- 260 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KARLA GELEN ÖLÜM- Bölüm-1
+
KARLA GELEN ÖLÜM - Bölüm 1
BÖLÜM- 1
Esen şiddetli rüzgârın eşliğinde gökyüzünden düşen kar parçaları kelebekler gibi dans ederek yeryüzüne iniyorlardı. İstasyondan ayrıldığına bin pişman olan gölge, kayıp düşmemeye gayret ederek hedefine doğru emin adımlarla ilerlemeye başladı. Çok az kalmıştı. Bütün her şey sona erip ruhu sonsuza kadar rahat edecekti. Sırt çantasını okşadı. Bütün hayalleri onun içerisindeydi. Artık kovalamaca bitmiş yıllardır yüreğinde taşıdığı intikam ateşini sonsuza kadar gömeceği an adım, adım yaklaşıyordu. Köşeyi dönünce, uzaktan bir hayalet gibi görünen evi hayal mayal gördü. Hiç değişmemiş gibi diye düşündü. Duvarın dibine çökerek cebinden sigarasını çıkartarak dudaklarının arasına yerleştirdi. Zorlukla yakarak derin bir nefes çekti. Yağan kardan şimdiden her taraf bembeyaz olmuştu. Uzaktan gelen bir arabanın sesini duyunca iyice çökerek adeta duvara yapıştı. Biraz sonra araba yanından geçip tipinin içinde kayboldu.
Sindiği yerden kalkarak bahçeye girdi. Kapının yanı başında, saksının içinde toprağa gömülü olan anahtarı alarak, kapıyı açıp içeri girdi. İkinci katta kız kardeşi odasında gürültüden uyanmasın diye, kapıyı yavaşça kapattı. Sırt çantasını çıkartarak masanın ayaklarının dibinde yere bıraktı. Birden kendine gelerek ikinci kata çıkan merdivenlere yaşlı gözlerle baktı. On yıl önce yaşanan o katliamdan sadece kendi sağ çıkmıştı. Eğer kız kardeşi yaşamış olsaydı şimdi on iki yaşında olacaktı. Ya anne ve babası her an bir köşeden çıkacaklarmış gibi bir beklenti içindeydi. Sallanarak merdivenleri tırmanıp ikinci kattaki kız kardeşinin odasına girdi. Her şey hala on sene önce bıraktığı gibi duruyordu. Yarısı yerde kanlı yorganı ve kan içindeki çarşaf zaman bu odada nasıl bıraktıysa öyle duruyordu. Yerde sırt üstü yatan oyuncak bebeği aldı yatağı üzerine koyarak kanlı yoganı üzerine örttü. On senedir evden içeri girmeye cesaret edememişti. Yeniden aşağıya inerek, birkaç odun parçasını ocağa atıp üzerine gaz döküp tutuşturdu. Oda yavaş, yavaş ısınmaya başlarken, yere sırt üstü uzandı ve gözlerini yumdu. Tam kendinden geçmişti ki, telefonun sesiyle yattığı yerden sıçradı. Arayan Rahmi idi,
‘’ Bir haber var mı kardaş? Var de ne olur?’’
‘’ Var abi Sami’nin yerini bulduk.’’
‘’ Yaşatmayın iti.’’
‘’ Abi Sami evlenmiş iki çocuğu var.’’
Birden duraladı kendi yaşadığı acıyı çocukları da ölünceye kadar yaşamalı diye düşündü.
‘’ Çocuklarla karısına dokunmayın, ama Sami ölecek. Sonrada sıra öbürlerine gelecek. İşi bitirdin mi yanıma gel. Dikkat et kimse senden şüphelenmesin.’’
‘’ Baş üstüne abi merak etme.’’
Telefonu yavaşça kapattı. Yarın evi temizleyip yaşanır hale getirmeliyim diye düşündü. Bu cinayetlerle benim aramda bağlantı olduğunu kimse düşünmemeli.
