- 502 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Toplumun Beklentilerini Bilen Oğlum
TOPLUMUN BEKLENTİLERİNİ İYİ BİLEN OĞLUM
Sevgili oğlum,
Sana doğduğun zamandan bu yana mektuplar yazıyorum. Önce defterlere yazdığım mektupları yerel gazetede yayınlayarak senin durumunda olanların da faydalanmasını hedeflemiştim. Okuyanlar faydalanarak teşekkürlerini sundular.20 yıldır sakladığım defterler şimdi elime geçince onları güncelleyerek yeniden bilgisayara geçerek sana mektuplar yazmak, o zaman olmayan sosyal medyada paylaşmak daha çok kişiye ulaşmamı sağladı. “Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” misali yazdığım mektuplar umarım geniş kitlelerce okunarak insanlara artı değerler katar. ”Söz uçar yazı kalır” misali mektupları defterlere yazarak saklamanın faydalı da bu oldu işte.
Sevgili oğlum,
20 yıl önce yazdığım mektuplara baktığım zaman bakış açımızda çok şeyin değiştiğini, gene bakış açısı değişmeyenlerin ise hiçbir şeyin değişmediğini söylediklerine şahit oluyorum. Zamanla gelişmezsen, okumazsan bilgilerine ve tecrübelerine artı değer katmazsan bakış açın da değişmez. İnsanları 20 yıl önce tanıdığın gibi tanırsın. Halbuki 20 yılda sen bedenen ve ruhen nasıl geliştin ve değiştinse ben de değiştim.
Sevgili oğlum,
Toplumumuz genelde eğitim almış insanlardan güzel konuşmasını, güzel davranmasını, büyüklere karşı saygılı olmasını bekler. Yaşı büyük olanlar yanlış yapsa da yaşı küçük olanların onlara cevap vermemesini diler. Kızdığı zaman da “Üniversite tamamlamış, insan böyle mi davranır, böyle mi yaşar? “der. Haklı olsan da bunu söyler. Halbuki kerametin tahsilde değil, insanlıkta olduğunu bilmez.
Sevgili oğlum,
Yeni nesiller artık saygı ve sevgiden çok Üniversite okurken aldıkları “doktor”,” mühendis”, avukat” gibi ünvanlar ile aldıkları mevki ve makamlarla saygı görmek istiyorlar. Yani kişiliğe değil, ünvana ve makama. Halbuki saygı ve sevgi “insanlık” ünvanı ve makamına olmalı. Allah katında her insan eşittir çünkü. Her insanın okuma ve bir unvan alma imkanı olmaz ama her insan “ her zaman insandır”.” Yaratılanı hoş gördüm yaratandan ötürü” misali saygı ve sevgiyi hak eder.
Değerli oğlum,
Her insan değerlidir. Toplumda herkese saygı göstermek zorundayız. Toplumun huzuru için bu şarttır ve toplumsal kurallara her zaman uymamız lazım. Bu da insanları insan olduğu için sevmemiz ve saymamız ile olur. Bunu iyi bildiğimiz ve hayatımıza uyguladığımız zaman da rahat ederiz. Üniversite bitirmek ve bir meslek sahibi olmamız zaten gerekli. Ama insan olmamız, insanları gerçek manada sevmemiz, saymamız ve anlamamız ile mümkün olur. Anlamak en büyük erdemdir. Toplumun bizlerden ne beklediğini de iyi bilmek ve anlamak bizi hayatta saygın yapar.
Değerli oğlum,
“Beni niye ziyaret etmiyorsun?” , “Yanıma hiç gelmedin ki” yakınmalarını sık sık duyarız da insan kendine “hep ben ondan bekliyorum, Ben O’nu ziyaret edeyim “ diye sormaz. Çünkü kendini ziyaret edilecek insan, muhatabını da hep ziyaret etmesi gereken insan olarak görür ki, bunun ne anlama geldiğini var sen anla.
Sevgili oğlum,
“Ben çok yoğunum, çok çalışıyorum” lafı da bana samimi gelmez. Bana da övgü dizmeleri beni memnun etmez. Benim yazdıklarımı okuyup anlamayan, bunu da başkalarına okutmayan, kitapları hediye etmeyen insana nasıl “samimi insan” gözüyle bakarız. Çünkü sende biliyorsun ki saygı ve sevgi laf ile olmaz ve davranışla olur. Bunun için Atatürk “samimiyetin dili yoktur, o gözlerden anlaşılır” demiştir. Peygamberimiz de “din samimiyettir” demiştir. Liderliğin en büyük özelliklerinden bir tanesi de samimiyettir. Lider olmak istersen samimiyeti kalbine ve beynine yerleştir. Başarılı liderlerin hayatını oku ve öğren ki sen de samimiyetle ilerle ve toplumun senden bekledikleri ile onlara hizmet et.
Sevgili oğlum,
Bu yazdıklarım sana bir baba samimiyeti. Söylesem unutacaksın. Başkaları faydalanamayacak. Ben de yazayım da hem oğlum okusun faydalansın. Hem de gelecek nesiller faydalansın. Olabilir ki çocukların bile bu yazıları okuyarak faydalanabilir. Bence babaların en güzeli çocuklarını sadece öpüp seven değil, aynı zamanda onlara güzel kitaplar miras bırakan ve böyle yazılı kaynaklar ile hayat tecrübelerini paylaşan insandır. İyi baba çevresindeki güzel insanları da çocukları ile tanıştırarak onlara saygı duyarak çocuklarına örnek olur.
Canım oğlum,
Atatürk “ Doğru söylemekten korkmayınız” demiştir. Yani yazdıklarımız sizlere bir emir değil tavsiye niteliğindedir. “Baba çocuğuna doğru bildiği şeyleri anlatmaktan kaçınmayacaktır” Söyleyeceklerim unutulasın diye elim de kalem de tutuyorken anlatayım sana dedim.
Canım oğlum,
Nasihat sevimsiz gelir çok insana. İnsan kendini çok bilgili sanır. Halbuki atalarımız Bin biliyorsan gene konuyu bir bilene danış” derler. Dinlemek, anlamak ve okumak, konuşmaktan da yazmaktan da daha önemli. İnsanlar kendilerini sevdiğini söyleyene değil daha çok anlayana ve sorunlarını çözmek için dinleyene ve gereğini yapana, yapmadığı zamanda kendisine niye yapılmadığına inandırana inanırlar. Toplumun çoğu gençlerden genelde bunu bekler.
Sevgili oğlum,
“Dinlenen ve anlaşılan birey” eminim lafta sevilen bireyden daha değerli bulur kendini. Toplumda bireylerden oluştuğuna göre sende muhataplarını dinlemeye, anlamaya bak. Onlar nasıl olsa senin onları sevdiğini anlarlar. Ben bunca okuduklarım ve yaşadıklarımdan bunları anladım. İstedim ki sevgili oğlum nezdinde toplum da bu tecrübemden faydalansın.
Canım oğlum,
Ne kadar dikkat etsek de toplumun her kesimini her zaman memnun edemeyiz. Biz gücümüz yettiği kadarını anlamaya çalışalım. Başkaları zaten bize önyargılı ise bizi anlamayacaktır. O da onların sorunu olsun. Ama gerçekten de insanları severek anlar ve dinlersek inan toplumun çoğu bizi anlayacak ve sevecektir.
Sevgili oğlum,
Söyleyeceklerim bu kadar.
Seni muhabbetle kucaklıyorum.
İyi ki varsın ve bu satırları yazmam için varlığın bana ilham veriyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.