- 372 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖYLE BİR HİKAYE/ BÖLÜM – BEŞ
ÖYLE BİR HİKÂYE/ BÖLÜM – BEŞ
On dakikadır Sirkeci garının önünde bekliyordun. Yine ah şu kadınlar diye düşündü. ‘’ İlle erkekleri bekletmekten zevk duyuyorlar.’’ Kafasını kaldırınca, ceylan gibi sekerek, saçlarını dalgalandıra, dalgalandıra geldiğini gördü. Her şey aklından uçup gitti. Buse’yi gülümseyerek karşıladı. ‘’ Nerede kaldın be güzelim?’’
Gözlerinin içine bakarak sarıldım. O kadınsı kokusunu içime çekmek benim için vazgeçilmez bir alışkanlık oldu.
Bu kadar yeter diye bir adım geri çekildi. ‘’ Ne yapıyoruz?’’
Elini avuçlarımın içine alarak, ‘’ Seninle zevkli bir Boğaziçi yapacağım diyerek iskeleye doğru yürümeye başladık. Biraz sonra motorun kıç tarafında Galata Kulesini seyrediyorduk. Bu sırada motor da hareket etti. Boğaza doğru gezimiz başladı. ‘’ Bundan sonra sırada ne var?’’
‘’ Dönüşümde balık ekmek yemeye ne dersin?’’
‘’ Allah derim. Zaten karnımda aç.’’
‘’ Sen balık ekmek ye, ben seni yiyeyim. Kabul mü?’’
‘’ Acele etme iştahını eve sakla.’’
‘’ Bana sürprizin mi var?’’
‘’ Ki bilir neden olmasın adamım?’’
‘’ Merak ediyorum, ben üzerimde hırkayla üşürken, sen kısa kollusun ama üşüme diye bir şey yok sende.’’
‘’ Cevabı çok basit, kadınlarda erkeklere nazaran, yağ oranı çok fazla. Farkındaysan ben de kadınım.’’
‘’ Bak bu inkâr edilmez, hem de çok güzel bir kadınsın.’’
‘’ İltifatın için teşekkür etmeli miyim?
‘’ Etmesen de olur ben mütevazı bir adamım.’’
Eminönü’ne dönüşümüzü balık ekmek ziyafeti ile taçlandırdık. Biraz balık yakalamak için denize olta atanları seyrettik. Daha sonra Sirkeci garına döndük. Beklediğimiz zamanı saymazsak, Bakırköy’e olan yolculuğumuz on beş dakika sürdü. Cevdet’in yanına uğrayarak biraz lafladık tan sonra evin yolunu bulduk. İçeri girer girmez kendini divana attı. Bana gel yanıma uzan diye işaret etti.
Bütün gün beklediğin an gelmişti. Kolumu başının altına alarak, ‘’ Hep bu anı bekliyordun değil mi?’’ Sadece evet dedim ve Buse’ye sarıldım. Verdiği tepki beni fazlası ile heyecanlandırdı ve dudaklarımız birbirine hasret kalmışçasına tutku ile kenetlendi. Öpüşmeye başladık. Birbirimizden ayrıldığımızda, nefes nefese kalmıştık.
İstemeden ağzımdan dökülen kelimelere ben bile şaşırdım. ‘’ Vücudunun üzerindeki fazlalıkları çıkardıktan sonra görürsem çok daha mutlu olacağım.’’
‘’ Her şeyin bir zamanı var. Elbet göreceksin, hem de doya, doya. Ha sana ufak bir hediyem var.’’
‘’ Merak ettim bana hediye almak nereden aklına geldi. Hani nerede?’’
İşte diye avucunu açtı. İki tane minik maket araba bana bakıyordu. Bir kere daha sarıldım Buse’ye ‘’ Sen şeytanın tekisin, beni neremden vuracağını iyi biliyorsun canım.’’
‘’ Bugün beni çok yordun ama bu yorgunluk her şeye değer. Gitme zamanı geldi. Akşam telefonla görüşürüz aşkım.’’
‘’ Evdekilere ne diyeceksin?’’
‘’ Anneme doğruyu söyleyeceğim, diğerlerine bir şeyler uydururum. Her zaman ki gibi kapıyı aç ben merdivenleri çıkarım. Arkasından seslendim, ‘’ Çok tuhaf değil mi?’’ Durdu ve arkasını dönerek, ‘’ Tuhaf olan ne?’’
‘’ Sen yirmi dokuz yaşındasın, ben elli yaşındayım. Tuhaf olan da bu.’’
Güldü, bazen iş yaşta değildir dedi ve merdivenleri çıkmaya devam etti. Hemen pencereye koşup öpücük göndermesini beklemeye başladım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.