Dil Boşuna Mı Yaratılmış Sanır Şu İnsanlık
Kelimeler dilden çıktığında önemli olur, sırlar artık dışarıdadır, kulaklarda bomba etkisiyle beyine gider. Etkileri, gücüyle sınırlıdır. Ama mutlak bir etkisi vardır. İntihar edecek kişiyi dünyaya geriye döndürebilir, hayat dolu insanı çukura itebilir. Hani deseniz ki, ne derse dersin, varsın konuşsun dursun… Ne yapabilir ki? Hayır, onun yaptıklarını zamanla görünce bunu dediğinize pişman olsanız da geriye dönemezsiniz!
Dilin eğitimi ve sözcük zenginliği çok önemlidir. Çocuk aylar ilerledikçe ilk ne konuşur diye ebeveyni merak eder durur. Hatta anne ve baba yarış yaparlar… İlk önce anne diyecek, ilk önce baba diyecek diye. Sizce bunun söylenmesi sıradan mıdır, Hayır. Çocuğun kulağına giren sözcükler, beyinde yüklenmiş büyük sözcük zenginliğinde karşılığını bulduğunda eşleşir ve ortaya çıkar. Dışarıya fırlar…
Dil, yemeye de yardımcı olur. Bilir ki, aldığı enerjiyle varlığını sürdürecektir. Yediği güzel gıdalarla insanlığa hayrı olur, yediği zehirler ile insanlığa zarar verir. Hani diyeceksiniz, yediğimizle sözcüklerin ne ilişkisi olabilir ki? Düşünün, dokunmak da iletişimdir. Beden dili de… Dokunmak insanı nakavt edebileceği gibi sevgiye ve mutluluğa da sebep olacaktır. Dile dokunmak, onu iyi-kötü uyarmak… Düşünün ki, kimse yediğinin ne olduğuna, miktarına ve görüntüsüne aldırmaz bile… Doymasıdır önemli olanı. Enerjidir hedefi… İşte yanıldığımız nokta da budur.
Dil eğer güzel sözcükler zenginliği ile doluysa, okunası romanları olan yazar olabilir, unutulmaz şiirler yazabilir. Sunduğu seminerleri ile, kitlelere ulaşabilir, sıra dışı sohbetleri ile herkesi bir araya getirir, savaşları engeller, sağlıklı bir nesilin meydana geldiği fikirlerini dimağlara yerleştirebilir. Dil besmeleyi öğrenmişse, mutlaka tefekkür eder ve en sonunda elhamdülillah ile şükür eder. Dil, şarkılarıyla, ilahi sözleriyle, dik duruşuyla asr-ı saadet-İslamın altın çağı toplumunu yaşatır gönüllerde…
Dil eğer çıban, ur gibi virüslerin yurdu olmuşsa, ağız kokar, şerri sarar, çirkin görünür bedenine bakınca… İnsanı ilk etkileyen dildir çünkü… Dil hangi iklimi yaşıyorsa o insanda o iklimi yaşar, çevresine bu mesajı verir. Allah kimseye şerli dil, düşmanlık dolu fıtrat vermesin, Amin.
Dil aynı kültürden konuşmuyorsa, karşısındakine ne dediğini ifade edemiyorsa, ne dostluk olur ne arkadaşlık olur ne de aşk… Dil olmazsa insanlık da olmaz demek bu! Dil boşuna yaratılmamış işte… Dil et parçası değil yani… Kalp gibi manevi yönüde vardır. O manevi kalbi kalp yapan o manevi dildir. En büyük sorgu dilden çıkanın olsa gerekte mahşerde… Gıybet yapan, iftira eden, yalan söyleyen, kılıktan kılığa giren, riyakar olan o değil midir?
Bana göre dilimizle fazlaca meşgul olmalıyız, ona edep ve hayayı öğretmeliyiz. Çünkü ahlaki çöküntünün kaynağıdır dildir. Diline tanıyanlara ve ona mukayyet olanlara ne mutlu!
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Dilimiz bizim kişiliğimiz kimliğimizdir. Türkçe bu gün geniş coğrafyalarda konuşulan bir dildir eğer ki diğer Türki Cumhuriyetleri de hesaba katarsak. ''Söz ola kestire başı söz ola kestire savaşı.'' derler... Günümüz de kullanılan dil yani güzel Türkçe'miz büyük bir saldırı altında... Bir toplumu ele geçirmek isteyenler zaten ilk önce dili yozlaştırmaktan başlıyorlar işe... Bunun geçmişten gelen bir sürü örneği var... Bunu nasıl yapıyorlar? Gençlerin gündelik kullandığı dili bozuyorlar, saçma sapan kelimeler türetip bunu girdikleri her toplulukta kullanmaya gayret ediyorlar. Görsel ve yazılı basın ile günümüzde dile müthiş saldırılar var. Dükkan isimlerine bile bakın anlamını bilmediğimiz bir sürü isim, tabelalarda hali hazırda mevcut. Dil elden gitti mi Allah muhafaza bağımsızlık da gider, gençlerimizin ve onları yetiştiren anne babalarımızın bunu akıllarından hiç çıkartmaması lazım... Manidar bir yazıydı kutlarım...
saf şiir
Saffet bey Merhaba!
Öncelikle “Dil Boşuna mı Yaratılmış Sanır Şu İnsanlık” başlığı ile yazdığınız anlamlı yazı için tebrik etmek isterim.
Hiç dil boşa yaratılmış olur mu? Zaten şu yalan dünyada yaratılan hiçbir şeyin boşa yaratılmadığını her aklıselim idrak eder.
Bilirsiniz, Karamanoğullarının üçüncü hükümdarı Karamanoğlu Mehmet Bey, onüçüncü yy’da 1277 yıllarında; millet olarak yaşamanın ilk şartı olarak, dil birliğinin sağlanması
gerektiğine inanıyordu.
Kendi dilini ve kültürünü hor görüp başka kültürlere özenenlere karşıydı. Ve BUGÜNDEN SONRA DİVANDA, DERGAHTA, BARGAHTA, MECLİSTE VE MEYDANDA TÜRKÇEDEN
BAŞKA DİL KULLANILMAYACAKTIR. Diye ferman çıkarıp yayımladı. Ayrıca Hacı Bektaş Veli’nin “Eline Beline Diline “ sahip ol ifadesinde de El =Vatan Dil =Türkçe Bel =Soy ve sop olarak anlaşılması gerekir.
Selam ve sevgilerimle.