- 1051 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
ÜÇ KADIN ROMAN KAHRAMANI
Her edebiyatta kahramanı kadın olan romanlar vardır ve bu kadınların ödedikleri büyük bedeller erkek yazarlar tarafından anlatılır daha çok.
Bu paylaşıma konu alınan kitaplardan Uzun Bir Mektup, Senegalli bir kadın yazar tarafından ülkesinde hemcinslerinin yaşadıklarını aktarmak amacıyla yazılmıştır.
Biz, bu yıl incelediğimiz üç kitabı ve onların kadın kahramanlarını bölümümüzün şiir dinletisinin ana teması olarak seçtik. Üçü de roman olan bu seçkiyi etkinliğe uygulamak üzere kitapları şiirleştirme işini ben üzerime aldım. Dinleti sırasında uygun ışık, müzik ve dekorlarla pandomim ağırlıklı arka plan canlandırmaları da yapıldığını düşündüğünüzde şiirlerin tiyatral etkisinin ne kadar güçlü geçtiğini düşünebilirsiniz.
Aşağıdaki şiirleri, kitaplar hakkındaki kısa bilgilendirmeleriyle beraber okunduğunuzda daha işlevsel olacaktır diye düşünüyorum.
……………………………………………
ANNA KARENİNA
Anna Karenina eseri Lev Nikolayeviç Tolstoy’un en önemli romanı olarak kabul gören, okuyanların içini acıtan bir hikayedir. Dünya klasikleri arasında yer alan eser , 19. yüzyılda Rusya ‘da yaşanmaktadır.
Dünya klasik listesinde yer alan eser, aşk temasında zirve romanlardan biridir. Tolstoy’un önemli ve ses getiren eserlerinden biridir.
Anna Karenina, Rus aristokrasisine mensup şık ve güzel bir kadındır. Kocası, yüksek bir devlet memurudur. Anna Karenina’nın monoton bir evlilik hayatı vardır: bütün mutluluğu evinde ve çok sevdiği çocuğunda bulmaktadır.
Bir gün Anna Karenina’ya, ağabeyi ile yengesinin aralarının açıldığı haberi gelir. Anna onları barıştırmak için Moskova’ya gider. Orada Vronski adında yakışıklı, genç bir kontla tanışır. Kontun, Anna’nın akrabası olan bir genç kızla seviştiği haberi ortalıkta dolaşmaktadır. Aslında Kont Vronski, ilk görüşte Anna’ya hayran olmuş ve genç kadına kur yapmaya başlamıştır. Önceleri ilgisiz davranmaya çalışan Anna, bir süre sonra dayanamaz, Vronski’nin aşkına karşılık verir. Bu durum birçok dedikoduya neden olur. Genç kadın bunları umursamaz. Hatta durumu, kocasına bile anlatır. Ağırbaşlı, dedikodudan korkan bir adam olan kocası, karısının itirafları karşısında sarsılır, ama belli etmez. Çevreye karşı itibarlarının sarsılmaması için boşanmayı reddeder. Kocası, Anna’ya çocuğunun geleceğini düşünerek bu ilişkiye son vermesini ister fakat Anna Vronski’yle birlikte İtalya’ya kaçar.
Anna ile Vronski İtalya’da gözlerden ırak yaşarlar. Dönüşlerinde hiç kimse onlarla arkadaşlık yapmak istemez; dışlanırlar. Bu durum Anna’nın sinirlerini iyice bozar. Sevgilisiyle aralarında huzursuzluk başlar. Vronski de kayıtsız, içe dönük bir kişi olmuştur. Anna, Vronski’nin artık kendisini sevmediğini düşünmeye başlar. İyice bunalıma girer. Yaptıklarından büyük pişmanlık duyar ve sonunda intihar eder.
Anna’nın ölümünden sonra Vronski de manevi bir çöküntü içine girer. Çareyi orduya yazılmakta bulur.
eserozetleri.com/anna-karenina-roman-ozeti-tolstoy/
ANNA KARENİNA
Yazar baştan demiş ya: “Bütün mutlu aileler birbirine benzer
Her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.”
