- 512 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİZİM HALLERİMİZ
BİZİM HALLER İMİZ :
Köyümde mekân ev kurmadım. Evlenmek bile bana ev bark açma hedefi olmadı. Hedef noktamı, tahsil eğitim ideal doyum da aradım yaşantımda. Durmadım duraksamadım. Çalışmak geçim sağlamak dışında doğal yaşantımı sosyal etkinlikle devam ettirdim. Baba mekânı mülkiyetim in kaynağıdır. Bana dünyada mekân hayat da mücadele aşkı veren yegâne saltanat. Dedem bu arsayı iki harman karşılığında almıştı İdris ağadan. 7 yılda başka harmanlar dövülmüş, kerpiçler kesilmiş, koca kapı, kol duvarlar la çevrili ev tamamlanmış. 4 yaşlarında idim bu kuru duvarların içine geldik. Dede ocağından baba ocağına geçiş kolay olmadı. Evde eşya olarak yerdeki hasır hatırım da. Birde çardak köşesinde testilik yerinde toprak su testisini biliyorum Suyu serin olurdu. Acıkınca bol su içerdim anamın elinden. Testinin tepesinde kazık vardı duvara çakılı. Testi devrilmesin diye kulpundan bağlanmak içindi sanıyorum. Duvarlar ve taban beyaz kireçli idi. Tavan ortada boyuna düver enine kavak altlarında çok özlü tahtadan biçilmiş tahtalar vardı. Tavan hala öyledir. Nasıl yapıldı ise öyle bu güne geldi. Saymayı öğrendiğimde kavakları Tahtalarda ki öz deliklerini saymışımdır yatınca sırt üst. Bu sayımlarda hayal kurardım. Her birine isimler verir, Hikâyeler uydururdum anlatırdım konuşur iletişim arardım onlarla. Bana cevap vermezlerdi. Oyun saham onlardı. Yukarıda olurdu hep. Duvarda beyaz kireçte, gaz lambasından doğan ışıktan hatlar gölgelerden konular şekiller üretirdim. Oyunlarıma ortak ederdim onları da. Anam her yıl hastalanırdı. Bir defasında ikiz kardeşlerim olduğunu duydum. Onlara; Hasan ve Hüseyin adlarını koydum kafamda. Yaşamadılar, kızdım onlara ne güzel oynayacaktım onlarla. Neye yaşamadılar sanki. Daldım kaldım gene gölgelerle duvarda tavanda dolaşmaya. Az daha önce 3 yaşlarım da falan hala oğlu Salih ile kara yoluna araba saymaya kaçışımız. Anamdan yediğimiz çırpak acısı, arkadaş ve kırlara açılma koşma isteği dinmedi bitmedi. Hifzi ağabeyimden telden araba yapmasın az çok kapmıştım direksiyonlu baya güzel olan kamyonu ile tahta parçaları yükler boşaltırdık. Bende yapmalıyım telden araba. Baklacı Mustafa benden az büyük onunla bizim avluda desti kulplarından katar halinde develer bağladık iple çekerdik Dam barınaklar yapar develeri ıhtırır dinlenirdik yorulduk derdik. Avlu batı tarafı boydan dere idi. Dere de kışın bol su olur. Yazın kuru dere olur. Çok yağmurlarda dere gürültülü akar taşlar aralarında suyun hızı ile atlar tok sesler duyulurdu. Bizim avlu tarafı sıvarma hayıt bitkisi ormanıydı. Romanlar dokunamazlar dı onlara. Babam çit keleter arı kovanı yapardı Arılar hayıtlar da uçuşur o tarafa yaklaşamazdık. Sepet örerdi onlardan küfe de yapardı. Yuvarlak düz dipli ağız tarafı geniş dibe doğru daralan taşıyıcılar dı bu malzeme. Atlara eşeklere semerin iki, yanına urganla bağlanır içinde malzeme taşınırdı. Tütün kırma ya da bunlarla gidilir tapa lar küfelere güzelce istiflenir eve dizime getirilirdi. Bu daha ziyade roman insanlarımızın uğraş sanatı olmuştur. Bunla Beraber Mollaşı Mehmet amcayı en kabadayı küfeleri yapan baş usta olarak tanırım. Onun işlendiği çit üretim mekanı ovada çeşme önü semtinde pınarın başında idi. Sele sepet zembil kültürümüz genele numune olacak vasıflarda doğallık arz eder. Kazanılması yaşatılması örnekleme ve tanıtımla geleceğe taşınması gereken miraslarımızdan dır. Hayıt biz çocuklara da oyun malzemesi olmuştur. Zipcik düdüklerimiz, Patlangaç tüfeklerimiz kendi imalâtımız idi. Apışmış develer bile yapardık kendimiz. Çift yarım halka düz omurgalı develeri arka arkaya dizer katarlı deve çekerdik. Löngür löngür dolaşırdık. Oyun bizimdi oynamasını da bilirdik yapmasını da. Satın alma oyuncak yoktu ki. Alacak parada yoktu. Selahattin amcamın bakkal dükkanı
