- 319 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
yansıma.
Erişemediğim gökyüzünün sonsuzluğunda avuçlarımdaki dualarımı yolladığım tanrım .Beni koru ve huzurlat.
Biliyorum erkekçil röllerinde yaşamın dik durmalıyım.korkaklık ve çekingenlik bana göre değil (çünkü erkegim)
Biliyorum görmezden gelinen ne varsa konuşulmayan yok sayılan o bizim beynimizde bir perdedir.’ Nasılsın ? ‘diye sorulan her söz riyakar ve fahişe.
Yine askerler kılıç kuşanmış yine ülkeler fet edecek ölümler halbuki bak sabah olacak birazdan saçları ıslak aşk ve güneş yaşamak ne güzel.
Tüm kalıplarını kırıp yalanın ellerini tutuyorum senin.Biliyorum ne varsa yasaklanan sözcüklerde aklım onları seviyor.Yaşam değerli görülen ne varsa değerini senden alır .
Sensin onu değerli kılan koruyan . isimsiz askerlerin ölümlerinden medet uman. Nutuklar atan.
Sensiz sokaktaki kadını fahişeletip sonrada namustan laflayan.Sen yalan çek git sokağımdan şimdi güneş doğacak bu sokağa .
Kedilerin hükümdarlık sürdüğü o bahçede kırmızı gülleri göremiyorum. Hanım elleri ve begonyalar anamın ektiği teneke saksılarda bana sevin diyor yaşamaktan keyf al.
Bu kediler yokmu bu kediler çocukluğumun yoldaşları yanlızlıgıma hırıltıları karışıyor gecemde. Hiç kimlik taşımıyorlar bilgiçlik taslamıyorlar. Mırıltılarında sözcükleri yasaklı değil. Kediler insanca yaşıyorlar görüyorum. Canları istedimi sevişiyorlar hayatla. Kimse kimsenin alanında değil .miras mülkiyet kibir bilmiyorlar.kediler farklı yaşıyorlar fabrika dişlilerinde otobüs duraklarında semt pazarlarında mazlum değiller. Biz insanlar öylemi bir kırıntısı bile yok içimizde sevmenin her şeyi kendimiz için istiyoruz. Bir kendimiz akıllı bir kendimiz değerli boş bulutlar gibiyiz.
Artık seni anlamıyorum .artık kalabalıksın benim için
Ben yanlızlıgı seviyorum .askerler geçiyor pencereden
Birde şiirleri sözcüklerin seni arıyor ışıkları gecenin
Yıldızlar seni yazıyor gökyüzünün içselliginde.
Beni seni sevmiyorum anlamıyorum suskunluğunu
Halbuki tamtamları çalıyor ölümün çabuk olmalıyız
Her şey için ! şimdi pamuk toplama zamanı çukurovada
Orda dogmuş anam kara yazısıyla sen bunu bilmiyorsun
Sen hiçbir şey bilmiyorsun bana dair. Olsun kadınımsınya
Kırmızı baş örtülü bir güz sabahında sigaran kalmamış gidip almalıyım
Hani içme şu sıgarayı dedimde anlatamadım.
Kim bindi atlı arabaya kim yayan bıraktı sonbaharda
Niçin hüzünlendin niçin mutsuz ve bedbah
Korkma çekinme anlat bana.
Bileyim nerde kaldı mutluluk hangi gecenin aydınlığıydı sevişmelerimiz
Yada olmadı öyle bir şey .hep gariptik hep kimsesiz.
Olsun bizimde vardı umutlarımız. Köhne bir kavgaydı ömür.
Artık seni anlamıyorum. Nerde tükendi bu umut
Çekip gitmekte olmuyorki kolaymı bırakıp gitmek yıldızlı geceyi.
Herşey iyi olacak derken yeniden başa döndüm üstelik bu sefer yanımda korunmasına sığınacağım bir babam yok! O çekip gitti bu yaşamdam tıpkı diğerleri gibi.
Belkide hayatımın en büyük yanılgısı gençlik yanılgılarım olmuştur .öngörüsüz dev nehirlere düşmüş bir hazan yaprağı gibi sürüklenip duran .konuşmaya korkan bir adam.
Biliyorum artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ,bu ülkem içinde öyle niçin bu hale geldik .bu ipe sapa gelmez cehalet niye sarmaladı bu ülkeyi anlamıyorum.
Artık kendinden bihaber kadınlar kaba ilkel ruhlarının mahzeninde tükenen erkek ruhları ve bizi hissizliğe mahkum eden bir sosyal yapı.başka hiçbir şey yok bu yaşamda.