Ezberlenen roller unutulur çünkü hayat doğaçlama yaşanır
Yaşadıkça görülür ki yaşamlar bir diğerini her zaman ezer
Üstelik hepsindeki kadın da bir yönüyle hep Anna Karenina’dır.
Saygıya dayalı bir evlilik yaptıysan
Aşk kapı dışında seni bekliyor demektir sözü, bir bilgenin.
Derin bir uçurumdu sıkıştığı, iffetiyle şehveti arasında
Karşıya atlamaya çalışırken buldu kendini Anna
Kendini akıntıya bıraktı, etkisine kapılıp Vronski’nin
Çok kadının içinden geçeni yaşadı gönlünce, doya doya…
Eteklerinden çektiler onu aşağıya, düşünüp de yapamayanlar
Sorgulanır mıydı aşk, yoksa sınırsız yaşanmalı mıydı?
Kum saati kırıldı… İşte o zaman her şey tersine işledi!..
Kaçamaklara göz yumulur ve hatta alkışlanırken
Açıkladıkları duygularının bedelini ödediler aşklarıyla
Ne farkı vardı gemi azıya aldıkça seyisine aşık olan
Kamçılandıkça can acısından koşan yarış atından
Merhametten ezildikçe her seferinde daha da savrulan
Sönmeye başlayan bir kordu, üflediler zaman zaman
Alevleriyle yandıkça etrafında ateş dansı yaptılar
Yasak aşkının meyvesi kızının varlığı bile
Dizginleyemedi sevdiğini çılgınca kıskanmasını
Hiç önleyemedi yaşattığını yaşamaktan korkmayı da
Şüphe en büyük aşkların en büyük zehridir diye bilinir
Güvene yaslanmaz ki aşk, ilk ve son sevdiği hep özgürlüktür
Hele aldatmanın acısı yüreğinde kabuksuzken Anna’nın
Hep kuşku kemirdi yüreğini, acımasızca dile getirdi hepsini
Dışlandılar… Külleri uçuşuyordu artık havada sönen aşkın!..
Yaşanmayanları var saydı, duyguları derinleştikçe
Sonu gelmez vehimler sardı beyninin her yanını
Yazarı gibi sonu bir tren istasyonu oldu
Biri soğuktan donmuştu, kadınsa raylara koştu…
Anna Karenina – Vronski aşkı böyle son buldu…
18.11.2018 Serap IRKÖRÜCÜ
……………………………………………………..
THÉRÈSE RAQUİN
Thérèse Raquin, Fransız bir askerin ve Cezayirli bir kadının kızıdır. Annesi öldükten sonra, babası onu halası "Madame Raquin ve hasta oğlu "Camille"in yanına gönderir. Annesi, hasta olduğu için, Camille’in üzerine çok düşer, çok ilgi gösterir. Bu yüzden çocuk, şımarık ve bencil biri olur. Thérèse ve Camille birlikte büyürler. Thérèse 21 yaşındayken, Camille ile evlendirir. Hemen sonra oğlunun bir kariyer yapabilmesi için Paris’e taşınma kararı alır.
Thérèse ve Madam Raquin, Pont Neuf isimli bir pasajda, iş arayan Camille’e yardım etmek için, bir dükkân açarlar. Camille, Orleans Demiryolları Şirketi’nde işe başlar. Orada çocukluk arkadaşı Laurent ile karşılaşır. Laurent, Raquin ailesinin evine sık sık gelip gider. Yalnız Thérèse ile bir ilişki yaşamak ister çünkü artık hayat kadınlarını istememekte, parası yetmemektedir. Ancak bu ilişki, ileride ateşli bir aşka dönüşecektir.
