Düşünen Öğrenci
Metin yürüyordu ve düşünüyordu. Yürümek, düşünmek demekti onun için. Dış dünyayla zihni arasına set çekmişti. Sadece düşünüyordu. Okulda düşünüyordu, evde düşünüyordu. Yürüyerek, sessiz kalarak düşünüyordu.
Okulda bir gün, tenefüs zili çalmıştı. Metin’in sıra arkadaşı Cem, montunu çıkardı, asması için Ali’ye fırlattı. Montun fermuarı Ali’nin başına çarptı. Ali ağlamaya başladı. Müdür yardımcısı sınıfa girdi ve ne olduğunu sordu. Metin başını kaldırdı, tekrar sıraya koydu. İçinden, "Bana konuşmayı öğretin.", dedi. Öğretmenlerin bazıları Metin’in içine kapanık halini fark etmişlerdi. Ailesini bu durumdan haberdar etmişlerdi. Metin evde de konuşmuyordu. Evde ders konusundan, okulda bilgisayar oyunları konusundan bıkmıştı.
Biraz büyüyünce, insanların birbirlerinin arkasından konuşmak haricinde, çok az konu konuştuklarını da görecekti. Okulda öğrenciler, iş hayatında arkadaşları... Belki bu defa, "Bana anlamlı konuşmayı öğretin.", diyecekti.
Okul hayatın ta kendisidir. Hayat da dersten ibaret değildir. Hayat bilgisayar oyunlarıyla, dizilerle ve dedikodularla da sınırlı değildir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.