- 1073 Okunma
- 15 Yorum
- 3 Beğeni
Alibaba'ya Mektup-Yedigöller
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sevgili Kardeşim Alibaba,
Hani geçenlerde seni arayarak “Ben, Ahmet Çıtak, Bedri Tokul olarak bizler, yarın Eskişehir’de buluşup birkaç günü birlikte geçireceğiz. Ahmet İstanbul’dan, Bedri Abi Isparta’dan gelecek. Sen de Ankara’dasın eğer müsaitsen birlikte gidelim, birkaç gün arkadaşça kardeşçe vakit geçirelim” demiştim. Sen de “Çok teşekkür ederim, Abi bu aralar işim çok yoğun, gelmem mümkün değil” demiştin ya. Baştan söyleyeyim çok şey kaçırdın.
Ben ertesi gün hızlı trenle Eskişehir’e gittim. Saat 11.00 gibi indim. Ahmet sabah erken çıktığı için benden önce gelmiş. “Odunpazarı çıkışında bekliyorum” dedi, orada buluştuk. Bedri Abi direkt araba bulamadığı için Afyon üzerinden aktarmalı gelip saat 13.30 gibi Eskişehir’de olacakmış. Bir yerde oturup çay içtik sohbet ettik Ahmet’le. Sonra Bedri Abiyi almaya otobüs terminaline gittik.
Ahmet’le biz daha önce Ankara’da birkaç defa görüşmüştük ama Bedri Abiyle ilk kez görüşeceğiz. İkimizde heyecanlıyız. Gelen otobüsleri görecek şekilde oturuyoruz. Ahmet “Abi biz bekledik, bekledik gelmeyince gidiyoruz” mesajı gönderdi. Gülme mesajları.
Bedri Abinin bahsettiği firmanın otobüsü perona girince biz de yanaştık.
Otobüsten ilk o indi. Kulaklarına kadar gülüyor. Gözlerinin içine kadar gülüyor. Ufak tefek, başkasına bu kadar yakışmayacak kadar inadına kel. Bedri Abi, sarıldık öpüştük, ben kel’den öptüm..
Ahmet tümden hazırlığını yapmış, programlamış. Hazır kıta.. Ne kadar tedbirli, prensipli hayran kaldım. Önceden söylediği gibi yolumuz Yedigöller ve Abant. Arabası ağzına kadar dolu. Bagaj dolu, arka koltuğun yarısı dolu. Arabada ne yok ki..! Çadır mı dersin, seyyar masa sandalye mi dersin, kap kacak, uyku tulumları, mangal, semaver, çay takımı neler neler. Yok yok yani.
Bozüyük’te yemek falan yedik.
Bozüyük, Bilecik üzerinden Sakarya’nın oralarda otobana çıktık. Ankara istikametine döndük. Ahmet uykum geldi diyor, direksiyona ben geçiyorum ama muhabbet gırla gidiyor Ahmet’in uyuması ne mümkün. Ben yakındır sanıyordum, Eskişehir’den Yedigöller’e epeyce mesafe varmış meğerse. Bolu’ya gelmeden hava iyiden iyiye karardı. Otobanda Yedigöller sapağını kaçırdık. İleriden döndük, Bolu’nun içinde epey turladıktan sonra yolu bulabildik. Ahmet “Bolu Yedigöller arası 40 km ama çok virajlı. O yol 1 saat 20 dakika falan sürüyor” diyor ama ne yalan söyleyeyim ben “içimden 40 km yol o kadar sürer mi” diyorum.
Birkaç değişimden sonra arabayı yine ben kullanıyorum. Virajlar, virajlar. İnanır mısın araba zor manevra yapıyor, o derece viraj. Habire yokuş çıkıyoruz. Çık babam çık. Hakikaten yol bitmiyor. “Sabaha varabilir miyiz” şakalaşması. Buraya Mengen tarafından da geliş varmış ama o yol çok daha berbatmış, stabilize imiş. Ahmet aman aman diyor.
