- 1903 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Gözlerini Öpüyorum Parmak Uçlarımda Asılı Yüreğimle
Demlenmiş bir çayın dudaklarımda bıraktığı buruk tadını silip her zaman oturduğum altı numaralı bilgisayarın " sık aralı" klavyesine sarıldım yine. Ağustos sıcağında dışarıda rüzgarın toprakla dansını bekleyen insanlara inat ben seninle konuşmaya geldim yine. Mesafeleri unutup gözlerindeki sarı denizlerin üzerinde yüreğini solumaya gelmek.Utangaç bakışlarından düşen gözyaşlarını sağıp Ağustos sıcağında bir damla su isteyen çiceklerin dudaklarını yıkamak.Aramızda bir klavye miktarı uzaklığa inat nefesinden gökyüzüne yükselen çığlıkları yüreğime ilmeklemek ve yüreğinde demlenmiş bahar rüzgarlarıyla Ağustos sıcaklığında serinlemek. Yüreğimi kelimelere indirgeyip yavan düşlerimi senin gözlerindeki ışıkla yıkamaya geldim. Dile gelmiş özlemlerimi gözlerimden akıtıp yine sana koştum yürek mürekkebinin sen kokan satırlarıyla. Evet, her gün bıkmadan usanmadan birşeyler karalamak yalnızlığın buzdan sarkıtlarına. Ama olsun bir yerlerde okuduğunu biliyorum. Gül bahçesinde gezinen yüreğini yetim kelebeklerin sırtına motiflemek gibi kelimeleri süsleyerek " yüreğimdeki seni " anlatıyorum suyun gözyaşlarına. Yazmak, yüreğimi sana akan bir nehrin bir avuç damlası görüp seni yazmak fakir mürekkebin aşk kokan damlalarıyla. Yazmak, seninle konuşmak gibi huzur verici. Göremediğim gözlerini öpüyorum ellerimin dokunduğu klavye sıcaklığında. Dokunamadığım yüreğine bakakalıyorum sana yazdığım satırların ardına konan kırık noktalarında.
Yıldızların gökyüzünde karanlıkla dans edişine tanıklık ediyorum ikimizin şarkısında. Düşler büyütüyorum kısır hayatın yalnızlık sancılarında. Seni büyütüyorum gözlerimin yamalı yaşlarında. Gözlerimden akan yaş olursun bazen , bazen de umudu soluduğum hayat. Gem vurulmuş geçmişime inat seninle seviyorum hayatı. Ayrılıklarda hiç ölmemişcesine seninle soluyorum aşkı ve sevdayı. Köpüğü kirlenmemiş denizlerin hala var olduğu dünyaya yüzümü çevirip sende öğreniyorum bir yudum sevginin nasıl yettiğini. Sofralara oturuyorum, katığım biliyorum taze gülüşlerini. Susuzluğa inat yüreğine bırakıyorum dudaklarımı, her damlasında Cennetin ırmaklarını yıkanıyormuşcasına.Solmuş dudaklarıma yüreğinin kaçamak öpüşlerini sürüyorum. Sevginle tazeleniyor bir dakika önce ölmüş hücrelerim. Seninle gülümsüyor gözlerim..
Yokluğuna inat varlığında yaşamaya çalışıyorum. Bir yudum sevginle, umut kokan sesinle soyağacının kırık dallarına tutunuyorum. Merak etme sevdiğim; düşmeyeceğim kör uçurumlara. Sen varken, sevgin kalbimde dururken acıya yenilmeyeceğim. İrinleşmiş acıyı gögüslenip küçük denizlerin umut dalgalarında yıkayacağım kanayan dizlerimi. Üzerime düşlerimi giyinip her akşam parmak uçlarımda nefes alan yüreğine konuk olmaya geleceğim. Bir çayın iki dudağımın arasına bıraktığı buruk sevda tohumlarını yüreğinin düş tarlalarına ekmeye geleceğim. Bazen seni aynı yerde bulamasam da sana olan sözcüklerimi sabah ezanına emanet edip seni " yüreğimde " sevmeye devam edeceğim.