Siz bakmayın rujlarını sürünüp endam eden kadınlarını bu sokağın .herbiri ıslak pisküvitler gibi tadımsız.özgürlügü sigara içmek zanneden bir garip karanlığın soğuk buzulları gibi ırak çok hikaye oluyorlar.
Tüm işçilerin birleşik hükümdarlığında emekçi düzeni kurmak bir yana küresel kapitalizim hükümdarlığını kurdu tüm dünyada. Siz ona hizmetkar olmakla mükellefsiniz.inandıgınız önemsediğiniz tüm değerleriniz o musade ettiği ölçüde kutsiyetiniz oluyor.
Hepimiz aynı gemide olur görünsekte ne kaptan köşküne ulaşabiliyoruz ne aynı kameralarda yatağımız.sınıfsal gerçeklik bir net sonuç olarak varlığımıza hükmediyor.
Yirmibirinci yüzyıl biz türklerin kayıp onyıllarının mahkumiyetidir. Ne doğru ne yanlış anlıyamıyoruz bir görünen o ki bilim ve özgürlük heybisini alıp çekip gitti bu topraklardan !
Eskiden tek tük bildiğimiz prefesör unvanlı okutmanlar şimdi kopmuş tespih taneleri gibi ortalıkta .kendilerinin egoları ile nefesleniyorlar.
Onkatlı binanın alt katında bir dairede kapı kapandımı anlaşılması katlanılması zor bir elem yaşanıyor.daha şurda umutlanıpta gülücükler saçan kaderi ona yine acıyı getirdi.Adana karsinom ileri evre hücre bozukluğu !
Antalyadaki kılinigin ellili yaşlardaki onkologu artık yorulmuş olacakki hastalarla söyleşisinde oldukça bitkin görünüyor gözlerine bakan hastalarına söyliyecek hoş sözcükleri kalmamış gibi .’üminoterapi ‘ diye bir tedaviden söz ederken sözcüklerinde boş bir çabanın olasılıgı az bir yönergesini hissettiriyor !
Belki radyoterapi verebiliriz bunun sonrasında dediğinde bu süreç nereye götüreceği belli olmayan bir karanlık tünele sokuyor ruhu.
Hiçbir şeyin anlamı kalmayan durumlar vardır.önem verilen sizi öncül yapan bir çok şeyin ciddiyetinin olmadığını daha iyi anlıyorsunuzudur
Biliyorduki yaşadığı bu son onyıl hayatının en kara on yılıydı.yetişemedigi beklentiler süpürüntü ruhlu insanlar ve ölümcül bir suskunluk.
Korkunun geleceği şekillendirmesi söz konusu olamıyor.cesaretli olmalıyız.
Bu yoran ve yılgınlaştıran kültürde seninle olamam ben ,kusura bakma özür diliyorum.ben istiyorumki kendimle olayım sarışayım ruhumdaki gel gitlerimde okyanuslarında kulaç atayım .çok gerilerden gelen hiç bir şeyim olsun istemiyorum önemsenecek.
Kolaymı sanırsın göçer olmayı bırakıp tüm izlerini umudun çekip gitmeyi. Nerde kaldı keda ,nerde o kadim şehri ruhumun .nerdesin sen hangi ırak çöllerin sıcağındasın.bana şiirler oku ölümümde.
Çekip gidiyorum ebediyete intikal edip (hakka yürümek ) bekleme beni !
Ruhum terk ediyorsa bedenimi hücrelerim isyanlaşsa ne olacak her canlı için ölüm kaçınılmaz bir gerçekse ben ne yapabilirimki ! kimin ölümden kaçma şansı varki. korkma ve üzülme der gittiğin yer senin ebedi mekangahındır.
O büyük günde o büyük imtahanda görüşmek isterim yitenlerimle.
Olurmu bilmemki .tanrı ne düşünürki !
Önce o yitikleşti ‘yaşama umudu’ anlıyorum artık misafiriyim bu saçma yalan dünyanın o ışıltılı bulvarlar erişmeyecek şehrin kıyısındaki o toprağa,kemiklerim sızlamayacak biliyorum orda.
Özgürlük yoksa oksijenden mahrum kalır beynim,yüreğim sıkılır. Yanlızlıgım koşar yanıma.gece hiç bitmez .artık farkındalığındayım ölümün .inansam yada aksi değişen ne olacakki .kim karşılayacak beni o beyaz ışıkta.varsal odurki genlerde ölüyor hücreler gibi yavaş ve sakin seni özlediğim gibi bir yolculukta.