Sonra yol inişe geçti. Yine virajlar. Etraf karanlık, farın ışıttığı yerden başkasını görmek imkânsız. İçimden diyorum ki, ’şu gece vakti gittiğimize değse bari, daha kolay bir yerde konaklayamaz mıydık..?!! ’
Nihayet vardık. Bolu’dan çıktığımızda saate bakmamıştık ama Bedri Abi tam o esnada oğluyla telefon konuşması yaptığından hareketle 1,5 saatte geldiğimizi tespit ettik.
Ahmet önceden birkaç defa geldiği için biliyormuş. “Şurası kamp alanı” dedi. Başka kampçılar da var. Görebildiğimiz kadarıyla 10-15 çadır kurulu. Etraf karanlık kampçıların ışıklarından etraftaki ağaçlar belli oluyor. Biz de uygun bir yer seçtik. Ahmet “şurası göl” dedi. Üzerini yapraklar bürümüş. Söylemese dümdüz yürüyüp gider insan. Gölle aramız 3 metre..
Ahmet’in arabada ne ararsan var maşallah. Seyyar bataryaları kullanarak ağaçtan ağaca çevremizi ışıklandırdık. Bir anda düğün evi gibi pırıl pırıl oldu her yan. Mangalımızı yaktık. Mangal kendine gelinceye kadar kamp çadırını kurduk. Çadır dediysem öyle ufak tefek bir şey değil, kocaman. Ufacık torbasının içinden çıkan çadıra bak birader. Ben Suriye’ye çok gelip gittim. Bu büyüklükteki çadırlarda 10 kişilik aile kalıyor çoluk çocuk. Hem bu daha modern ve pratik.
Bedri Abiyle ben salata falan yapıp sofrayı hazırlarken Ahmet mangalda bir çipura yaptı, vay anam vay.. İstanbul’dan özel almış bizler için sağolsun. Ben hayatımda öyle balık yemedim.
Sohbet, muhabbet, espriler.. Gül Allah gül. Bedri Abi ayrı nüktedan, Ahmet ayrı.. Sohbet seviyeli, konuşulanlar dinlenir cinsten. Senin de kulaklarını çınlattık. Defterden, edebiyattan, şiirden, insanlardan konuştuk. Bizde bir “Gulümmm” türküsü, bir Gulümmm (m’yi özellikle uzatacaksın) şiiri sorma gitsin..
“…..
Saçların uçuşsun varsın başında
aŞkı okuyayım hilal kaşında
Sen taze fidan kal yirmi yaşında
Hep yaz-bahardasın güzüm yok Gulümmm..”
Zaman nasıl geçti anlayamadık. Gece saat 02.00 falan oldu. Ben çok üşüyen biriyim. Kasım’ın ortalarındayız ama pek üşümedik. Hele Ahmet’le Bedri Abinin maşallahları var.
Etraf öylesine sessiz ki, öylesine temiz hava ki..
Gece burada, kampta kalacağız ama bir taraftan da korkuyorum üşümekten. Ahmet Arabada yatacak. Bedri Abiyle çadıra girdik, uyku tulumlarını çektik üzerimize, yattık şişme yatak üzerine. Şişme yatak, pompası, şişme yastık, altına serilecek halı minderler, neler neler varmış arabada. İlk kez uyku tulumunda uyuyacağım. Filmlerde falan görüyoruz adamlar uyku tulumunun içinde resmen karın üzerinde yatıyorlar. Oldum olası onları gördükçe içim “bırr” ederdi. Ben uyku tulumuyla yetinmedim. Ne buldumsa üzerime örttüm.
Üşümeyi bırak sabah kalktığımda terlemiştim bile..
Bitti mi..?
Bitmedi..!
Devamını öbür mektupta anlatacağım..
İkinci mektupta Yedigöller ve Abant’ın güzelliklerini,
Üçüncü mektupta da yaşadığımız çok ilginç bir olayı anlatmak istiyorum..
Şimdilik hoşça kal Kardeşim. Selamlar..
Suat Zobu
* Yazımı güne layık gören seçki kuruluna teşekkürlerimle...
