- 352 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KUTSAL DAMACANA
Hrant Dink’in de dediği gibi “Su Çatlağını Buldu” artık su çatlağını falan bulamayacak!
Bizler çölde kalmış bedeviler gibi;
-Su suuuu! diye inleyeceğiz. Her inleyişimizde de o bol köpüklü duşlarımızı, yaptığımız su savaşlarını, doldurduğumuz havuzları çok arayacağız.
Büyükler derler ya!
-Derdini suya anlat’ diye, bu kez büyüklerimi dinlemeyeceğim, çeşmeyi sonuna kadar açıp, Brezilya dizilerine dönen rüyalarımı suya anlatmayacağım.
Anlatırsam sanırım ne barajda su kalır ne çeşmede. Faturam yakar, susuzluk yakar ve ben ölü ve ben iptal.
İyi oluyor iyi, insanoğlu böyle doyumsuz oldukça, böyle her şeyi hunharca harcadıkça, doğa bize hep sitem edecek, hep haykıracak.
Yine doğa bize acıyor, bize merhamet gösteriyor.
Ama ara ara bize de, son ses “Su Ver Leylam Yanıyorum” şarkısını da açın bir dinleyin diyor.
Sularımız azalınca, sizler kulağınıza küpe olarak damacana takarsınız, cumartesi günleri herkese kutsal size damacana olur.
Özel günlerde kuyumcular tek taşların yanında, çocukken taktığımız içi su dolu yüzükler satarlar artık.
Kadınlar kıçlarını yaya yaya yıkadıkları bol köpüklü halılarını su niyetine yalarlar artık.
Yeni yılda Noel Baba bizlere hediye olarak, 1 litrelik su getirir.
Ya! Yeni yıl hediyesi olarak kırmızı don alanlara ne demeli?
Ben şalgam istiyorum, vişne suyu, nar suyu. Kırmızı olsun ama su olsun su…
O kırmızı donunuzu da kil ile toprak ile susuz yıkayın, yıkayın da belki suyun değerini anlarsınız.
Bol bol sevişenlere ne demeli?
Bence artık sevişmeyin “Kutsal Damacana” filmini izleyin, yoksa sittin sene cenabet olmaktan sizi kimse kurtaramaz.
Beyinlere; yeşilimiz az olduğu için oksijen gitmezken, şimdi susuz hiçbir organımız çalışmayacak!
Hayvanlarımız dilleri bir karış dışarıda gezecekler.
Fakir Baykurt’ un KAPLUMBAĞALAR’ romanında dediği gibi;
“Tozak Kırı yanıyor. Güneş Tozak kırına bir ateş topu gibi çöktü. Yakıyor boyuna. Taçları koncayken solmuş gelin güvey otları, kuş ekmekleri, çoban çantaları, koyun gözleri tam takır kurumuş. Bir deri bir kemik yılanlar, tarla sıçanları, emecenler, zavallı yeşilistan böcüleri sinecek gölge girecek delik arıyorlar. Kanı buhar olup uçmuş serçe kuşları ateşler içinde yanan toprağa düşüyor, lokma lokma ölüyorlar. Toprak yanıyor "...
Ne güzel anlatmış, Fakir Baykurt kuraklığı susuzluğu…
Ah be insanoğlu neyi hor kullanmadın ki!
Yeşili
Maviyi
Güzeli
İyiyi…
Suyumuz tükeniyor, yeşilimiz yok oluyor.
Şimdi de mavi elden gidiyor.
Şimdi de mavi ağlıyor…
Ve ben dua ediyorum, insanlara “Rabbim Size Bol Damacanalı Günler Nasip Etsin’’ diye....