İnsanlığın Vurduğu Mührü Her Nesil Bozmuştur
Mühürlendi çukurunu doldurunca toprağın üstü…
Mühürlendi kağıdın altı yazınca insanlık bildirisi…
Mühürlendi son söz, ağızdan çıkınca tembih ananın dilinden…
Mühürlendi iki hayatın birlikteliği takınca altın yüzükleri…
Mühürlendi diploma, okuduğun okuldan mezun oldun denildi…
Mühürlendi…
Geriye dönüş yok artık. Savaşsa savaş barış bitmiş, ömürse can son nefesini verip yitmiş… Değişirse devrim deriz ancak hiç eskisi gibi olur mu, güven kalmamış, şüphe penceresi açılmış… Kaşlar çatılmış tıpkı güneşi hapseden kara bulutlar gibi…. Hiç bozulan eşya eskisi gibi olur mu? Hiç ölen dirilir mi?
Duvarlara sen hangi inanıştansın mührü yazılmış… Her buna şahit olan insan gözlerinden bakınca Berlin Duvarınının dirildiğini görür gibi oluyor, irkiliyorum. Kudüs’te yol boyu mülteci kamplarını çevreleyen betondan yapılmış utanç duvarları, Nazi Kamplarının işkence dolu hatırasını yaşatan Yahudi inadı, hani bende yapabilim mi bunu der gibi… Arkasında ki insanları görmeyen sözüm ona modern çağın insanları… İki ayrı yaşamı hatırlatan doğu batı bloku düzeni gibi. İnsanı öldürmeye, sömürmeye, silah tacirlerini zengin etmeye sebep olarak aynı acıya basılan mühür…Tıpkı, Kur’anda Hz Musa’ya denildiği gibi 40 yıl insan içine çıkmayan bir yeni nesil yetiştirip, geçmişini unutsun denilen ama 40 sene sonra insan için çıkınca bu yeni nesil aynı fıtratı yaşadıkları gibi… Yıktıkça duvaraları kırk yıl sonra alevi- sunni kargaşasını hortlatan, yükseldikçe binalar insanları hücrelerle birbirinden ayırıp, komşuluğu öldüren, o yeni nesil geçmişte yaşatılan 28 Şubat’ı unutmuş ve yine yoldan geçen baş örtülü kızın baş örtüsüne düşmanlık kusarak saldıran… Kuruyan mührün üstüne geçmişin bildirilerini yazan aynı direktifler! Yeni nesil atasının yaşadığı ve haklı direnişi ile emanet ettiği huzurun değerine sahip çıkmayan vurdumduymazlığı, mirasyediliği ile mührü bozuşu…
Ben yaşadım çocuklarım yaşamasın diye, acıdan uzaklaştırılan, refah içinde büyüyen yeni nesil… Yaşadıkları daha da acı, daha da zehir dolu, daha da büyük cehennem azabı… Atasına ben aldığım eğitimle her şeyi daha iyi biliyorum diyen ve dışlayıp aşağılayan, yeni bildirisinde vurduğu mühürle huzursuzluğa giden yolda her şeyi ters düz eden, sonuçları ise ana-babayı cenderede bırakan, yaşlanmışlığın çaresizliği ile her şeye istemese de rıza gösterir hale getirmek! Nesiller bilmez ki bu dünyanın değişmeyen kuralları var, her şey emanet… Bu mühür değişmez, Yaratanı bir ve tektir… İnsan bu çizgiden ayrılıp yolunu değiştirdikçe acı çeker, yaratanın değişmez mührünü bırak onaylamayı okumaz bile… Kendi vurduğu mühürle, mutlu olmak ister, o mutlu olurken icraatları başkasını mutsuz eder. Oysa yaratanın mühründeki öğütler, duygudaşlık doludur… Bügün sana yarın bana diyerek acıyı paylaştırır, kardeşliği yayar. Oysa insanlar mührünü değiştirdikçe savaşı yayar, ötekileştirir yaşam düzenlerini… Böler insanları, devletleri… Mutsuz ettiği mutlu olur, o da onu mutsuz eder sonra da, intikam alır, kardeşliği öldürür. Kör döğüşüne döner nizam, dünya düzeni.
Sonra deriz açık hava hapishanesinden firar eden insan nasıl olurda Masum Ceren’e kıyar… Mührü yakarak boşanan erkekler, eski eşlerini öldürür… Kadın cinayetlerine önlem alamaz Kanun adamları, kanun koyucuları… Mühürledikleri kağıtlara rağmen… Oysa ilahi mühür der, kısasa kısas- ya cana karşılık can ya da kan bedeli… Çalıyorsa kolu kesilir… Buna canilik der bu mühür koyucular, idamı tartışır çaresiz kalınca da. Acı unutulunca idam cezasını da unutur. Ama mühür bozucular bunu unutmaz. Yeni nesller unutur ama caniler unutmaz, yeniden aynıları yaşatır.
Yaratıcının değişmez mührü, okunmaz, yaşanmaz… Yeni insanlık mühürleri ardı ardına dünyalık kağıtların üzerine ve yeni acılar yaşanmaya devam eder durur. Dünyaya boyun bükerler; değişmez ve gerçek mührü yazana ram etmezler… İlahi mührü taklit ederler sonra haşa yarattım derler, ama gerçeği ile boy ölçüşemezler, asla… Acılar daha da fazlasıyla devam eder, Kabil ile Habil’in sınavı gibi! Ölen gerçek cennette, yaşayan ise dünya cennetinde yaşar durur… Ben bilirim diyene, öğüt dinlemeyene Allah hidayet versin demekten başka ne gelir ki elden, ne gelir ki…
Silah icat oldu mertlik bozuldu
İnsana dert doldu mühür vuruldu…
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Yaradanın vurduğu mühür ile insan insan oluyor aslında ne zaman ki insan zıvanadan çıkıyor o zaman her şey alt üst hercümerç oluyor. Uzak durmak lazım fitneden toplumları yıkan yegane davranış kalıbıdır bu. Bu gün adı İslam Ülkesi diye anılan ülkelerin de başına bela olan olgu da budur. Kötü bir şey olduğu zaman ha bunu yapan Müslümandı diyor batılılar, ama Hristiyan bir ülkede olduğu zaman hiç ağızlarından böyle bir laf çıkmıyor. Günümüzde bütün entrikalar oyunlar Müslümanlar üzerine oynanıyor, farkına varmak lazım bunun. Çocuklarımıza sahip çıkalım mutlaka... İmanlı inançlı nesillerdir bizi geleceğe taşıyacak olan... Kutlarım güzel yazını yürekten...
saf şiir
Yaratıcının değişmez mührü, okunmaz, yaşanmaz… Yeni insanlık mühürleri ve yeni acılar yaşanmaya devam eder durur. Dünyaya boyun bükerler; değişmez ve gerçek mührü yazana değil… İlahi mührü taklit ederler sonra haşa yarattım derler, ama gerçeği ile boy ölçüşemezler, asla… Acılar daha da fazlasıyla devam eder!
Yüreğiniz dert görmesin ağabeyim.
Selam ve dua ile.