Thérèse’in odasında düzenli olarak, gizlice buluşurlar. Bir süre sonra Laurent’in patronu, onun erken çıkmasını yasaklar. Önü kesilen aşıklar, artık başka bir yol bulmak durumundadır. Thérèse, Camille’i öldürmeyi teklif eder. Daha sonra onu bir tekne gezisinde boğarak öldürmeye girişirler. Camille, direnirken Laurent’in boğazını ısırır. Ama sonunda Camille, ölür. İnsanlara bunun bir kaza olduğunu söylerler. Ama annesi, durumdan şüphelenir. İnsanlar bu hikâyeye inanır ama annesi inanmaz. Laurent, Camille’in ölümünden emin olamaz ve sık sık morga gider. En sonunda Laurent’in cesediyle karşılaşır. Bütün bunlara rağmen, Thérèse kâbuslar görmektedir. Cinayetin etkisinden çıkamamıştır. Aile dostları Michaud, Thérèse’in tekrar evlenmesi gerektiğini ve Laurent’in ideal koca adayı olduğunu söyler. Ancak evlendikten sonra bile bu cinayet aklından çıkamaz. Laurent ve Thérèse, yatak odalarında Camille’in ölü bedeninin hayallerini görmeye başlarlar. O kadar ki bu hayal, onların birlikte olmalarına bile engel olur. Bir sanatçı olan Laurent, çizdiği her tabloda, Camille’e benzeyen insanları çizmekten kendini alıkoyamaz. Bunların yanında, Camille’in annesi oğlunun ölümünün ardından kalp krizi geçirir. İkinci kalp krizinde felç olur. (Ancak gözleri hala görmektedir, kulakları da duymaktadır.) Bir tartışma sırasında gerçekleri onların ağzından duyar. [2]
Bir akşam arkadaşlarıyla domino oynarlarken Madame Raquin güçlükle ve efor sarf ederek parmaklarıyla masaya şu cümleyi yazar "Thérèse et Laurent ont ..." asıl yazmak istediği "Thérèse et Laurent ont tué Camille" ( Thérèse ve Laurent Camille’yi öldürdüler.) dir. Ancak felci daha da artar ve yazdıkları "Therese ve Laurent bana iyi bakıyorlar" olarak anlaşılır.
Son olarak, Thérèse ve Laurent birlikte yaşayamaz olurlar. Birbirlerinden gizli olarak birbirlerini öldürme planı yaparlar. Ancak öldüremezler. En sonunda zehir içerek intihar etmek isterler ve Madam Raquin’in önünde zehir içerler. Madam Raquin, ölümlerini ve oğlunun intikamını zevkle izler.
0tr.wikipedia.org/wiki/Th%C3%A9r%C3%A8se_Raquin
THERESE RAQUİN
Öksüz ve yetim kalmanın acısıyla tek başına kalınca
Sahipsizliğin, kimsesizliğin dayanılmaz sancısıyla
Sığındığı halasının yanında sadece huzur ararken
Geleceğini bilmeden ipotek eden Therese Raquin
Hastalıklı yeğeniyle istemeden evlendirilince
Geleceğine ait yok saydığı cıvıl cıvıl hayalleriyle
Müslim çorapları, kumaşları özenle katlarken
Başka bir dünyaya kapı aralayan Therese Raquin
Geceler bilinmeze zifir bir sarmal gibi dolanınca
Gençliğinin önü alınmaz, yaşamaya aç ihtiraslarıyla
Kocasının dokunuşlarına hissiz bir tenle katlanırken
Gözyaşlarıyla içindeki volkanı söndüren Therese Raquin,
Dengeleri karışıp acımakla sevmek aklında yer değiştirince
Coşkuyla sevilmek uğruna aile dostuna aşık olmanın sancısıyla
Şehvetinin doruklarını yaşamayı çocukça saflıkla hayal ederken
Çıkmaza girmenin sonunda hırsıyla güreşen Therese Raquin
Her şey hastalıklı kocasından habersizce yaşananınca
Aldatma, onu her seferinde yüreğinden ezen ağırlığıyla
Cinnetinin bedelini ruhunda en ağır şekilde öderken
Her adımda vicdanına tekrar yenilen Therese Raguin
Arzuları önüne geçilmez hırslarıyla onu sınayınca
Hür ve sevgi dolu bir yaşamı isterken aşığıyla
Gençliğinin saflığından yavaş yavaş sıyrılırken
Yok ederek var olmayı içine sindiremeyen Therese Raquin
Önceleri savrulup doğruları karmakarışık olunca
Sonraları bambaşka bir yüzünü gördüğü aşığıyla
Sefil hayatının hayallerini aralamaya çalışırken
Çamurda debelendikçe daha dibe batan Therese Raquin
Bir hayat kurmak için günahsız yaşamları karartınca
Nefrete dönüşen karşılıklı ve aşağılayıcı suçlamalarıyla
Zerre kadar kalmayan aşklarının artıklarını temizlerken
Bir zamanlar sevdiğiyle beraber ölümü seçen Therese Raquin
20.10.2018 Serap IRKÖRÜCÜ
………………………………………………………………….
