- 661 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
Putların helvadansa yiyeceksin
Greta Garbo’nun ilginç hikayesini Nazan Bekiroğlu’nun Yol Hali’nde okudum ilk. Evvel duydumsa da dikkatimi çekmemiş. Çekmemiş ki hatırımda kalmamış. Ama bu defa dokundu. Kaldı. Oyalandı. Düşündürdü. Efsanesinin yara almaması için 36 yaşından sonra inzivaya çekilmesi, hiç röportaj yapmaması, hiç resim imzalamaması, hiçbir galaya katılmaması, Bekiroğlu’nun denemelerinde şöyle anlamını buluyordu:
"Çünkü imajı gerçeğinin yarışa katılmasına bile izin vermeyecek kadar gerçeküstüdür. Kim kendisinden türetilen bir imajla yarışabilir? Greta, yarışamayacağı imajının ağırlığı altında, çöken bir yıldız gibi karadeliğe dönüşürken, en fazla kendisini çeker yalnızlığının karanlığına. İmajıyla gerçeği arasında açılmaya başlayan mesafeyi hazmetmek, dünyanın en güzel kadınından günbegün sevimli bir büyükanneye dönüşmeyi içine sindirmek onun harcı değildir. O da öyle kabul edilmeyi dilemek yerine efsanesini korumayı yeğler. Hatırlandığı gibi kalmak mümkün olmadığına göre bunun en kestirme yolu hatıralarda kalmaktır."
Ömer efendimden, Allah ondan razı olsun, rivayetle işittiğim birşey var. Cahiliye döneminden anımsadığı iki şeyi zikrediyor o rivayette. Birisini hatırlayınca ağlarmış. Diğerini hatırlayınca gülermiş. Ağladığını anmayayım. Hâlâ canımızı yakar bir ateştir. Toprağı zamanla değişse de diri diri gömüşler sürmektedir. Güldüğüyse şudur: Tapmak için helvadan putlar yaparlarmış da sonra acıkınca onları yerlermiş. Ben de çok gülmüşümdür vaktiyle Ömer efendimin bu dediğine. Sonra, medyayı takip ederken yaşadığım bir uyanışla, gülmem içime kaçmıştır. Öyledir. İnsan anlatılanın kendi hikayesi olduğunu anlayınca gülmeyi bırakır. Gülünen olunduğunda gülmesi hayli zordur çünkü.
Hiçbir aptal ’aptallık yaptığını düşünerek’ aptallık yapmaz. Hem yine aptal kendisi ’seviyesinde aptallar içindeyken’ gayet zeki biridir. Hem de aptal ’yaptığının aptallık olduğunu teşhis edene kadar’ kendisini âkillerden ayıramaz. Ömer efendimin hakkıdır ki, 40. olarak başlayıp 2. olarak bitirdiği ümmet olma yarışında, tuttuğu dağ eteklerinden karınca karınca telaşlarımıza bakıp gülümsesin. Fakat biz oyunun içindeyiz. Ahirzaman reziletindeyiz. Kıssa olarak işittiğimiz çoğu şeyin karakteriyiz. Sahneye bakıyoruz ama sahnenin de üzerindeyiz. Oyundayız. Şirk aptalın mantığıdır. Gülmemizin içimize kaçması da mantıklıdır. Hem yine mantıklıdır: Putların helvadansa yiyeceksin. Çürüdüklerini görmektense yiyeceksin. Hatırlandığı gibi kalayamayacakları için hatıralara gömeceksin.
