplaşması, kâbus da olsa rüyanın gerektiğini düşünmek de adil olmayı gerektiriyordu…
Gerçek yaşamda yaşananların acısı sür yaşam devam ettikçe, kâbus rüyalarının unutulma kolaylığıdır aslında rüyalarda sörf yaparak gözleri kapalı düşünmek ne kadar gerçekti işte bilinmez rüya sorgulamasıydı yaşama dair gizemlerin…
Sen sevgili, bana “gerçekten seni ben sevmiştim” derken sen de o an rüyada mıydın yoksa?
Çünkü bu sert cümleyi söyleyebilmek için çok yılı yaşamış olmayı tercih etmiştim ki buna rağmen yanılmıştım, çok sevmek bana göre tarif yetersizliği idi sanırım…
Bu kadar düşünceyi benliğimden çıkara bilmem için demek ki uzun uyku zamanlarının kâbusu gerekliymiş yaşamımın bu kesitinde…
Geçmiş geleceğe iz olamazdı artık...
Çünkü her an, suyunda kayboluyor...
Ama düşüncede yolculuk, güneşe doğru uzayacaktı...
Ölüm tüm yolları yalın ayak yürünür derdim eskilerde, en önemlim dediğim zamanlarda, geriye kalan kuru bir düş olmuş ki artık söz derman değil düşünceyle, sadece düş ve doğruda kalmak iç huzura düşürür beni.
Önemli olan da sevildiğini anlayıncaya kadar geçen zamanın huzuru veya sevmenin niteliği beklenenin dışında ise ölmek belki de beklenen olurdu bu yüzden ben hiç ölüm kelimesini yazmadım bu yüzden ben bu akşam eğrelti yazdım bu kelimeyi.
Sustuklarım konuştuklarıma karıştı artık…
Kendime gizlediğim her şey açığa çıktı. Sabrettiğim ettiğim her düşünce, her konu çoğunlukla beni aştı artık. Yarının tüm umutlarını kendime saklamıştım, kendi kendimi mutlu ettiğim umutlarımdı onlar. Yıllarım onların gerçekleşmesi için ömrümden pek çok mutluluğumu açığa çıkaracak birçok şey artık ortalıkta dolaşır oldu…
Tüm sırlarım, tüm amaçlarımı anlattığım sen, her şeyimi feda ettiğim sen ki yaşamımın anlamı dediğim, çok şeyi, umut olarak gördüğüm, her şeyi gizliliğinden çıkararak döktüm ortaya…
Yıllarca hayretli bakışlarımla ve şaşkınlıklarımla yazdıklarını okudum.
Sahipsizlik formatında olan her şeyi bana yapıştırman, senin en son yapacağın hareket bile değilken, sır ortaklığımızı amaç edindiğimiz her şeyi yazdıklarınla döktün masallar diyarına…
Beni çok seven kadın, uğruma çok şeyi feda edecek kadın, geçmişin küllerine kendini gömdükçe, benim hayretim bir o kadar arttı…
Çok sevdiğin her şeyin uğruma feda edecek kadın, neden şimdilerde inkârcılık peşindesin ki anlamış değilim, Hani her şey yaşanır ve biterse gömülürdü şimdi neden bu garipsenecek savunmadasın?
Evet, her şey yaşandı bitti ve her şey yaşanmamışlıkları ile gömüldü gitti.