.
YORUMLAR
Samimi dupduru hatta soğuğu anlatmasına ragmen insanın icini ısıtan anlattigin sahneleri insanin gözünün onune getirecek kadar ustalikla dolu dostluk yazini yürekten kutluyorum abicim.
Bir dahaki bulusmada o sahane dostlugun icinde olmayi can-i gonulden isterim
Saygılarımla
Dostluk!... üzerinde çok şey söylenen, hakkında birçok farklı yargı bulunan bir kavram.
Kimi: "Dost mu?... Güldürme beni!..." derken,
Kimi: "Dostum benim diğer yarımdır." demiş.
Herkes kendine göre haklı, çünkü yaşadıklarını dile getirmişler.
Dostluğunuzun göze gelmeden gönlünüzce yaşanmasını dilerim.
Yakın geçmişi anlattığı için 'günlükten notlar' diyebileceğimiz, tertemzi bir dille va akıcı bir anlatımla yazılmış yazınızı kutlarım Suat Bey.
Güne gelmesi de güzel bir örnekleme teşkil edebilir.
Saygılarımla.
Suat Zobu
Gerçekten güzel bir dostluk yaşıyoruz. İnşallah nazar değmez ve dostluğumuz bozulmaz.
Bedri Abinin dediği gibi bizler sac ayağıyız. Onun tanımlaması böyle.
Valla biz milli değerlerine bağlı insanlarız. Vatan haini, Atatürk düşmanı olmayanları dost olarak görüyoruz.
Siz de bizim dostumuz ve sonsuz saygı duyduğumuz bir öğretmenimizsiniz.
Benim ve diğer dostlarımın adına şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki sizi saygıyla selamlıyoruz. İyi ki varsınız.
Selam ve saygılarımı gönderiyorum Ankaradan..
Suat Zobu
Serap IRKÖRÜCÜ
Çünkü insanlar ya aklı ya da niyeti kadar anlarlar birbirlerini ve ben ikisini de değiştiremem.
Bu, herkes için geçerli Suat Bey. Yanlış anlamak, öyle anlamak istemektir aslında.
İnce düşüncenizle yaptığınız dönüşünüz için çok teşekkür ederim.
Sagılarımla.
Suat Zobu
Gönül güzelliğiniz yorumunuza yansımış.
Ziyaretinizden ve yorumunuzdan büyük onur duydum sağolun..
Selam ve saygılarımla..
Kutluyorum üstelik her anlamda...
Nice güzelliklere nail olmak adına.
Selam ve saygılarımla
Suat Zobu
Gönül güzelliğiniz yorumunuza yansımış.
Ziyaretinizden ve yorumunuzdan büyük onur duydum sağolun..
Selam ve saygılarımla..
Üstadım yüreğinize sağlık.
Kutluyorum.
Yaşamakla kalmayıp, yaşattınız.
Dostluğunuz , muhabbetiniz daim olsun.
Suat Zobu
Gönül güzelliğiniz yorumunuza yansımış.
Ziyaretinizden ve yorumunuzdan büyük onur duydum sağolun..
Selam ve saygılarımla..
İşte yaşamak bu. Her minicik anı keyifle mutlu bir şekilde geçirip kocaman yapmak bal tadında bırakıp etrafa rayihasını bırakıp yüzleri gülümsetmek, ağız tadınız bozulmasın, sağlıcakla kalın İnşa'Allah. Selam ve saygılarımla
Suat Zobu
Ziyaretinizden gönül güzelliğinizin yansıdığı yorumunuzdan büyük onur duydum.
Selam ve saygılarımı gönderiyorum..
Kalem dostluğunun en güzel anlatımı ile bizleri imrendirmişsiniz. Hani giden var, gidemeyen var üstatlarım. Olurmu böyle olur mu. Olur olur bal gibi olur. Günümüzde özlenen bir durum. Yazınızı ve güne gelmesini de kutluyorum. Ha şöyle biraz da güzel mutluluk yazılarını okuyalım. Değil mi?
