- 344 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DİL
---------------------------------------------DİL
Dil: 1. İnsanların düşündüklerini ve duygularını bildirmek için kelimelerle ve işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan. 2. Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü, söz dağarcığı ve söz dizimi. (TDK)
Yukarıdaki Türk Dil Kurumunun açıklama ve tanımları, yaşayan, konuşulan tüm diller için genel geçer doğrulardır.
Ana dil: Kendisinden başka diller veya lehçeler türemiş olan dil. (TDK)
Bu bağlamda, Roman dilleri (İspanyolca, İtalyanca Fransızca vs.) için Latince ana dildir. Orta Asya’dan Avrupa’ya geniş bir coğrafyada konuşulan Türkçe ve lehçeleriyle, Türk dili de ana dildir.
Ana dil, bir başka deyişle, birçok dil ve lehçenin anasıdır. Ana dillerin bir özelliği de yabancı sözcükleri itmemesi ve zaman içinde yutmasıdır. Yani dışarıdan gelen yabancı dilin sözcüklerini de sahiplenen dillerdir.
Bu özellik, dili zenginleştirdiği varsayılsa da, bana göre, aynı zamanda, dili kirletmektedir.
Bu konuda en çok saldırıya uğrayan dil, Türkçedir. Güzel Türkçemiz, Türklerin İslamiyet’i kabul ettiği yıllardan başlayarak yaklaşık 7 yüzyıl Arapçanın ve Farsçanın saldırısı altında kalmıştır.
Türkçemiz Selçuklular döneminde, Selçuklu sultanlarının aymazlığı sonucu Arapça, daha çok da Farsçanın (İran), Selçuklulardan sonra da Osmanlı padişahlarının tercihi ile Arapça ağarlıklı olmak üzere Arapça ve Farsçanın baskısı altında yok olma tehlikesi yaşamıştır.
Bu uzun zaman diliminde Türkçeye sahip çıkan, Türkçe konuşan, Anadolu insanları ile saygıyla andığım Karamanoğlu Mehmet Bey’dir.
Karamanoğlu Mehmet Bey, kendi beylik sınırları içinde: “Bundan böyle divanda, dergâhta, bârgâhta, çarşıda ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır” diyerek Türkçeye sahip çıkmıştır.
Bu Konuda Ziya Gökalp (1876–1924) kaygılarını belirtip bugüne de esin olan önerilerde bulunmuştur. Bu önerilerinden önemli bulduğum ikisini buraya alıyorum.
1. Ulusal bir dilin oluşturulabilmesi için halk edebiyatında kullanılan dil alınmalı.
2. Halk dilinde Türkçe karşılığı olan sözcükler atılmalı ama halkın diline girmiş, Arapça Farsça sözcükler korunmalı, demiştir.
Biz Türkler, Araplaşmaya başladığımız o uzun sürecin sonunda tehlikenin farkında olan Mustafa Kemal Atatürk, bir söylevinde: “Arkadaşlar, bizim ahenkli, zengin dilimiz, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtaracaktır” demiştir. Bu amaçla Cumhuriyetin ilk yıllarında, TDK ve TTK’yi oluşturarak Türk tarihinin ve Türk dilinin kökenine inmeyi ve dilimizi yabacı, özellikle, Arap ve Fars dillerinin esaretinden kurtarmayı amaçlamıştır. TDK, TTK gibi kurumlar, Atatürk Devrimleri’nin kalelerinden sadece ikisidir.
“Her devrim, karşı devrimi de içinde barındırır.”
Toplumlar kendi yararına olan devrimi koruyamazsa karşı devrimciler yani gericiler devrimin kalelerini içeriden yıkarlar. Atatürk’ün dediği gibi tersanelerine girerler, Köy Enstitülerine yaptıkları gibi, devrim değerlerinin içini boşaltırlar. Türkiye’de 1950’li yıllardan beri yaşanan, budur.
Atatürk Devrimleri halkın aymazlığı, aydınların tutarsızlığı (Bu anlamda gericiliğe ve faşizme boyun eğmeyen, direnen, direndiği için karanlık köşelerde katledilen, faşizmin zindanlarında, işkencelerde ağır bedeller ödeyen, İdam edilen, yakılan aydınlarımızı ve gençlerimizi saygıyla anarak ve tenzih ederek söylüyorum.) yüzünden sahipsiz kalmıştır.
O kadar ki, “Önümüzde iki yol var: Ya uyanıp dilimizi koruyacağız ya da iki nesil sonra Türkiye diye bir ülke, Türkçe diye bir dil kalmayacağını kabul edeceğiz! Seçim sizin” diyerek uyarıyor Oktay Sinanoğlu.
"Bir ülkede, halkların sağduyusu, aydınların öngörüsüyle uyuşmuyorsa, o ülkede aydınlar ya korkunun kölesi ya da egemenin kuklasıdır."
Faşizm ve gericilik böyle ülkelerde saltanat sürer.
Bu konuda söylenecekleri bir başka yazıda anlatmak üzere asıl konumuza dönelim.
Ana dili: Çocuğun ailesinden ve içinde yaşadığı topluluktan edindiği dil. (TDK)
"Rüya gördüğün, düşündüğün, hatta başka dillerdeki düşünceleri bile fark etmeden çevirdiğin dil anadilindir" diyor. Chris Molesey (Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası Editörü)
“Her ulus için anne dilleri, anne sütü gibidir. Bir yaşa, döneme kadar anne dili çocuk için gerekli ve önemlidir. Her ülkede okullu dönem ile birlikte anne dillerinin yerini, o ülke insanını birleştiren, koruyan, bir harç, şemsiye olarak ana dil alır ve birey artık ana dil bilinciyle hareket eder, etmelidir,” der. Prof. Dr. Mukim Sağır,
"Dilin düşünceyi, düşüncenin dili beslediği gerçeği, kişiliğin biçimlenmesinde anadilinin ve onu yaratan kültürün yaşamasının ne kadar önemli olduğunu gösterir.
Bütün diller bu özellikleriyle bir anlamda insan-doğa, insan-insan arasındaki ilişkileri ifade eder." İsmail Sağdıç.( Eğitim-Sen gen. Örgütlenme Sekreteri)
Ben de: İster ana dil isterse ana dili olsun, ister resmî ister yöre dili, isterse de kabile dili olsun bütün diller, benim dilim kadar kutsal ve değerlidir diyerek, yazımı şöyle sonlandırmak istiyorum.
"Dil, kimliğin mührüdür. Dilini kaybeden kimliğini giderek ulusunu kaybeder."
---------------------------------------------------------------- Tahir Eker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.