UZUN BİR MEKTUP
Bazı yapıtları incelemek, o eserleri doğru olarak anlayabilmek için bu eserlerin yazarlarının hayat hikâyesini genel olarak bilmek gerekir. ‘Uzun Bir Mektup’ da böyle bir kitap.
Mariama Bâ, Senegalli kadın bir yazar. Afrika Edebiyatı’na ilk olarak bu eseriyle giriş yapan Bâ, arkasında yayımlandığını göremeden vefat ettiği bir eser daha bırakmıştır. (Kızıl Şarkı) 1929 yılında Dakar’da doğan Bâ, kendi kuşağının kadınlarının aksine normal bir eğitim görmüştür. Tatillerde Kur’an Kursu’na da gitmiştir. İlk yazılarından sonra, topluma yönelttiği eleştirel tarzda makalelerle kendi yazı hayatını oluşturmuştur. Kadın hakları konusunda birçok derneğe katılmış, kadın erkek eşitsizliğini kaldırmak için çokça çaba sarf etmiştir. (Feminist değildir) Mesleği öğretmen olan Mariama Bâ’nın bu eseri de bu çabalarının bir ürünüdür. Fransızca yazılan bu eser, 1981’de İngilizce yayımlanmıştır. İngilizce’den Türkçe’ye ilk olarak 2000 yılında çevrilen ‘Uzun Bir Mektup’, ikinci baskısını geçtiğimiz yıl yapmıştır. Bu kadar uzun bir süre yayımlanmamasının sebebi ne olabilir bilmiyorum; ancak bu durumun bizim için kayıp olduğunu söyleyebilirim.
‘Uzun Bir Mektup’, mektup türünde bir eser. Yer yer günlük tarzı da görebiliyoruz. Kaknüs Yayınları tarafından neşredilmiştir ve 94 sayfadır. İçinde, başkarakter Ramatoulaye tarafından arkadaşı Aissatou’ya yazılmış 27 tane uzunlu kısalı mektup barındırıyor. Yazarı Bâ’nın hayat hikâyesiyle paralellikler gösteren bu eserin otobiyografik özellikler de gösterdiğine inanıyorum. Kitapta, üzerine, kızıyla aynı sınıftan birini kuma getiren kocası Modou’nun yaptığını kabul edemeyen Ramatoulaye’nin, içini arkadaşı Aissatou’ya dökmesini görüyoruz. Kocası öldükten sonra kaleme aldığı bu eser, sadece bir kadının başka bir kadınla dertleşmesini içermiyor. Cenazelerde gelenekselleşmiş fakat gereksiz adetlerden Afrika’nın siyasi-sosyal hayatına, Ramatoulaye’nin içsel sorgulamalarına, din olgusuna, kadın-erkek haklarına, eğitim meselesine kadar birçok konuya temas ediyor. Eserin birçok konuda mantıklı sorgulamalar içermesi bu eserin değerini yükseltiyor.