Saygılarımla.
Suat Zobu
Gönül güzelliğiniz yorumunuza yansımış.
Ziyaretinizden ve yorumunuzdan büyük onur duydum sağolun..
Selam ve saygılarımla..
Kalem dostluğu arkadaşlığı başka bir güzeldir. Günümüzde kaybolmaya başlayan arkadaşlığın bağlamını dile getiren ve de özendiren, dostluğun ne kadar güzel yalın haliyle yazılımı ve gerçekleriyle anlatan kompozisyonu olmuş. Tebrikler Suat bey...
Saygılarımı bıraktım...
Suat Zobu
Gönül güzelliğiniz yorumunuzdan belli. Ne güzel bir yorum çok memnun oldum VAROLun.
Ziyaretinizden ve yorumunuzdan büyük onur duydum sağolun..
Selam ve saygılarımla..
Suat Zobu
Dostluk kardeşlik gibisi yok.
Onur verdin Ustam sağol.
Selam ve saygılarımı gönderiyorum..
Evet maalesef gelemedim. Bu yüzden de hala içim yanıyor. Üstüne üstlük bir şiir, resimler ve bu mektup... Bana işkence yapmaya niyetlisin anlaşılan abim.:))
Memleketin durumu aşikar. Bir yıldır (işten çıkarılma adına) günü kurtardığımız işler kasım ayında patlama yaptı. Bırak iki gün izin almayı, iki saat izin bile neredeyse imkansızdı.
O gün sen aradığında yok derken ayrı parçalandım. Evdekilere söylediğimde, halimi görünce "keşke ne olursa olsun gitseydin..." dediklerinde ayrı.
Benim; evimin dışında bir yerde yatmak konusunda, neredeyse fobi düzeyinde sıkıntılarım var. Buna rağmen, ailemle konuştuktan sonra, eğer arabam olsaydı o sabah güneşin doğuşunu birlikte izliyor olacaktık inanın.
Hayatımın son on sekiz yılında, ailem dışında herkesten soyutlandım, soyutlaştırıldım. Hiç görüşmemiş olsak da gerçek dost olarak gördüğüm, yüz yüze tanışmak için can attığım bir tek sizler varsınız. Öncelikle Ahmet ustam; bu siteye geldiğim günden beri daima elini omuzlarımda hissettim. Sonra sen; abim kadar yakın, sıcak ve samimi. Bedri ağabeyle henüz bir muhabbetimiz oluşmadı ama sayenizde ne babacan, insancıl biri olduğunu gördüm, görüyorum. Keza, Aydın KAHRAMAN ve Halil Şakir TAŞÇIOĞLU ağabeylerimizle birlikte benim tek sosyal çevrem ve arkadaşlarım sadece burada oluştu.
Senin aradığın gün, benim için sadece sevdiğin insanlarla birlikte olmak değil, mübalağasız kendimi bulmam ve yeniden başlamam için, ne büyük fırsattı bilemezsin.
Bana böylesi bir mektup yazacak kadar değer veren sana; ve her fırsatta, her muhabbete beni dahil eden Ahmet ustama, beni en az sizi özümsediğim kadar özümsediğiniz için teşekkür ederim.
İyi ki varsınız, iyi ki sizi tanıdım ve sizi seviyorum.
Diğer mektuplarını da heyecanla bekliyorum.:)
Saygılarımla.
mirim
Ama bir daha ki sefer cebren ve hileyle de olsa getireceğiz seni.
Siz söyleyin yeter. Beni kar, kış, kıyamet durdurmaz. Yok kıyamet durdurur :)
Onun dışında hiçbir şey bir daha ki buluşmaya engel olamaz Allah'ın izniyle...
Sen iyi bir arkadaş ve iyi bir insansın. Onun karşılığını görüyorsun. Her zaman aramızda yerin hazır.
Sevgiler saygılar kardeşim.
Suat Zobu
Bahara inşallah bir organizasyon yapalım.
Sen gelmesen de gönüllerimiz bir.
