Öyleymiş gibi olan şeyler üzerine/Ritüel adanmışlığı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Aslında kendimi çok daha kötüsüne hazırlamıştım,böyle yaparsam daha az hasarla atlatabilirim diye düşünmüştüm fakat psikolojik ve fizyolojik bunca hazırlığımda bile bu kadar yenilmişlik ve hatta çöküş hali bir sonucu beklemiyordum doğrusu.
Ritüeller…Ah şu Ritüellerimiz…
Tuhaf bir algısı var bazılarının..Yani bile bile kendini ateşe atmak gibi bazen..İnsanın mazoşistçe davranması gibi geliyor bana bazıları,sırf ritüeller yerini bulsun diye.Toplumsal varlık olduğumuzu hissedebilmek için..Her şey bunun için..
Ama biz buna alışığız değil mi?Toplum olarak başkası bizi güzel yerlerde gezerken görsün diye değil mi sosyal medyada bunca fotoğraf paylaşmamız,güzel yemekler yerken ve çok çok mutluyken ya da öylesine sadece öyle görsün diye değil mi tüm çabamız?
Biz öyle hissettiğimiz için değil,öyle görsün diye başkaları,
Biraz düşününce öyle görünsün diye yaptığımız ne çok şey var değil mi?
Herkes paylaşıyor, ne var ki bunda deniliyor. Zaten sorun da bu ya..İçtenlikle ve içten gelen ya da o ana dair güzel bir duygunun paylaşımını asla kastetmiyorum..Fakat bu öyle görünsün diye algısının açıklaması var mı?
Bazen topluca komedi filminde yer alan bir figüran gibi hissediyorum kendimi..Herkes bir rol almış ve o kadar ciddi sahiplenmiş ki rolünü adeta yaşıyor.Rolünü kolay kolay kimseye kaptırmaya da niyeti yok..Toplumca çok iyi Yeşilçam karakteriyiz aslında.Kimse değerimizi bilmiyor o ayrı mesele.
Günlerdir ritüeller gerçekleşsin diye tüm yaşam devinimizi yeni baştan düzenledim annem sayesinde..Ayıp olmasın diyelerle başlayan bir sürü hazırlık,telaş içinde 5 günlük yemek planımız bile hazırdı ,ayrıca hangi misafir nerede kalacak o bile programlanmıştı.Her şey mükemmel olmalıydı.
Önemli bir durum da değil yani..
Yeğenimin düğünü olacak..Ama bu düğün olacak diye,bir aydır sıkı bir gerilimin içindeydik hala içindeyiz aslında hatta ben bu satırları yazarken gerilimin birinci aşamasının ciddi travmalarını hissederek yazıyorum,zira dünkü kına gecesindeki gürültünün yarattığı baş ağrısı saatlerdir beni etkisi altına almış durumda..
Bir sevinci, bir an’ı, olayı, durumu büyütmek ve olağanüstü boyuta taşımak sadece bizim toplumumuza özgü mü acaba? Bayramlarda, özel günlerde daha sabahın erken saatlerinden dehşet bir tebrik yoğunluğu yaşıyoruz toplumca…Daha sakin olamaz mıyız acaba? Ne bu telaş anlayamadım hiçbir zaman? Sevinç, sadece telaşla ve illa kollektif yaşam algımızla mı mümkün? Özel günlere karşı olduğumun düşünülmesini istemem(Karşı olduğum günler de var ama) ben yalnızca dışardan müdahalenin insanın hislerine müdahalesinden rahatsızım,hissettiklerimiz bir başkasının yönlendirmesiyle olmamalı.
‘’Ya, bi durun daha ben bir şey hissetmedim…’’diyesi geliyor insanın..
Konumuza dönecek olursak yeğenimin evliliği beni hem çok duygulandırıyor doğrusu çok da sevindiriyor,aşık olduğu ve bizim de çok sevdiğimiz bir gençle evlenmesi ayrıca mutluluk verici..Fakat yeğenime ve nişanlısına iki koca gece salonda eğlence gerekmediğini kına gecesini daha sade biz bize daha eğlenceli kılabileceğimizi söylediysek de ikna olmadı…İki gece çok derken biz 3 gece merasimle karşı karşıya kaldık.
Önce kına karılma partisine davet edildik sonra kına gecesi ve daha düğün…Düğün henüz gerçekleşmedi. Daha bundan öncesi Bekarlığa veda partisini saymıyorum bile..
Ritüelleri yasallaştırmak ve onları üst düzey yaşanmışlık algısı saymak üniversite mezunlarının da tekeline girdi. Tuhaf bir algı karmaşası gibi geliyor bana..
’’Çanlar kimin için çalıyor’’ diyordu ya hemingway…
Ah ah o dünkü davullar hala kafamda çalıyor benim,üstelik hiç edebi,estetikbir algısı olmayan gürültü kirliliği halinde. Ama ne toplumun ne evlenecek olan yeğenimin umrunda bu.
Genç kızlar evliliğe nasıl yaklaşıyorlar diye bir çalışma yapılmalı bence…Evlilik algıları sorgulanmalı ve tartışılmalı..