Bence sadece sonsuza uzayacak bir sevgi olgusunu bu günlerde de inkâr etmek pek de doğruda kalmayan bir devinim…
Yıllara büyüklüğünü ve unutulamazlığını sığdıramadığımız bu sevgiye, ihanet edenlerin sadece inkârcılığından başka bir tutumu olamazdı şüphesiz…
Aynı duyguları ikimizin de yazmamıza rağmen, senin inkârcılığın anlaşılır gibi değil, artık ve bu zamanlara, bu düşüncelere de sığacağını sanmıyorum artık…
Sadece yazılamayanlarla, yaşanamayanların sorgulanması da bu şartlarda artık inanırlığı da yoktur sanırım…
Evet, gelecek geçmişin iz düşümü olamazdı…
Bu kadar yazmalarımın sonunda senin ve de benim ortak yaşamda var olduğumuz bir hikâyemiz vardı artık…
Birçok hikâyede olduğu gibi, benim de mutlu anları olan, içinde özlemleri, nefes almaların boyutuna uzanan sevgi, öfke, nefret, kendine acıma duyguları ile vedasız ayrılıkların uzun zamana yayılan acılanmaları vardı, yaşamda bu uzun zaman içinde…
Yapmak istediklerimiz veya yapamadıklarımızla sür telaş ve sıkıntı içinde alınan nefeslerle, bu günlere sarkan mutluluk ve de gözyaşı yoğunluğunda süre gelen yaşamın aralıklarına en çok sevdiğimizi dahil ettiğimizin yanında da nefrete uzanan duyguların saygınlığı içinde bu günleri yaşamak da güzelin üstünde haz verici bir zaman tüketimiydi…
Bu gün şaşkınlık içinde kaldığım cep telefonuma gelen bir mesajda çalan müziğin ahengi çok yıllar önceki yaşanmış en büyük aşkların buğulu anısında yaşama duygusu yaratırken, ismini tahmin ettiğim göndericiye şu an teşekkür etmem, sevgi adına aynı müziği aynı zamanda dinleme hazzı sadece sevgi ve saygı gösteren düşünceye attı beni ki garip bir heyecan duygusu içinde yıllar ve yıllar öncesine götürdü beni, bunu da günün sürprizi olarak düşündüm…
Aynaya bakarak konuştuğum yüz, yine de benim yüzümdür…
Birbirimize bakarak sessizce konuştuğum insan benim içimdeki insanın yüzüydü…
Tüm doğrularla, yanlışlarım dahi olsa, her doğrumla yüz yüze kalıyorum içsel sesimle.
Bir bir anlattığım konularla hep sen öne çıkıyordun bu sorgulanmamda…
Nerelerden nereye geldik, bu yaşamın acımasızlıklarla dolu zamanlarında, haklılık bende veya aynadaki yüzümde de olsa doğrular acıtıyordu canımı…
Öne çıkan yıllardır çaresizliklerim dediğim yaşanan zamanların içinde bocalamalarımdı acılanmalarımın tüm sebebi…
Yaşamın doğrularında nefes almak gerçekten zormuş…
Yaşamımın uzun zamanını alan nefes almalarım gecelerin içine sorgusuz saklanmalarımla geçiyordu… Yaşamın en zor olanı şüphesiz çaresizliklerimdi…
Nasıl bir güçtü bu çaresizlikler, tüm yalan çemberlerinin içinde kurgularla yaşanan oldukça zordu ve imkânsızlıklarımdı… Fiiline cevap veremediğim veya ve ya tahmin edemediğim kurgularla boşu boşuna uğraş yaşamımı oldukça zorlaştırmıştı…
Sürdürmeye uğraştığım bu yaşamın kesitlerinde çaresiz zamanların varlığıydı beni düşkünleştiren…
Umut ve yaşam, birbirine o kadar ters ve zıttı ki hangi doğruda kalmam gerekiyordu?
Bu sevgiyi bilerek, isteyerek terk edecektim ya da her türlü kurgularının çemberinde dönüp duracaktım.
Yıllarım bu kararsızlık içinde bulandı durdu karanlıklara…
Bilmediklerimi biliyorum sanarak yaşadığım onca yılı, bir yalan ve riya çemberinde kendimi mutlu hissettiğim bunca yılın bedelidir ki bu günlerdeki acılanmalarımla yanılgılarımın sebebi…
Kaç yılımı gelecek gelecek kaç yılıma heba etmiştim yaşamda varlık savaşımı kazanabilmek için…
Kaybettiğim zamanlar, kayıp umutlarla geçen zamana bu gün ulaşmak artık neyi değiştirecekti?
Sevmenin gizli kahramanı gibi kendimi hissettikçe, bu günlerin düşünce kırıklıklarının yanılgılarında var olmaktı asıl acı olan…
Gözü kapalı sevgideki adımlar yanılgılarla bu günlere ulaştıkça asıl olan şarkıların bile acı yaratması…
Belki de en acılanmaların büyüğü ruhumda idi… Bu aldatıcı düşlerle artık acıların bile değişik yalanları oluşur.