Selam ve sevgiler Kardeşim..
DÖNÜŞ
Suat ve Ahmet kardeşlerim beraberliğimizi çok güzel anlatmışlar. Ben de her ikisine de teşekkürlerimle dönüşümü anlatayım.
Ahmet Suat’ı Bolu da bıraktıktan sonra beni de Adapazarı otogarına getirdi. Firmalara soruyoruz:
“ Isparta’ya bir kişilik yer.”
Gülüyorlar:
“Ne yeri abi. Dalga mı geçiyorsun?”
Allah Allah yer sormak ne zamandan beri dalga geçmek oldu ki?
Sonunda vicdanlı biri açıklama yaptı:
“Okullar bir hafta tatile girdi ya. Biletler önceden alındı. O nedenle yer yok.”
Ahmet’le ben şaşkınız.
“Ne yapacağız Ahmet?”
“Ne yapacağımızı söyleyeyim sana. Aynen benimle İstanbul’a geliyor misafirim oluyorsun.”
Güzel teklif. Ahmet’le bir gün değil bir yıl bile kalınır. Ancak hanımda ertesi gün Antalya’dan Isparta’ya
dönecek. Evin anahtarları da bende. Moralim bozuldu. Ne yapmalıyım. Geldiğim gibi yine aktarmalı giderim. Sorun yok. Ara durakları soruyorum cevap hep aynı:
“Yer yok.”
Otobüs firmalarının olduğu meydanda çaresiz beklerken daha önce yer sorduğumuz bir firma elamanı çağırdı bizi:
“Bir kişi Antalya’ya yer ayırtmıştı. Gelmedi. Sana o koltuğu vereyim. Ancak Antalya’ya Burdur üzerinden gidiyor.” Sevinçle:
“Tamam.” Dedim. Tamam” Burdur Isparta yol ayırımı otuz kilometre. Orada inersem elbet bir çare bulurum. Teşekkür edip vedalaştım Ahmet’le. Sabaha karşı üçbuçuk gibi yol ayırımına geldik. Ben otobüs kaptanına:
“Kaptan ne tavsiye edersin? Sizinle Burdur’a mı gideyim. Yoksa burada mı ineyim?”
“Burada in abi. Elbet seni bir Müslüman alır.”
İndim. Hava soğuk. Sabah ayazı. Uzaktan gördüğüm her ışığa el kaldırıyorum. Duran yok. Oysa buralar Müslüman geçinenlerin bol olduğu yerler.(Bunu sorduğum aracı olan herkeste durmamalarının normal olduğunu söyledi.)
Bize okulda öğretmişlerdi. Bir insan bir saate yürüyerek beş kilometre gider diye. Benim aklımda onbeş kilometre kalmış. Serde eski askerlik var:
“Yürü koçum iki saat sonra Isparta’dasın.”
Işıklara el kaldırmaktan vaz geçtim. Yürüyorum. Bağıra bağıra da -Yaylalar yaylalar- türküsünü söylüyorum. Gecenin o karanlığında, ayazında üç saat yürüdüm. Küçük bir kasabanın yol ayırımına kadar geldim. Kasaba yolundan yine bir araç ışığı göründü. Son umutla o na da el kaldırdım. Hayret Murat 124 model araç durdu. Beni aldılar. Aracın içerisinde dört genç var. Ellerinde bira kutuları.
Öndeki genç yan döndü:
“Dayıı.. Anlat bakalım in misin, cin misin?
Yorulmuşum, üşümüşüm:
“Bakın evlatlar benden size zarar gelmez. Ben asker emeklisiyim.” Başıma gelenleri anlattım.
Onlar da oradaki bir gazinodan dönüyorlarmış. Sağ olsunlar. –Dayım üşümüş- dediler. Aracın camlarını kapattılar. Öndeki genç bira ikram edecek oldu. Teşekkür ettim. Bir başkası askerlik anılarını anlatmaya başladı. Yine önde ki genç:
“Sus lan sırası mı şimdi?”Dedi susturdu.
