ÇİNGENE
Evvel zamanın birinde Çingeneler Diyarı’nın rengarenk çingenesiydim ben. Gökkuşağı edasında saçlara, bütün renklerden derlenmiş bir ten rengine sahiptim. Renklerin kontrastlarını ezberletmeye çalışan tüm bu soluk düzenin karşısında bordoyla yeşilin kontrast olduğuna dair yeminler ediyordum, en büyük kanıtım uçları fırfırlı eteğimdi. Sokaklar boyunca parmak uçlarımda dans eder, tüm dünyanın en hoyrat “gpsy” kızı olurdum. Hayatın penceresine iki küçük saksı kaktüs, birkaç tane camgüzeli koymuştum. Bir şarkı söylese çingene kızları hemencecik pespembe olurdu ses tonları. Tüm sokaklara, tüm evlere, tüm çatılara papatyalar yağardı gökten. En büyük zenginliğim elişi kağıtlarından yaptığım evimdi. Küçük bir çocukken yaz kış ayırt etmeden bacasından duman çıkan o evden hiçbir farkı yoktu. Bugün çeyrek asıra dört kala ben hala yaz kış bacasından duman çıkan o evin bahçesindeki vişne ağacında soluklanıyorum. Ve bu satırlar tüm çingenelere, çingene ruhlulara, kontrast renklere, fırfırlı eteklere, kaktüslere, camgüzellerine, elişi kağıtlarına, yaz kış bacasından duman tüten evlere, ve vişne ağaçlarına armağan edilmiştir.