- 486 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Monolog Röportaj- Şiir Mutlak Bir Zaferi Tatmak Mıdır-?
Sevgili okuyucularımız uzun bir aradan sonra, edebiyat ve şiirle dünyamıza farklı bir pencereden bakmak, temiz huzur dolu bir nefes almak için yine şair kardeşimiz Gülveren’le monolog röportajla karşınızdayız.
-Sayın Gülveren, tekrardan hoş geldiniz, bazen dünyanın onca meşguliyetine arzularımız ve hırslarımızın zincirlerine kendimizi elimizle bağlarken ve bu zinciri kıramadığımdan hayattaki durağanlığa rest çekip sığındığım şiirdir diyorsunuz. Oysa bazıları ise sadece ve sadece boş sayfanın zaafına yenik düşüp, şiir yazmayı boş meşgale derken bu konuda siz neler söylemek istersiniz?
-Hoş bulduk Mehmet kardeşim, tekrardan okuyucularla beni buluşturduğunuz için teşekkürler ederim size. İçimdeki kopuklukları kopuk bağları karanlık yolları, elimden geldiği kadar yanına bir şiir iliştiriyorum. Bu beni peşi sıra götürürken imgelerin diyarına içimde kopacak olan bağları, sağlam dikerek ve beni yine pembeden olmayan dünyamdan alarak pembe bir dünyaya ve siyahtan ibaret iken içine etrafımdaki olumsuzlukların çarpıklıkların görüntüsünden dolayı şiir olmadan evvel gömüldüğüm kuyu dibinden çıkararak gün yüzüne çıkaranda şiirdir. Öyle boş kâğıda karalamak boşa yazmak kolaysa buyursun, gelsin karşımızda yazsınlar karalasınlar görelim. Gecelerde herkes uyurken sen uykusuz kalarak fikrin sancısını çekmeden hissedilerek yazılmaz ki şiir.
“Amansız sıkar karanlık
Üzerine üzerine gelir bulutlar.
Sarar seni çaresizlik
Ne uzaktan ne yakından
Duyulmaz çığlıkların.
İçinde çalkalanır isyanların.
Hayallerinin dışında yaşarsın.
Rol çalıp başkalarından
Başkalarını oynarsın.
Ben kimdim?
Sorusu belirir de
Dökülemez… Dudaklarından“
Fazıl Hüsnü Dağlarca
“Ağladığını istemem ben ölürsem.
Beni en sevdiğin halimle hatırla.
Uzak bir yerde çalıştığımı düşün.
Hayatta olduğuma inan
Bir gün gelir kendiliğinden
Geçer bütün üzüntün
Her yeni gelen günü
Yeni bir ümitle beklemeli“
Necati Cumalı
-Şimdi bu şiirler bir anda his duygu olmadan mı yazıldı, gönülde birikim yoksa istek arzu, sancıları çekmenin yüklenmenin fedakârlığı yoksa oturarak boş sayfa dahi karalanmaz.
-Şiir mutlak bir zaferi tatmak mıdır? Bazen aman şunu yapayım şunu kazanayım da kimse duymasın görmesin bilmesin dediğimizde, hayatın bizi sobelediği her köşe başında, hayır az daha bekle olmaz dediğinde sadece bir ayrıntıya takılıp, istikrarla mutlu olamam bunsuz dediğimizde bizi saran bu yeis ikliminden veyahutsa iç burukluğun, yıkık döküntüsü yüreğimizi sıkarken, şiir ile bu iç sıkıntıdan kurtulabilir miyiz?
-Çok güzel bir soru, teşekkürler ederim. İnsanoğlu bu dünyada sadece dünyayı, dünyalık mal için geçici heves arzularla kazanmak için geldiğini sanarak, öteler için, ölümle gideceği sonsuz dünya için kazanmayı unutunca, haliyle bu dünya ona çoğu zaman değil her zaman kandırıyor. Aman çok kazan sakla kasalara göm, sen emek verdin senin hakkın gibilerden, asıl olan kazandığımızın içinde fakirlerinde hakkı olduğu gerçeğini unutturan, dünya nefis şeytan bizi haliyle kandırarak oyalıyor. Hatta çok çok isterken dünya için kazanmayı, az kazanınca strese girerek küsüyoruz falan filan… Asıl olan burada takılmamız gereken, dünyanın bizi her zaman yarı yolda onun ve nefsin şeytanın fısıltılarını dinlediğimiz sürece yarı yolda bırakacağını anlamış olmamız gerekir ki, böyle olmuyor üç gün sonra daha fazla istek arzuyla, sadece kendimiz için çalışmayı seçiyoruz. Bakın arkanıza her şey dünden kalıyor ve dünde kalanın içinde, bir eserimiz var mı yok mu bunu bilmemiz gerekirken…
Zira yolcunun yolcuyla var olan geçmişi, tamamlanmış bir yöne göre değişir, kiminle yol almış kime gitmiş kimin için yola çıkmış gibilerden, toplum için değil kendisi için yola çıkan yalnız kalır, her geçen günün üzerine bir gün daha eklediğinde yakın geçmiş değil, çok uzak bir geçmişi olur ki, yarın bu geçmişini görerek ders de alamaz olur.
Senin kuşların olurdu mevsimi yolculuklara çağıran
içli taşra kızların gizemli eviçleri
kapıların olurdu korkudan çok denizlere açılan
o denize açılan ellerin nerde şimdi?
Yine bir güz büyümekte kanında gölgelerin
o üzünç orduları tarlalar çiğnemekte
bak, ölüm güzü kıskanıyor
mevsimi aşka çağıran kuşların nerde senin
güze el değdirmeyen ellerin nerde?
İsmet Özel
Gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
Bana kötü
bana terkettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
onları verin, yakınmalarınızı
artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
ben aştım onları dediğiniz ne varsa
bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
verin bana
verin taammüden işlediğiniz suçları da.
Bedelinde biliyorum size çek
yazmam yakışık almaz
bunca kaybolmuş talan
parayla ölçülür mü ya?
İsmet Özel
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
Cemal Süreyya
-Sayın Gülveren teşekkürler ediyorum, çayımız ocakta demlenmiş birkaç demli çayla demlenelim devam edelim.
-Hay hay buyursun okuyucularımızda.
Mehmet Aluç-Gülveren
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.