Çok genç birisini (Binetou) üzerine kuma getiren kocasını yaşarken hiçbir zaman affetmeyen Ramatoulaye, hayal kırıklığını “Delilik ya da zayıflık? Kalpsizlik ya da karşı konulamayan aşk? Ne çeşit bir iç sıkıntısı Modou Fall’u Binetou’yla evlenmeye itti? Onu tutkuyla sevdiğimi, ona hayatımın otuz yılını verdiğimi, on iki kere onun çocuğunu taşıdığımı düşündükçe! Hayatıma bir rakibin girmesi onun için yeterli olmadı. Başka birisini severek geçmişini, maddi ve manevi olarak sildi. Böyle bir inkâra kalkıştı. Hâlbuki beni karısı yapabilmek için yapmadığı şey kalmamıştı!” diyerek dile getiriyor.
Bir hayal kırıklığı kitabı diyebiliriz bu eser için. Aynı zamanda psikolojik bir eser de diyebiliriz. Bâ, karakterin duygularını, bir kadının yıkılmışlığını ama çocukları için ayakta kalmaya çalışmasını çok başarılı bir şekilde okura aktarıyor: “Bir boşlukta yaşıyordum. Ve Modou beni görmekten kaçınıyordu. Arkadaşlar ve ailenin onu eve geri getirme girişimleri işe yaramadı. Yeni çiftin komşularından biri bana ‘çocuğun’, Modou ismimi her andığında ya da çocuklarını görmek istediğini söylediğinde hep ‘tir tir titrediğini’ anlattı. Bir daha hiç gelmedi: Yeni mutluluğu yavaş yavaş bizim anımızı sildi. Bizi tamamen unuttu.”, “…Modou artık benimle ilgilenmiyordu ve ben bunu biliyordum. Terk edilmiştim, hiçbir elin almaya cesaret edemediği sallanan bir yaprak gibi, babaannemin deyişiyle.”, “…Gerçek şu ki her şeye rağmen hâlâ gençlik aşkıma sadığım. Aissatou, Modou için ağlıyorum ve buna engel olamıyorum”
www.izdiham.com/senegalli-yazar-mariama-banin-uzun-bir-mektup-kitabi-hakkinda/
RAMATOULAYE
Ben Ramatoulaye
Afrikalı bir kadınım
Törelerin ardına sığınanlardan
Kanadı ruhum, kanım, canım...
İlk dansımızda bir bedendik sanki,
Geleceğe gönderilen şişe içinde mektup gibi...
Yakışıklı ve başarılı olman da yetmedi anneme
İlk o fark etti Modou’nun
Ayrık dişlerinin şehvet göstergesini...
Az çabalamadı çelmek için aklımı...
Gösterişsin bir düğünle evlenirken
Annem ve babam kıpkırmızı gözlerle bizi izlerken
Hiçe sayabildin gelenekleri..
İşte o zaman görmeliydim asıl seni!...
Ben Ramatoulaye
Afrikalı bir kadınım
Kızımızın arkadaşını eş alan
Bir erkeğin kurbanı oldum....
On iki çocuğa anne olduktan sonra
İkinci eş oldum
Çok sevdiğim eşimi kaybettim,
Ama toplumun gözünde görevini yerine getiren
Çok saygın bir eş yerine kondum!..
Çocuklarımı dinlemeliydim
En çok gururu kırılan kızımı...
Arkadaşı olarak evine getirdiğini
Cici anne olarak kabullenemeyen kızımı!...
Belki en azından kurtarabilirdim
Çok incinen, her yerinden kırılan gururumu...
Ah sevgili arkadaşım, sırdaşım, dostum...
Cesur olamadım senin kadar
Onurunla sevgin arasında karar verdiğin kadar
Güçlü olmadım ben...
Dört oğlunla yaşama savaşında
Yapayalnızken bile başarılıydın
Ve sen ikinci eş olmayı kaldıramadın!....
Ben Ramatoulaye
Afrikalı bir kadınım
Ben, zayıflığımın kurbanı oldum....
Medeniyetin kurallarının ulaşamadığı,
Örflerinin geçerli olmadığı
Ama nimetlerinden yararlanılan
Göstermelik bir gelişmişliğe
Malzeme oldum!...
Zorluklar aşıklara göre değil
Öldürür aşkları ...
Arkadaşlıklara yarar en çok
Güçlendirir arkadaşlıkları...