Geçen yaz bir akşamüstü kızımla yürüyüşe çıkmıştık,kızımla gezerken annemleri bir düğüne giderken gördük,kızım hiç tanımadığım kişilere ait bu düğüne gitmekte ısrar edince mecburen ben de salona gittim,günlük kıyafetlerimle salon kapısında öylece durup kızımı izlerken yanımda duran genç kıza baktım,o da ilgiyle sahnede dans edenlere bakıyordu.Bir ara göz göze geldik kızla.Merhaba dedim.gülümseyerek merhaba dedi o da.Davul sesleri ve olabildiğince kalitesiz müzikle dans dedikleri ama bence ne yaptıkları belli olmayan insanları izlerken ben içimden kızıma söylenirken kız bana baktı:
‘’Ne güzel eğleniyorlar değil mi, ben de bu gelin gibi bir gün gelin olacağım günün hayalini kuruyorum’’dedi.
Aptal bir yüz ifadesinin yüzümde belirdiğine eminim hatta bir yüz ifadesi bile belirmemiş olabilir ya da kocaman bir boşluğun silüeti belirmiş olabilir yüzümde..Kıza baktım hayal kurduğu şeyi anlamlandırmaya çalışıyordum..Kızın yaşı 20 den fazla değil..Tek hayali bu gelin gibi gelinlik giyip sahnede dans etmek..Ve evlenmek...
‘’Sizi fotoğraf çekmemi ister misiniz’’ diye sordu birden. Yok biz aslında düğüne gelmemişiz kıyafetlerimi özellikle gösterip bakın bu halimizden belli oluyordur,kızımı işaret ettim o’nu bekliyorum, dedim.
Kız üniversitede öğrenciymiş, Arkeoloji okuyormuş akşamları da düğünlerde fotoğraf çekimi yapıyor para kazanmak için.Biz konuşurken arkadaşları çağırdı onu,üç kız arkadaş aralarından birinin doğumgününü kutlamak için küçük bir pasta almışlar,içlerinden biri sevinçle getirdi minik pastayı.Üç kız arkadaş neşeyle pastayı üfleyen kız arkadaşlarını tebrik edip pastayı yediler.Üçü üniversite öğrencisi güzel mi güzel kızlar.Neşelerine hayran kaldım,ben gözümü kızımdan ayırıp onları izlerken onlar cep telefonlarından neşeli pozlar veriyorlardı hala..
Kızımın nazlanmaları eşliğinde evin yolunu tuttuk o gece,aklımda hala o kızın hayalleri…İnsanı hayallerinden anlamaya çalışmak acı verir mi insana?
Kızın hayalleri ve sahnedeki geline bakarken gözlerindeki o ışıltı…
İçim burkulmuştu, hatta içten içe öfke duymuştum,
evet öfkeliydim, hissettiğim duygu bu. Kıza karşı değil; ama öfkemin kime karşı olduğundan da emin değildim sadece.
Bana sorulsa biz toplum olarak nice tez konusu olabilecek potansiyellere sahibiz..Toplum olarak eğlenme algımız incelenebilir mesela..
Eğlenmeyi bile bilmeyen bir toplumuz ne yazık ki...En yüksek seste,en kalitesiz müzikle adeta koşar gibi dans etme,kıyafet seçiminde aşırılıklar,sarhoş tripleri, silah sıkma ve bir halay başı için ya da daha da anlamsız sebeplerden kavgalar..Gece yarıları korna sesleriyle konvoy oluşturma,havai fişeklerle yaratılan gürültü kirlilikleri..Adeta şiddet içerikli bir gerilim yaşıyoruz sevinçlerimizde..
Eğlenmeyi öğretebilir mi bize acaba birileri? Kararında ,kimseyi incitmeden kimseye zarar vermeden ve daha naif daha hissederek,yani birileri öyle görsün diye değil…
Ah…Tam da yazmaya odaklanmışken annem aradı şimdi…Damat tarafı gelin çıkarma ritüeli eksik kalmasın diye yarın onu da yapalım demiş bizimkilere, ayıp olur ‘’hayır’’ dersek diye düşünerek tamam olsun demiş bizimkiler.’’Erken gelin herkes burada bulunsun, ayıp olur yoksa diyor bana annem.
Yo yo…sorun etmeyeceğim bunları,hiç dert etmeyeceğim,kızmayacağım da..
Yarın gece düğünde havaya yumruk atıp dans ettiğim anın fotoğrafını instagram sayfamda paylaşacağım.
Zaten amaç;
Herkes ne kadar mutlu olduğumu görsün diye değil mi?
YORUMLAR
Önce genç çiftlere ömür boyu mutluluklar dileyeyim....
Yazının başlangıcında her satırda beynim de sorguladığım o sorgular sentezi bir noktadan sonra okunaksız bir yazıt oldu belleğimde direk yazıya döndüm çünkü 4 ay önce yiğenimin düğününde ki; o düşüncelerimin ve gözlemlerimin adeta kağıda dökülüşünü uygun adımlarla izledim...
Maalesef
İnsanlar düğün ve cenazelerde adeta Ritüelleri bir adım ileriye taşıma çabasına düşmüş el alem kurgusu o kadar çok işlemiş ki beyinlerine ve vahim olanı toplumun her kademesini bir sarmal gibi içine almış bu durum
İsyanın aslında isyanım dı
Sitemlerin sitemim di
Ne güzeldi düşüncelerin dile gelişi
Tebrik ederim seviyorum kalemini kelamını
Emeğine
Yüreğine sağlık
Sevgilerimle...