Belkide önceden oluyor her şey çekip gidiyorsun diyemem hiç gelmedinki sen. Hiç olmadı sensizliğim uykularımda. İçimdeki huzur ölüm iyligimi bilmemki. Hiç konuşulmayan şeyler arkandan konuşulur .yine ekimde büyük devrimler hatırlanır. yeni çocuklar öğrenir yaşamayı .Bir kadın soyunur giyinmiş sözcüklerde. Askerler yine savaşta. Yine nutukları var dudaklarda karanlığın. Bilmiyorum doğru ney. Çekip gidiyorum ben. Sen rujlarını sür,saçlarını tara gülümse ölüme olurmu.
En genç zamanında ömrün yaşamak varya yaşamak insanca kardeşçe umutvar olmak ,Ne mümkün kardeşim yine ölümler kutsanıyor.yine ölüyor çiçekleri ovanın dağlar titriyor nehirler ağlıyor. Anlamıyorsun hiç sevişmeyi yaşamamış şarkıların sesi kısık.
Bırakıp anlattıklarımı yaşadıklarımı ve yanlışlarımı .çekip gideceğim zamanı gelince ! Arkamdan aglıyacak kimse yok biliyorum,soysuz otağlarda çadır açmış ruhum. Bana izlerini gösteren sokaklar yok geçmişimin .dogrusu bir geçmişimde yok.yavan geçiyor ömür. Ekmeğimde tuz yok.sevişmeyi bilmez kadınlar yosmalaşmış .ben anaları özlüyorum. Kara bir tirende çekip giden hikayedir bu. Sizi özledim ömrümün tüm göçerleri.
Gözlerini sakınma benden seni yüreğim özlüyor
Korkunç dalgaları var korkumun
Kayalara çarpyor suları
Aşk bir kadınla sevişmek değildir
Özlemektir sıcaklığını umudun
Herkesden çok düşünürüm seni
Git deme bana olurmu
Gitmek ölümdür bilirim senden sonra.
Ben seni sevdim özgürlüğüm sendin
Belki yeniden zaptedersin beni
Şarkılar söylersin bana
Dağlarında çiçekler açar ülkenin
Haydi gel topla bana.
Penceremde güneş ışıklarını görünce aklımdasın soframda bir tabak sandalyen yanı başımda .gözlerini bekliyorum.En kısa zamanında ömrün sen olmalısın yanımda. Artık bu geceyi terk ediyorum. Sen varsın yanımda düşlerimin imparatoru. Karanlığımda ışık .sen özgürlük sen kadınımsın yatağımda. Biliyorum kendi yolculuğumda atlı arabada kırık bir düşün yolculuğundayım.Beni öksüz ve yetim sensizmi bırakacaksın .
Konuşmadığın zaman üzülüyorum.anlamakta aciz kalıyor bakışım o balık eti aşk yokmu gecede. Türkülerini dinlediğim memleket. Beni al kucağına toprağının. Ekimde yaşamak zor . düşünmek felaket
‘Ruhumuz Anadolu toprağı gibidir her nehirden beslenir ‘ o hiç gelmeyecek sandığımız ölüm geliverdi, işte. Artık günahsız bedenin savunmasız. Birileri onu yıkayıp paklayıp toprağa vermeli,yada yakıp küllerini akdenizin sularına bırakmalı. ‘Ah imkan olsa ölürmüyüm ben ‘ diye düşündügüde olmuştu !
Ölüme koşarak giden askerler onurlandırıldılar yokluklarında hiç ısıtıp bir çayı öğlen sonu sıcaklamamışlardı umutlarını. O gelmeyecek denilen ölüm geldi.
Tanrının kutsiyeti böyleymiş. Üzülmenin anlamı kalmadı artık. Şehrin öteki tarafında bekliyenler bu taraftakilerden farklı değiller. Konuşmaya korktukları kadınları bilgiç ve yetmezlik içinde gülümsüyorlar ölüme.
Şimdi susma zamanıdır anladım.gerçek saklanmalıdır en zula köşesine aklın. Sormanın anlamı yok.kimsin nesin o yosma kadınların kirli şilteleri hiç paklanmaz cehaletle yoldaş. Bu ülke benim ülkem. Artık gidemem bir yerlere hiç konuşamam herşey yanlızlıgındadır umudun.aglamak zor bu ülkede. Gülmek ötelerde bir düş.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.