Sabaha kadar deliksiz uyudu. Sabah güneşin gözünü alan bıçak gibi keskin ışığıyla uyandı. Gözlerini kırpıştırarak açtı ve nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Uzun, uzun tavana baktı, dün sabahtan beri başından geçenleri sıralama yaparak, düşünmeye başladı. Birden Rahmi ile yaptığı konuşma aklına gelince, yattığı yerden hızla kalktı.
Mutfağa giderken masanın üzerinde duran boş şişelere gözü takıldı. Yine içkiyi fazla kaçırmışım dedi. Elektrik kesik olmadığına göre, ocak çalışıyor olabilirdi. Çaydanlığı suyla doldurdu ve ocağın üzerine koydu. Düğmeyi çevirince sevinçle ocağın çalıştığını gördü.
Şanslı adamım dedi kendi kendine.’’ Hem de çok şanslı.’’ Akşamdan kalan son yiyecek kırıntılarını masanın üzerine dizdi. Çayın demlenmesini beklemeye başladı.
Karnını doyurdu, sigara paketinden son sigarasını alarak yaktı. Kapının eşiğine oturarak bahçeyi seyretmeye başladı. Bahçede en azından bir metre kar vardı. Geceki dondan sonra evin saçağında sarkıtlar oluşmuştu. ‘’ Bugün burada işim var kasabaya ancak yarın inebilirim diye düşündü. Geldiğinden beri düşünmekten başka bir iş yapmıyordu. Saatine bakarken Rahmi’nin gelmediğini fark etti. Birden çitin üzerinde kıpırdamadan duran bir serçe gördü. Şaşırmıştı. Bu havada bir seçe. Hiç acele etmeden yerinden kalktı. Kuşu ürkütmemek için çok yavaş hareket ederek çitin yanına gitti. Serçenin donmuş olduğunu tahmin ederek ‘’zavallı kuş’’ dedi. Avucuna aldı evden içeri girdi ocağın yanında ufacık bir kutunun içine bıraktı. Yeniden kapının eşiğine oturdu. Rahmi’nin tepeden aşağı doğru inerken kendine seslendiğini gördü ve elini salladı. Yanına gelmesi uzun sürmedi, ‘’Nerede kaldın oğlum. Meraktan öldüm.’’
‘’ Hiçte ölmüşe benzemiyorsun be Recep.’’
‘’ Neler getirdin bana?’’
‘’ Kollarım koptu vallahi, ama getirdiklerim bir müddet seni idare eder. Beş, altı paket sigarada aldım ama senin içtiğin marka kalmamış.’’
‘’ Olsun bunlarla idare ederim.’’
‘’ Hala intikam almayı düşünüyor musun?’’
‘’ Bilmiyorum Rahmi? Bir müddet burada takılacağım, ondan sonra karar vereceğim. Daha sonra sana haber veririm şimdilik sende hiçbir şey yapma. Sen gelmeden kendime bir arkadaş edindim ama yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum.’’
‘’ Bu ne demek şimdi?’’
‘’Kutunun içine bak.’’
İçeri uzanarak arkadaşının arkasındaki kutuya baktıktan sonra, ‘’ Sen benle dalga mı geçiyorsun kutunun içinde bir şey yok.’’ Recep, merakla arkasını dönünce kutunun içinde serçeyi göremeyince gayrı ihtiyari masaya baktı. Kuş masanı üzerindeki ekmek kırıntılarını didikliyordu. Arkadaşına bakarak masayı gösterdi. Gülerek, ‘’ Arkadaşım burayı sevdi. Ben bugün buradayım, sen ne yapıyorsun?’’
‘’ Hele kasabaya bir döneyim düşüneceğim. Yarın uğrarım istediğin bir şey var mı?’’
‘’ Birkaç tane gazete getirirsen çok makbule geçer.’’
‘’ Getiririm arkadaşım hadi eyvallah.’’
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.