Unutmadan sevdiğim; seni yalnızlığın küf kokan raflarına kaldırmak için sevmedim. Ya da şehirlerarası yolculuğa çıkmış bir yolcunun ilk ve son kez uğradığı çay bahçesini unutması gibi değil; seni bir nefes alışım bilip varlığınla yaşayıp varlığında gülümsebilmek ölüme. Senin yüreğinde baharlara taze gelin edilmiş düşleri sevdim ben. Her nefesinden gökyüzüne kanatlanan kelebeklerin gözlerinde gülümseyen yüzünü sevdim sevgili. Baharlarını severken karakışlarını elimin tersiyle itelemedim. Karakışlarında arsız fırtınalarda üşüyüp varlığının sıcaklığında ısınmak. Akan gözyaşın olup toprağa düşmeyi, gülüşün olup baharlara gelin olmayı sevdim sevdiğim.
Biliyorum, bir yalanın gerçeğe en yakın halinde sevdik birbirimizi. Aşkın imkansızlığına inat beklemeleri sevdik biz. Yan yana gelmemiş iki kelimenin oluşturduğu sevda cümlesiydik biz seninle. Aşkımızı kırık belli noktalarla son vermeyi değil; virgüllerle yaşatmayı sevdik. Sırtları birbirlerinin sırtına hiç yaslanmamış iki çınar ağacının toprağın altındaki kökleriyle konuşması gibi biz seninle imkansızlığın bir avuç güneşinde sevdik birbirimizi.
Kelimelerin en yalın halinde dans ettik seninle. Bir simitin ikiye bölünmüş halinin küçük sevinçlerinde büyüttük içimizdeki cocuğu. Gecenin karanlığında mum aleviyle aydınlanan yollarında ellerimizi tutmadan yürüdük seninle. Evet, ellerimiz birbirini hiçbir zaman tutmadı ama yüreklerimiz hep aynı saftaydı.. Aynı havayı soluduk, yağmur olup güneşin avuçlarında kuruduk. Ayaküstü yaşanılan sevdalara inat bir yudum sevgiyle doyduk. Ses olduk, karanlığın içinde tükettik kelimeleri. Sevda motifi olup birbirimizi yüreğimize dokuduk. Yol olduk, sevdaya giden rüzgarların gülümsediği imkansızlık olduk seninle. Dua olduk, yağdık kurak sahralara. Birbirimizden ayrı geçen saatleri yokluk harcına katıp ve sevda çimentosunyla karıp imkansızlığın çökmüş duvarlarına sevdamızı ördük. Hiç yıkılmayacaktı sevdamız. Rüzgarlara inat, hırçın fırtınalara inat ayakta kalacaktık. Çünkü biz imkansızlığın içinde birbirimizi en yalın haliyle yaşadık. Biz seninle köpüğü kirlenmemiş sarı denizlerin üzerinde gezinen iki sevdaydık Hasrete gebe kalıp vuslatın doğum sancılarına inat Ahirette gülümseyecek sevdanın tek cümlelik satırıydık biz..
" İmkansızlığın gölgesinde birbirlerinin gözleriyle güneşlenip birbirlerinin yürekleriyle gülümseyen bir sevdaydık biz.."
8 Ağustos 2006 22.10
İsmail Sarıgene
YORUMLAR
Biliyorum, bir yalanın gerçeğe en yakın halinde sevdik birbirimizi. Aşkın imkansızlığına inat beklemeleri sevdik biz. Yan yana gelmemiş iki kelimenin oluşturduğu sevda cümlesiydik biz seninle. Aşkımızı kırık belli noktalarla son vermeyi değil; virgüllerle yaşatmayı sevdik. Sırtları birbirlerinin sırtına hiç yaslanmamış iki çınar ağacının toprağın altındaki kökleriyle konuşması gibi biz seninle imkansızlığın bir avuç güneşinde sevdik birbirimizi.
KUTLARIM SAYGILARIMLA...