- 526 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tecrübe
Sabahın köründe yine işbaşı yaptık. Mağazanın her tarafı pislik içinde… Önce faraçla yerdeki tozları alacağım sonra da paspasla mağazayı baştan aşağı temizleyeceğim. Yine imanım gevreyecek ama yapacak bir şey yok. Üçüncü ayını doldurmuş, çiçeği burnunda bir orta reyoncunun sabah sporu bu… Kasap Hayri abi soğuk dolaptan büyükbaşları taşıyor. Seksenini geçtiği, yanında bir tek Mine abla olduğu için arada bana hamallık yaptırdığı da oluyor. Remzi abi ise transpaletle meyve tezgahlarını taşıyor. Kasiyer Nazlı kasayı açıyor ve müdürün vekili olan Hasan Bey’in verdiği bozukları kasaya koyuyor. Gerçi ne yapar eder bana bozuk bittiğinde çevredeki esnafa gönderip para bozdurur. Her birimiz ödenmeyen veya kısılan maaşlarımıza rağmen çalışıyoruz. Ben en şanslılarından sayılırım ; evim on dakikalık yürüme mesafesinde… Hayri dayı Pursaklar’dan , Remzi abi Sincan’dan geliyor. Üç ayda bir kısılmak suretiyle aldıkları maaşların çoğu yol parasına gidiyor. Ben doksan günümü doldurmama rağmen hala kurumdan (!) tek kuruş para alabilmiş değilim. Tek kazancım torbalarını evine veya arabasına kadar taşıtan müşterilerden kopardığım bahşişler… Sağ olsun Nazlı her ne kadar bazen şahsi işlerini bana yaptırsa da arada böyle küçük kıyaklar geçiyor. Tek bir düşüncem var ; ilk maaşımı kısılmışta olsa alıp, bu lanet yerden çekip gitmek… Diğerlerinin de tek niyeti bu… Benim gibi yeni yetme olmadıkları için diğer mağazalarda rahatlıkla iş bulurlar.
Üç ay önce
Dün başvurduğum mağazadan aradılar. Müdür Nizamettin Bey “Yarın gel başla. Sigortanı bu ay içinde yatırırız. Maaşını da önümüzdeki ayın beşinde alırsın”dedi. Çok mutluyum. Mezun olduktan sonra üstelikte evime yürüme mesafesinde olan bir yerde iş bulacağımı ummuyordum. Maaşımla haftanın bir günü sefasını sürerim sonra da arta kalan zamanda KPSS’ye çalışırım. Önce öğretmen olurum sonra da kendimi garantiye aldıktan sonra ver elini akademisyenlik…
İki ay sonra
İki ayım doldu hala maaş alamadım. Nizamettin müdüre durumu yakınınca:
- Merak etme maaşınızı toplu olarak vereceğiz. Oğlum şunun şurasında kaç güç çalıştın ? Dün bir bugün iki…
- Ne biri ikisi müdür bey. İkinci ayım doldu hala maaşımı yatırmadınız.
- Tamam aslanım. Sana ay sonunda maaşını toplu bir şekilde vereceğiz. Ulan zaten evin iki adım ötede … Her gün yemekte çıkıyor daha ne istiyorsunuz ? Çayınız, çorbanız müesseden… Gören de çok çalıştığınızı zannedecek. Sürekli lak lak edip duruyorsunuz.
- Müdür Bey iş yasası denen bir şey var. Ben sizden hakkım olanı istiyorum. Fazlasını değil…
- Tamam Ahmetçiğim tamam. Sen merak etme hallederiz. Ben bölge müdürü Nedim Bey’e senin durumunu iletirim. Biliyorsun Nedim Bey patronun oğlu… Sen sıkma o güzel canını. Diğer o fesat kumkumalarının gazına gelme yeter. Canım sen diğerleri gibi cahil misin ? Üniversite mezunu adamsın. İyi bir aileden gelen aydın ve ileri görüşlü bir gençsin. Tarım bakanlığından müfettişler gelecekler. Onlar gelene kadar üst kat, alt kat ve depo pırıl pırıl olacak. Tek bir toz parçası görmeyeceğim. Hadi bakalım aslan parçası…
İki ay önce kurduğum hayaller kumdan kale misali yıkılıp gittiler. Bakalım denetçiler Nizamettin’in yalanlarını yutacak mı ? Büyük ihtimal eski davalık olduğu personele ödeyeceği tazminattan yırtmak için müessesenin ad değişikliğini öne sürecek. Her sahtekar yapının başvurduğu klasik taktik…İki ayda sadece pas pas atmayı, reyonu düzenlemeyi öğrenmedim ; geçte olsa kurumsal tokatçılığı, sahtekarlığı velhasıl insanın ne kadar alçalabileceğini bizzat gördüm. Bizim kasiyer Sema’yı unutamıyorum. On dokuz yaşındaydı. Babasız büyümüştü. Her Allahın günü Nazlı ile kavga ederlerdi. Cesur, samimi bir o kadar da patavatsız bir kızdı. Bir gün babaannesiyle beraber direk patrondan hakkını istemeye gitti. Kızcağıza hırsızlık iftirası attılar. Hatta Nizamettin her birimizi tek tek çağırarak kasadan para çaldığını, ilk başlarda göz yumduğunu fakat sonra tavır koyduğunu söyledi. Tabii ki yalan söylediğini anlamak için müneccim olmanın lüzumu yoktu. Bizim Hayri Abi’nin yardımcısı Emine Abla Nizam’a kamera kaydının veya herhangi bir somut delilinin olup olmadığını sordu. Bizimkisi her zamanki gibi “ benden iyi mi bileceksiniz ?” diyerek kestirip attı. Hepimiz mevzuyu anlamıştık. Sema ile her gün kedi köpek didişen Nazlı bile… Oda biliyordu ki bugün başkasına yarın kendisine… Bunları üniversite amfilerinde görmemin imkanı yoktu. Ne yapalım ? Hayat okulunun kuralları başka şekilde işliyor.
Doksan Üçüncü Gün
Sonunda dün hakkım olan paranın üçte birini verdiler. Buna da şükür… Nizammetin’in yerine bakan Hasan Müdüre ayrılacağımı söyledim. Anlayışla karşıladı. Hasan Bey selefinin tersine iyi bir insan. O olmasaydı ben üç ay burada dayanmanın imkanı yoktu. Nizamettin dün trafik kazası geçirmiş. Ölmemiş fakat durumu ağır. Uzun bir süre iş göremez. İlahi adalet… Anlaşılan Sema’nın âhı, babaannesinin bedduaları tutmuş. İş arkadaşlarımla vedalaştım. Onlar da yakın zamana kadar mağazadan çıkışlarını isteyecekler. Şimdi ardıma bakmadan gidiyorum bir öğrenci sırasında elli yıl otursam öğrenme imkanı olmayan derslerle… Eskiler boşuna dememişler “acının ve sıkıntının ödülü tecrübedir.” diye…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.