- 214 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖYLE BİR HİKAYE/ BÖLÜM – SEKİZ
ÖYLE BİR HİKAYE/ BÖLÜM – SEKİZ
Saat beşe doğru Ayfer’in yanından ayrıldım. Haznedar’a gelmem saat altıyı buldu. Önce markete uğrayıp, hazır köfte aldım oradan manava uğrayıp Oktay’ın evine, daha doğrusu evimize gittim. Merdivenlerden inerken genç bir kızla karşılaştım. Bana dikkatle baktıktan sonra, yanımdan geçip birkaç basamak merdiven çıkıp durduğunu fark ettim. Bana seslenerek,
‘’ Pardon kime bakmıştınız?’’
‘’ Oktay’a baktım.’’
‘’ O şimdi dükkândadır, orada bulabilirsiniz.’’
‘’ Haberi var biraz sonra gelecek.’’
‘’ İyi günler.’’
‘’ Size de iyi günler.’’
‘’ Şu işe bak beyimiz çok kıymetliymiş?’’ Kapıyı açıp içeri girdim. Allah’tan sabahtan mutfağı toparlamıştım. Oktay’ı arayıp, eve ne zaman geleceğini sordum. Dükkânı akşam sekizde kapatıyormuş. Önce köfteleri sonrada sırayla domates ve biberleri kızarttım. Yanına da güzel bir marul salatası yaptım. Meyve de ise, erikle şeftalide karar kıldım. Sofrayı hazırladıktan sonra oturup bir sigara yaktım. Bu arada televizyonu açtım. Ama kitaplar daha çok dikkatimi çekti. İçlerinden bir tanesini çekip aldım. Dilinde Aşk Vardı Yüreğinde İhanet. Kitabın yazarıda, Tuğrul Ahmet Pekel. Yoksa bu kitabı yazan bizim adam mı? Niye olmasın ki? Sorun şu ki isimler tutmuyor. Ama bir ara yazıyorum demişti. Kitabı okumaya başladım. Hasan Cevat’la Veda Arasıl’ın, inanılmaz aşkını anlatıyordu. Tuhaf olan onlarda bizim gibi. Biri gencecik bir kız diğeri ise, orta yaşlı bir adam. Bir solukta kitabın yarısına gelmiştim. Bir ara gözüm saate takıldı. Yedi buçuğa geliyordu. Sofrayı hazırladım beklemeye başladım. Merdivenden inen ayak seslerini duyunca, kalbim küt, küt atmaya başladı. Kapı açıldı ve erkeğim içeri girdi. Etrafa şöyle bir bakındıktan sonra,
‘’ Hayatım sen ne yaptın böyle?’’
‘’ Fazla bir şey yaptığımı sanmıyorum. Zamanım kısıtlıydı. Ellerini yıka ve sofraya otur.’’
‘’ Beni şaşırtmaya daha ne kadar devam edeceksin?’’
‘’ Benden bıkıp kovuncaya kadar.’’
‘’ Senden bıkmak mı? Hiçbir zaman, ne kağıt ne defter, ben seninle, gözle görünmeyen bağlarla bağlıyız. Gerisi teferruat. Ellerimi yıkayayım sofraya oturalım.‘’ Merdivenlerden inerken genç bir kıza rastladım.
‘’ Tamam, anladım Bülent Beyin kızı Ayça. Çok iyi insanlar. O kadar iyiler ki, yaptığı yemeklerden mutlaka bana da bir tabak düşerdi. Ayça’yıda çok severim kafa dengi iyi bir kız.’’
‘’ İyi olmak karşılıklıdır canım bunu unutma.’’
Çaylarımızın üzerine birer tabak ta sütlaç yedikten sonra, kalktık. Eve geldikten sonra biraz spor kanallarını seyrettik. Oktay soyundu ve hemen yorganın altına girdi. Sıra artık bana gelmişti.
‘’ Üzerimde hiçbir şey olmadan bedenimi görmek istiyordun? Artık bu isteğini gerçekleştirme zamanı geldi.’’
Karşısında yavaş, yavaş soyunmaya başladım. En büyük hayalimi gerçekleştiriyordum. Sevdiğim adamın karşısında anadan üryan kalmak, sonrada bedenimi ona sunmak. Sağlıklı her kadının dillendiremediği ama en büyük hayali bu değil midir?
Nihayet Oktay’ın karşısında, zerre kadar utanç duymadan çırılçıplaktım. Elimden tutarak beni yatağa çekti. Yanına uzandım. Birbirimize sarıldık, susuzluktan kurumaya yüz tutmuş dudaklarımız birleşti. Kana kana susuzluğumuzu gideriyorduk. Elleri vücudumun her noktasında dinmeyen fırtınalar yaratıyordu. Yavaşça üzerime çektim ve sakin sulara doğru yüzmeye başladık. Şimdi Allah katında gerçek karısı olmuştum. ‘’ Senin en çok neyini seviyorum biliyor musun?’’
‘’ Neyimi en çok seviyormuşsun bakalım?’’
‘’ Şu ellerinle memelerimi avuçluyorsun ya, o an eriyip bitiyorum. Bir problem daha var? Banyo.’’
‘’ Banyo mu?’’
‘’ Evet, aşkım, banyon kutu gibi küçücük. İkimiz birden nasıl sığacağız?’’
‘’ Düşündüğün şeye bak, İkimiz istedikten sonra anahtar deliğine bile sığarız. Esas sorun Karamel. Seni nasıl kabullenecek bakalım?’’
‘’ Hadi hayatım uyuyalım ama bir daha yapalım dersen bence sakıncası yok.’’
‘’ Sırtını dön bana başını koluma koy kendini bana yasla zaman uyku vakti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.