Değişmiş benlikler, değişken yalan acılanmalar, üretiyordu ki bunun sonucu da sadece şaşkınlıktır…
Sadece şaşkınlık ki ruhumu ve de bedenimin çaresizliği idi. Ve yaşama karşı değişen güven duygularıydı asıl bundan sonra yaşamımı zorlaştıran…
Huzur ve mutluluktan uzaklaşarak yaşam tahmin edilenden de zordu…
Hayatım baştan aşağı değiştikçe, ürkek nefesler zorluğu doğuyordu içimden…
Şimdilerde ise sadece gecenin sahipsizliğine sığınarak yaşam çabası içindeyim, tüm güven duygularından uzaklaşmamaya çalışarak…
Şimdi gecenin sahiplenilmiş içinde ağlamaklı hislerle gözlerimi kapamak ile kısmak arasında adımlarımı asfalt kokusunu içime çekerek uzakların hasretini, uzaktakilerin özlemin yaşamak çabasındayım…
Galiba yerleşik bir düzende yaşayamama zorluğum, bu yüzden öne çıkmaktadır sanırım…
Çaresizliklerimin çoğunlukta olduğu kurtulamayacağım bir yangının içinde varlık savaşı vermem, belki de bu yazgıdaki haklılığım çıkacaktı ortaya…
Umutsuz zamanların içinde düşler kurmak ile garipsenecek ir yaşamdı…
Bazen ne düşündüğünü, birçok cümleyi yan yana getirsen de, yazdığın cümlelerdeki anlatımda kendini hep eksik görür insan, sonra tek kelimelik anlatım çıkar ortaya “sevmiştim” derken birçok yıl kalır arkada ve zaman arık senin anılarınla doluşur…
İnsan suskunlaşır çoğu zaman, bazen de suskunluklarımız benlik direncimizi aşar ki artık bundan sonrası kontrol dışına çıkar ve içten içe ağlamalarımıza dönüşür yaşamdaki nefes almalar...
Kendi yalnızlığımın düşleri ile uğraş verirken yüreğim, sanma ki senli düşünceleri omuzumun ardına aldım…
Geçmiş yüz yıl önceydi sanki…
Sanma ki bu yaşamın başlangıcında bile yoktun…
Yıllara süren sevgi, geçmişi, geçmişten geleceğe, bana ağır yükler hediye etmişken, pişmanlıklarla umarsızlıklar üst üste yapıştı.
Ve yine de dönüşü olmayan bir yolda bu sevgi ile anılarda yaşamak derdin ya, “ben seni, gerçekten çok sevdim, gerçekten severek yaşadım ve de yaşayacağım senle” diye…
Şimdilerde bu cümlenin uzantılarının tüm yaşama yayılışını görüyor ve e sevgi adına duymadığım pişmanlığın yaşamın adına sadece azap ve acılanma olarak yaşanıp bu günlere sarkan düşünce kararsızlıklarının sonu sade pişmanlık sen varlığına…
Evet güzel günler ve çok güzel günlerdi yaşama hükmeden her güzellik gibi be sevgi de acılanmalara benle beraber attı kendini şüphesiz…
O günlerdeki varlığın bu günlere sarkan azaplar olmuşken, acılanmalara dönüşmesi de belki de bir son…
O kadar çok şey kaybettikten sonra elimde kalanlara bir, bir baktım ki kalan bir hiç...
Oysa…
Biz birbirimizde ömre uzayacak zamanı yaşamaya kavlimiz vardı, ama gerçek olamadı... Bundan sonrası ise, sadece hazımsızlık olacaktı yaşamımda…
YORUMLAR
Umut ve yaşam, birbirine o kadar ters ve zıttı ki hangi doğruda kalmam gerekiyordu?
Bu sevgiyi bilerek, isteyerek terk edecektim ya da her türlü kurgularının çemberinde dönüp duracaktım.
Yıllarım bu kararsızlık içinde bulandı durdu karanlıklara…
Bilmediklerimi biliyorum sanarak yaşadığım onca yılı, bir yalan ve riya çemberinde kendimi mutlu hissettiğim bunca yılın bedelidir ki bu günlerdeki acılanmalarımla yanılgılarımın sebebi…
Kaç yılımı gelecek gelecek kaç yılıma heba etmiştim yaşamda varlık savaşımı kazanabilmek için…
Kaybettiğim zamanlar, kayıp umutlarla geçen zamana bu gün ulaşmak artık neyi değiştirecekti?
Çok güzel yazıydı hocam 👏👏 Kaleminiz hiç susmasin...Sevgi ve selamlarımla
Mustafa YILMAZ
İlginiz için...
Bu yazıda bana en çok tesir eden cümleyi size iletmek istedim.
Evet.
"Gelecek geçmişin iz düşümü olamazdı…
Gelecek geçmişten ders alındı ise benzeri hiç bir zaman olamazdı...
Mustafa yılmaz