Önünde delik ceplerden düşecek kumda aranan zor bulunan beş kuruşlar o kadar çok değillerdi ki. Ancak akide şekeri alacak kadar olurdu bulunan akçeler. Bir gün damdaki tahta fıçıyı kimse görmeden tepeledim. Biri ortada ikisi alt üst de üç çelik çembere el koydum. Şişman fıçının tahtalarını demet yapıp sakladım. 70 yıl oldu hala damın çatı altında durur. Ufaklardan birini arkadaşıma verdim. Telden ucu u şeklinde tutmaç yaptık gıcılak yarışı yaptık en çok oynadığımız oyuncak oldu. Başka çocuklar, eski kova dibi çeberlerini çıkarmışlar gıcılak yapmışlar. onların tekerleri daha doğru yol alır hız yaparlardı. ikimizin çemberi eğri yüzlü olduğu içim eğri gder ustalık gerekirdi herkez kullanamazdı bizim gıçılakları Paylaşım bana oyun arkadaşımı da buldurdu. Orta çemberi de bir eğri kırdım sivri uçladım. Sap tarafını da katladım sapladım. Eğri kılıcım da oldu. Taşla sürte ede döverek sürterek bir tarafını yüz yaptım. Vurduğum otlar hayıtlar yere serilince keyiften mest olurdum. Galiba babam fiçının başına gelenleri anlamıştı. Belli etmedi bana. Oynarken gördü bizi gıcılak yarışında. Sanıyorum. O sonra dan sünnet sağdıcı olduğum; Karakaş Abdullah dere altı komşumuz ve sünnet sağdıcım oldu. Neyazık ki çıktığımız yolda birlik bulmadı yaşam.
Yıllar durmuyordu. Bizde durmuyorduk O hayıtlardan çatalallı sağlam tarafından gıcık denilen sapan imalatını da becerdik. Öyle ilerlettik ki aynalı, oval, çatal şeklinde modeller yarattık. Tek zorluk, şamrel lastiği bulmaktı. Ayakkabı tamiri ustaları başvuru merkezleriydi. Akraba tanıdık olanlar imdadımız oldular. Lastiksiz mükemmel sapan olamazdı. Uçkurluk lastikleri ile yapılan yan imalatlar randıman vermezler. Artık kuş da avlıya bilirdik. Cepler çakıl taşlarını taşıyan mermi depoları idi. Hep delinirdi. Ben kolayını buldum. Cep astarının dikişli alt ucunu iple bağladım anamdan azar yemekten kurtuldum. Gene sora yırtıldı ya neyse ona da çare bulmuşumdur. Sıra ok yay yapmaya gelmişti. Nerden buldum hatırlamıyorum uygun bir sopa ayarladım. Pamuk atma kirişimizin barsak dan yapılma kirişini aşırdım anamda sora gördü söz etmedi. Zaten hiçbir eylem ve isteğime hayır duymadım. Her yönden hür bağımsız ve özgürdüm. İstediğimi yapar ederdim. Sakınırlardı ama engelde olmazlardı. Beni şekillendiren de bu davranış ve anlayışları olmuştur Ailem beni benim kadar belki de daha fazla eğitmiştir. Arayışı buluşu bana bırakılmış lar. Yaratıcılık ve yapıcılık kazanılmıştır. Hazır elime verilmemiş edinişimdir. Bu davranış şekli bende beni oluşturdu. Bilinçli ya da değil. İşe yarıyan bir yöntem.Tek çocuklu olmak da yerindelik. Yayım ve okum da kendi imalatım olmuştu. Bir gün bir arkadaşım merak etmişti geldi kapı altında ona tanıtmak için verdim eline ok yayı. İçerden ses ettiler o ara. Döndüm geri bakasıya Namık yüzüne doğrultmuş tersine yayı bıraktı kendini vurdu alnından. Neyse fazla gergin olmayan yay az eşelemiş oldu. Evde dal çarptı falan demiştir. Sora bu arkadaşım köyümüzün en yaman avcısı atıcısı oldu. Oğlu Rıfat bile onu aştı da beni Dumanlı dağında keklik avına götürdü yıllar sonra dağ eteklerini da dolandım. Avcı avlanma hikaye leri yere göğe sığmaz. Buralar ve zaman yetmez. Bahane oldu yaylalarda, dağlarda, boylandık dolandık. Bayrak açtık geleceğe.
ATMAYALIM ATLAMAYALIM. TUTALIM EDELİM BEĞENELİM PAYLAŞALIM.
__________ADI VAR, NAMI DİYAR, DOSTLAR DUYAR OLSUN___________
______TEK BİLDİĞİMİZ; YALIN AYAK BAŞIKABAK OYUN OYNAMAK______
Vahdettin Aydnlı. 29.11.2019 karşıyaka.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.