Medyayı takip ederken böyle hissederim işte. Biz de putlarımızı yiyoruz. Üç öğün hem de. Hatırladığımız gibi kalamayacakları için hatıralara gömüyoruz. Güzelken kullanıp çirkinleşmeden kurtuluyoruz. Biri parlıyor önce. Efsaneleşinceye kadar hakkında bir sürü ’özendirici’ haber yapılıyor. Sonra? Sonra aynı medya yaptığı putu yemeye başlıyor. Skandallarını buluyor. Gaflarını yakalıyor. Rezilliklerini avlıyor. 16’sında ünlü olan 26’sına gelmeden bazen ıskartaya ayrılıyor. Hele yüzünde kırışıklıklar başladı mı, aman aman, eğer estetik gayretlerle oyuna dönmeyi düşünmezse hemen azat ediliyor. Gönlüyle gitmiyor mu? Döküle-saçıla gönderiliyor. Sonra? Sonrası yeni helvalar. Pardon. Yeni putlar. Ona da pardon. Yeni ünlüler. Sirkülasyon çok bu piyasada. İsimleri akılda tutmak bile pek güç. Gideni aratmayacak bir kalabalık var. Hiçbirinin devrildiğini göremiyoruz. Göstermiyorlar. Fanilik gerçek dünyada var. Ekranda yok. Ekranda hep genç kalıyorlar.
Hani, kısa bir mealiyle, "Onlar Allah’ı bırakırlar da yalnız dişilere taparlar!" buyuran Nisa sûresi 117. ayet-i celilesinin tefsiri sadedinde deniliyor ki: Müşrikler putlarına ’dişi’ isimleri verirlermiş. Biz de bugün Allah’tan gayrı her neye perestij etsek onu bir parça ’dişileştiriyor’ gibiyiz. İsimlerini dişi kılmasak da karakterlerini dişil kılıyoruz. Şöhret dünyası küresel şirketlerin helva seçtiği/belirlediği bir alana dönüştükçe o alana giren erkekler de kadınlaşıyorlar. Eşcinsel olmaları şart değil üstelik. Görünümleriyle 7x24 meşgul oluşları dahi birçok kadına şaşkınlıktan damak şaklatıyor. Kadınlaşmak aynı zamanda hassaslaşmaktır halbuki. Birşey güzelleştikçe kıvamının bozulması kolaylaşır. Alınganlaşır. Bu durum helvadan putların ömrünü azaltıyor. Sirkülasyon giderek çılgınlaşıyor. Putperestleri saran yeni bir sarhoşluk bu. Bir müsekkin. O kadar çoklar ki. Yetişemiyoruz. Kuşatamıyoruz. İsimlerini bile hatırda tutamıyoruz. İbrahim aleyhisselam gibi "Batıp gidenleri sevmem!" diyeceğiz tam, yok, battığını göremeden yenileri doğuveriyor. Kareler bu filmde o kadar hızlı akıyor ki fanilik "Hişt!" bile diyemiyor.
YORUMLAR
Evet,Hollywod 'da da 40 yaş üstü bayan aktiristlerin başrol almaları zorlaşır, hasılatı yüksek filmler onlar için bitmiştir. Ne kadar yetenekli olursa olsunlar. Medyanın düzeni böyle. Sonrasında bir köşede unutulmuş sönmüş yıldızlar.
En iyi gençlik yıllarını insanlar ibadetlerden uzak geçirirler. Yaşlanınca da yapabilecek güçleri ya kalır ya da kalmaz.
Saygılar.
"Hiçbir aptal ’aptallık yaptığını düşünerek’ aptallık yapmaz."
Aptallarin kurtuluşa erme şansları yok o zaman. Bu bir çeşit fatalizm değil midir?
Algımadaki eksikliği yanıltıcı olarak sürekli tekrar edecek. Bu büyük haksızlıktır....
Adalet, aptalı çevreleyen diğer insanlar üzerinde yansımasını olusturamiyorsa ya adalet yanıltıcıdır ya da aptal insanların çevresinde onu sömürmek uygun hale gelir.(kadercilik)
Fena olmamış, sizin yazıları ara sıra okur yorumda yaparım,bilirsiniz Ahmet bey.
Goruslerinizin % 98 katılmam ikisine de şüpheyle bakarım. Bu sefer fena değil...