- 300 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Eski Mısırlılık öldü mü canım?
Bugün de Taha sûresini okurken şöyle birşey dikkatimi çekti arkadaşım: Cenab-ı Hak, Musa aleyhisselama nübüvvetinin müjdesini verdikten hemen sonra, kısa bir mealiyle "Şüphesiz ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Onun için bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl!" buyuruyor. Buraya kadar tamam. Bu kısmı anlıyorum. Daha doğrusu: Bu kısma kadar aklımda hiçbir ’acaba’ oluşmuyor. Fakat devamında hemen şu geliyor: "Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onun vaktini gizli tutuyorum ki herkes yaptığının karşılığını görsün. Sakın kıyamete inanmayıp heva ve hevesine uyan kimse seni ona iman etmekten alıkoymasın. Sonra helak olursun."
İşte bu kısım işi biraz garipleştiriyor. ’Garip’ derken, yanlış da anlama sakın, ’yersiz’ manasına değil arkadaşım. Hâşâ. Bu garip buluşun ’hikmet okumaları’nın hemen öncesi olduğunu çok tecrübelerimle biliyorum. Yani: Garip buluyorum çünkü ondaki hikmeti çözemiyorum. Çözdüğümde garipliği de geçecek. Gözlerim açılacak. Körlüğüm gidecek. "Peki neden bu ifadeyi garip buldun a şaşkın çocuk!" dersen ona da cevabım şöyledir: Burada çok keskin bir sıçrama varmış gibi geliyor. Evet. Namazın emrinden hemen sonra birden kıyametin bahsinin gelmesini yadırgıyorum. Hatta şunu soruyorum kendime: Neden Kur’an-ı Hakîm burada ’ölümü’ değil de ’kıyameti’ hatırlatmayı seçti Musa aleyhisselama? Halbuki ölüm de aynı fonksiyonu görebilirdi.
’Herkesin yaptığının karşılığını göreceği’ diyara gidiş neden ’ölüm’ üzerinden değil de ’kıyamet’ üzerinden anlatıldı? Aaa! Sonra aklıma ’mumyalar’ geliyor. Gülme yahu. Şaka değil. Eski Mısır’a dair malumatıma uzanıyorum hemencecik. O zaman şöyle birşey parlayıveriyor zihnimde: Bu salaklar koruyabildikleri sayesinde hiçbir yere gitmeyeceklerini sanan zavallılar. Binlerce yıl dayanan binaları var. Binlerce yıldır çürümemiş cesetleri var. Binlerce yıldır yıkılmamış heykeller dikmişler. Belli ki ’binlerce yıldır’ mevzuunda bir teselli bulmuşlar. Belki de ölümü dahi aştıklarını düşünmüşler. Hatta bu uzun ömürlülükten kıyametin inkârına kadar gitmişler.
Sûrenin devamına dikkat edildiğinde başka türlü bir bekaya daha bağlandıkları anlaşılıyor. Nedir o peki? Hemen 57. ayetteki Firavun’un sorusuna gidelim: "Ey Musa! Sen sihrinle bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?" 63. ayette de aynı şeyi büyücüler söylüyor: "Dediler ki: Bunlar herhalde iki sihirbaz, istiyorlar ki, sizi sihirleriyle yurdunuzdan çıkarıversinler ve en faziletli olan dininizi gidersinler."
Eski Mısır uygarlığının üçbin yıl kadar sürdüğü düşünülürse kültürlerine ne türden bir üstünlük atfettikleri anlaşılabilir. Öyle ki başlarındaki Firavun’a bile bir parça ilahlık atfetmektedirler. (Devletçiliğin zirve noktası da budur herhalde.) Hatırlayalım. Aynı sûrede Firavun’un Musa aleyhisselama ilk sorusu da şudur: "Önceki nesillerin hali ne olacak?" Allahu’l-a’lem kaydıyla söyleyelim: Belki de burada sorguladığı kutsadıkları medeniyetin kendilerinden önceki kısımlarına ne olacağıdır.
Onlara yapılan tebliğ tapındıkları medeniyet adına büyük bir değişimdir. Yani direnişleri biraz da onun bekası içindir. Bu da hak dine daveti neden ’yurtlarından çıkarılma tehditi’ olarak algıladıklarını açıklamaktadır. Malum, statükoya tapanlar, en ufak bir değişiklik teklifini dahi topyekûn varlıklarına bir saldırı olarak algılarlar.
Hülasa: Musa aleyhisselam, nübüvvetinin hemen ardından kıyametle ilgili bilgilendiriliyor, zira Eski Mısır’ın kıyametle ilgili takıntıları var. Ölümden sonraki bir yaşama inanıyorlar ama medeniyetlerinin yıkılacağına inanmıyorlar. Tekrar dirilişin bu dünyada olacağını sanrılıyorlar. Bunu mumyalarını tekrar kalktıklarında yokluk çekmesinler diye hazineleri/köleleri ile birlikte hapsetmelerinden de anlayabiliyoruz.
Yani Kur’an’ın Musa aleyhisselama yaptığı uyarı aslında tebliğinde gözetmesi gereken bir hassasiyete dair ders. Sadece ona mı? Hayır. Bize de uzanmış bir ders. Biz de medeniyetlerinin bekasını hidayetten daha fazla önemseyenlere ’kıyamet’ üzerinden hatırlatmalarda bulunabiliriz. Nitekim bugün kapitalizmin üretim/tüketim şehvetine en ağır darbeler de çevreci çalışmalardan/hatırlatmalardan geliyor. Zira bu çabalar onlara sonsuz sandıkları dünyalarının kendi elleriyle sona gittiğini gösteriyor.
Arkadaşım, doğrusunu Allah bilir elbette, fakat ben de kendimce sezdiklerimi böylece seninle paylaştım. Çünkü bugünlerde sıklıkla gündem olan ’klonlama-dondurma-bedenden bedene zihin nakli’ gibi meselelerin Musa aleyhisselam kıssasının yeni bir versiyonunu gözlerimize serdiğini düşündüm. Evet. Seküler medeniyet kendi tıbbından faydalanarak yeni bir Eski Mısır inanışı üretiyor. (X-Man Apocalypse filmini izleyenler Firavun karakteri üzerinden bunun daha doğrudan bir bağlantısının kurulduğunu görür.) Âdeta ölümü engelleyebileceğini gözüne kestiriyor. Bunu başarabilir mi peki? Hayır. Ama kendini aldatmak da ahmaklar için bir çıkıştır. Biz istikametimizi Hak Teala’dan dileyelim. Âmin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.