Bindiğim yerden Isparta’ya onbeş kilometre kalmıştı. Yol hemen bitti. Isparta girişinde inmek istedim.
“Dayı seni evine kadar bırakalım.” Dediler. Zaten evim yakındı. Kabul etmedim. Teşekkür edip indim.
Eve geldiğimde dilim:
“Evim evim. Güzel evim.” Dese de. Yüreğim:
“Ahmet’im, Suat’ım gardaşlarım benim. Size çok teşekkür ederim.” Diyordu.
Bu yaşadığım olay da kaymak tadında geçen o iki günün üstüne baldı.
Bir daha mı?
İstesin dostlarım, ben dost için post olur onlarla Fizana giderim…
Sağ ol Suat’ım.
Sağ ol Ahmet’im.
Suat Zobu
Bal kaymak tadında.
Ahmet'e vermiştim maviyi. Kusura bakma.
O soğukta o kadar yürümene çok üzüldüm. Bir benzinlikten falan binebilseydin keşke.
Allah razı olsun o gençlerden.
Bahara ölmez sağ kalırsak program yapalım. Ahmet'in de dediği gibi bu defa Albaba'yı zorla götürelim.
İyi ki varsınız. Ne güzel günler yaşadık. Bazıları belki "anlata anlata bitiremiyorlar" derler ama varsın desinler.
Selam ve saygımla elden ve kelden öpüyorum Abi..
Selamlar.
mirim
Bana deseydin ki hadi Ahmet beni götür, vallahi götürürdüm.
Aslında sen benim misafirim olmalıydın. Bu eziyeti de çekmezdin. Anahtar meselesini çilingir hallederdi.
Suat'ın dediği gibi, belki anlata anlata bitiremiyorlar diyecekler ama gerçekten çok güzel iki gündü. Tadı damağımızda kaldığına göre devamı gelecektir. Hem bu sefer daha kalabalık ve daha organize olarak...
Siz tamam deyin yeter :)
Seni seviyoruz abim...
Suatcım ne güzel anlatmışsın ya, canım yine çekti, yine gidelim :)
Ama bu sefer Alibaba'yı yaka paça götürelim.
Sizinle geçirdiğim o iki gün müthiş güzeldi. İyi ki gitmişiz. Keşke Alibaba'da olsaydı. Sanırım neşemiz ikiye katlanırdı.
Senin de dediğin gibi ben tam kampçıyım :)
Hatta bir çanta da eksikti arabada.
Özellikle yaylaları seviyorum. Tertemiz hava ve doğayla başbaşa kalmaya bayılıyorum. Tek başıma bile kamp yaparım ama sizinle başka güzeldi.
Bedri abinin neşesi, esprileri, senin kattığın güzellikler çok çok iyi geldi. Hele de sabah pehlivan modunda çadırdan fırlamana ne gülmüştük ya :)
Yedigöller'in inanılmaz güzelliğine sonbahar'ın kattığı enfes manzara nefes kesiciydi. Bunları sanırım bir daha ki sefer paylaşacaksın. Resimlerden de koyarsan defter müdavimlerini oraya gitmek için teşvik etmiş oluruz. Ki mutlaka gidip görülesi bir yer.
Bir an tekrar oradaymış gibi hissettim kendimi. Teşekkür ederim.
Bir daha gideceğiz inşallah. Hem daha organize hem daha kalabalık...
Bu güzel yazı için kendi adıma çok teşekkür ediyorum.
Sevgi ve saygılar kardeşim.
Suat Zobu
Bizler tekrar tekrar buluşmak isteriz. İnşallah bahara. Alibabayı zorla getireceğim söz.
Selam ve saygılar Kardeşim.
Ne güzel birliktelik dostlar ile güzel vakit geçirmek diye buna denir işte... Muhabbetiniz daim olsun diyelim...
Suat Zobu
İnşallah bi dahaki sefere daha geniş kapsamlı tutalım. Hafta sonu Ankara civarında da olabilir. Sizlerle de tanışmak isteriz.
Selam ve saygılar Ustam..