Arkadaşım değil ki eşim!..
Kalmadı artık yüreğinde yerim...
Hiç gelmedi bir daha, yüzümüze bakamadı
Gelenler anlattı bize kimi hınçla, kimi üzgün,
Yüreğimdeki yaşlar dışarı akamadı!...
Bilemdiler ki her anlattıklarında bir daha,
Bir daha öldük hepimiz her gün!...
Ben Ramatoulaye
Afrikalı bir kadınım
Kendisini aldatan eşini
Ölümünden sonra da sevmeye devam eden
Ve bu uğurda onuru için ayrılırken
Yalnız kalmayı göze alan kadınım…
21.10. 2018 Serap IRKÖRÜCÜ
……………………………………………………
NOT: Yazı sayfasında şiir yayınlanmasını doğru bulmayan bir üyeniz olarak bu sayfada yayınlanan hiçbir şiire yorum yazmadım. O nedenle bu paylaşımımdaki şiirleri bir çelişki gibi değil de romanın şiirleştirilme çalışmasının örneği olarak görürseniz sevinirim.
Özgün bir çalışma olmadığı için de şiir sayfasında olmasını uygun bulmadım. Bilgilerinize…
YORUMLAR
Anna karanina’yı okumuştum. Bir başyapıt. Karamazov Kardeşler gibi. Diğer ikisini kaleminizden öğrendim. Karamazov’u üç defa okuyunca tam olarak olmasa da çoğunlukla anladım.
Aşk... Anna’nın temel öğesi iken diğerlerinde aşk kadar diğer sosyal etkenler de var. Aşk... Yasak olunca daha da ilgi çekiyor. Ya o aşkı yaşayan iki kahraman. Filmini de seyretmiştim. Tolstoy sanırım bundan daha iyi anlatamazdı ve hiç bir yazar da Tolstoy’dan daha iyi anlatamazdı. Beni Anna’nın kocasının tavrı da etkilemişti. Kabullenmesi, aldatılmaktan daha çok toplumsal etkisini düşünmesi şaşırtmıştı beni okuduğum sıralarda ama sonra özellikle görevim nedeniyle görüp işlem yaptıklarımı görünce Anna’nın kocasına şaşırmamayı da öğrendim.
Yorumdaki bilginizden anlıyorum ki bu üç yapıtın şiirselleştirilmesi vb. çalışmalar hem çok zamanınızı hem de büyük bir emeğinizi almış.
Şaşırdım mı... İsim Serap Hocam olunca asla. Nasıl bu işin altından kalktığınızı, günümüzde en kıymetli şey olan zaman yaratıp bu üç eseri okuyup anlayıp hem seyirciye hem okuyucuya sunduğunuzu elbette düşünüyorum.
Bir taraftan da acaba diyorum; milli eğitim ile ekonomi bakanlığı yanına da gençlik ve spor bakanlığı Serap Hocam’a verilse acaba bunları az bulup maliye, sağlık ve içişleri ile dış işleri ve ve ve kültür sanat başkanlığını ister mi sağlık başkanlığını kapatıp içişleri başkanlığına bağlayıp... Yapar mı yapar. Beni bile uykusuz bırakıp_iyi ki diyerek; bu yazıları okutuyorsa...
Altıbuçukçarpıaltıbuçuk(yarım puan okur iki yazarı tanımadığı için kırmış) luk güzel yazı İÇİN teşekkürler....
saygılarımla Serap Hocam
ersinbaşeğmez tarafından 7/8/2020 1:56:26 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
İnsan her yerde insan!..
Rus klasiğinde okuduğumuzda bize farklı gelenler muhtemelen henüz görmediklerimiz / yaşamadıklarımızdır da ondan… Değindiğiniz gibi örneklerle karşılaşınca ( değerlerimize çok aykırı bulsak da ) olabilirliğini görmüş oluyoruz…
Evet, çok zamanımı aldı gerçekten. Daha önce defalarca okuduğum kitaplardı hepsi. Şiir dinletisi için şiirleştirmeye karar verince sadece belli yerlerine dönmem gerekti. Buna rağmen bir hafta sonu ve 4-5 akşam çalışmasıyla ancak toparlayabildim. ( okulların açık olduğu dönemdi. )
Zamanı kullanma becerisi çalışan her kadında vardır. Bana ait bir özellik değil bu, inanın…
“Bir taraftan da acaba diyorum; milli eğitim ile ekonomi bakanlığı yanına da gençlik ve spor bakanlığı Serap Hocam’a verilse acaba bunları az bulup maliye, sağlık ve içişleri ile dış işleri ve ve ve kültür sanat başkanlığını ister mi sağlık başkanlığını kapatıp içişleri başkanlığına bağlayıp... Yapar mı yapar”
Yemin ederim sesle güldüm!..
Yok daha neler!...
Şimdi benim sözümün tam zamanı: “Haddini aşan her iltifatta gizli bir hakaret vardır.” Aman diyeyim!... :)))
Sizden gelen her puanlama başımın üstüne!...
Paylaşımıma verdiğiniz değer, ayırdığınız zaman ve yaptığınız değerlendirmeler için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla…
Umarım layık olduğu yere gelir de daha çok insana ulaşır çok değerli ve emek yoğun bir yazı
sağ olun
Serap IRKÖRÜCÜ
Kıymet bilen değerlendirmeniz ve güzel temenniniz için teşekkür ederim Filiz Hanım.
Sevgilerimle.
Ben de sondan başlayayım yorumu değerlendirmeye...
Bu çalışmanın ardında uzun bir süre çalışma ve büyük bir emek var gerçekten.
Anna Karenina: 1062 sayfa,
Thérèse Raquin: 247 sayfa,
Uzun Bir Mektup: 96 sayfa...
Üstelik bu ek çalışma okul döneminde yapıldığı için süreç daha da zorlaştı. Ama şiir dinletisindeki etki ve tepkiler çok muhteşemdi... Bütün yorgunluğumuz gitti.
Dünyada ve bizde bu kadar 'kadın' anlatan roman varken bu üçünün seçilmesi, farklı kültürler de olsa kadının hep benzer şeyler yaşadığını, yanlış iki kişilik de olsa bedeli hep kadının ödediğini, hatta kendisinin payı olmayan yanlışların bedelini bile kadının ödediğini anlatmak içindi.
Bazıları klasikleşmiş eserler olmasına rağmen yaşananlar günümüzde bile hâlâ aynıysa, insanlık 'adil' olmak ve yaşananları değerlendiemek konusunda hiç ilerlememiş demektir.
Değerlendirmeleriniz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim Müslüm Bey.
Saygılarımla.
MÜSLÜM BAYRAM
Dediğiniz gibi değişen sadece zaman
Şartlar ise Kadınlar için hep aynı
Benzer bir konuda yine denk düşmek defterde ne tesadüf 😊 asıl ben teşekkür ederim
Çok çok faydalandım feyz aldım
İyi akşamlar diliyorum saygılarla
Sondan başlarsak yoruma bence şiirler yazının özeti gibi ince eleğin süzgecinden geçerek özü kaçırmamamızı sağlamış, ve konunun bir kez de şiirsel sunumu çok isabetli ve takdir edilecek çok ayrı bir farkın dalık yaratan kaleminizin adeta mührü olmuş kanaatindeyim.
öylesine güzel karakterler den oluşmuş ki yazı seç beğendiğini al hisseden kıssa, kıssadan hisse hesabıyla çok özenle seçilmiş
Yazının uzun olması okuma zevkini ve ahengini azaltmayıp tam tersi bir solukta okunmasını sağlayacak kadar duygusuyla şiirselliğiyle okuyucuya geçmesi sağlanmış,
işte bunu yapsa yapsa öğretmenim yapar dedirten bir yazı.
alkışlıyor gönülden tebriklerimi ve saygılarımı sunuyorum
Değerli Serap Öğretmenim
Serap IRKÖRÜCÜ
Saygılarımla.