- 648 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
SEVGİNİN GÜCÜ(SON) -5
Sevmeye başlayınca, eskisinden çok farklı bir insan olduğumuzu anlarız. Blaise Pascal
Sevgi ektiğimiz yerde mutluluk büyür. Shakespeare
Sevgide hem ben, hem sen, hem de biz varız. Acının, sıkıntı¬nın, korkunun, üzüntünün, sevincin, neşenin, güzelliğin, iyiliğin, erdemin, vb. paylaşılması sev¬ginin oluşmasında önemlidir.
Kişiler arası ilişkiyi, barışı, güveni, fedakârlığı hoşgörüyü, başarıyı oluşturan önemli özelliklerden biri sevgidir. Sevginin olduğu alanlarda yenilikler, güzellikler ve başarılar gelir. Ümi¬dimizi, yaşama sevincimizi, güçlülüğümüzü sevgilerden elde ederiz. Duyguların en yücesi, bahçemizin en güzeli, en anlamlısı sevgidir.
Dünyamızın hızla döndüğü ve kabuk değiştirdiği günümüz¬de değişmeyen, kalıcı değerlerimizden biri sevgidir. Bizim yaşa¬yabilmemiz için sevgiyi tüm olumsuzluklara rağmen yaşatmamız gerekir. Niçin ve nasılları bir kenara bırakarak, insanları, ağaçla¬rı, hayvanları, toprağı, suyu kısaca tüm canlıları tadında sevmeli, sevgi dolu kalplerle yaşamayı bilmeliyiz.
Sevgi henüz dünyaya gelmeden, yaşamla buluştuğumuz an tanıştığımız ilk olumlu duygudur. Sevgiye olan gereksinimimiz azalmaz ya da başka bir duyguyla telafi edilemez.
Sevgi, yaşam boyu en temel gereksinimimiz olarak hayatımızdaki sihirli etki¬sini sürdürür. Sevmek seveni de sevileni de besler. Sevginin aşı¬rısı olmaz. Olsa olsa sevginin ifade edilmesinde aşırılık olabilir. Sevmek, sevilince öğrenilir.
Yaşlı adam eşine, “Sahi” demiş. “Seninle ilgilendiğimi nasıl anlamıştın?” Kadın cevap vermiş, “Çok kolay olmuştu. Hani filan yerde arkadaşlarla otururken içeri girmiştin ve bana hiç bakmamıştın ya, işte o zaman anladım benimle ilgilendiğini…”
Kendimizi böyle de sevdirebildiğimize göre, daha kim bilir ne yollar var. Onca üniversite, bilmem şu kadar fakülte ve binler¬ce ana bilim dalı, insanlara neyi, nasıl sevdireceğini öğretemez mi? Peki ama biz ne yapıyoruz da, kitabı, bilimi, doğayı, sanatı, hayatı ve insanları sevdiremiyoruz? Kuşatıcı olmakla, dayatmak arasındaki farkı neden anlayamıyoruz?
Sevginin; “insanları mutluluğa götüren tek reçete” oldu¬ğunu söyleyebiliriz. Sevgi, her kapıyı açan, gizemli bir anahtar, engelleri rahat¬lıkla aşan aydınlık bir yoldur. Onun sayesinde taş yürekler yu¬muşamakta, gönüllerden gözlere merhamet damlacıkları süzül¬mekte, asık yüzlerde tebessümler gül açmaktadır.
Sevgi unutulunca, insanlar da birbirini unuttu. Menfa¬at için yaşama anlayışı olan pragmatizm felsefesi; her şeyi maddede arayan materyalizm felsefesi dünyaya yayıldı ve insanları etkiledi.
Menfaatlerinden başka bir şey düşünmeyen insanlar sevgiyi, ilgiyi, dayanışmayı ve yardımlaşmayı unuttu. Kendisi de sevgisiz ve ilgisiz kaldı. Kişiler arası ilişkiyi, barışı, güveni, fedakârlığı hoşgörüyü, başarıyı oluşturan önemli özelliklerden biri sevgidir. Sevginin olduğu alanlarda yenilikler, güzellikler ve başarılar gelir.
Ümidimizi, yaşama sevincimizi, güçlülüğümüzü sevgiler¬den elde ederiz. Duyguların en yücesi, bahçemizin en güzeli, en anlamlısı sevgidir.
Dünyamızın hızla döndüğü ve kabuk değiş¬tirdiği günümüzde değişmeyen, kalıcı değerlerimizden biri sev¬gidir. Bizim yaşayabilmemiz için sevgiyi tüm olumsuzluklara rağmen yaşatmamız gerekir.
Gerçek sevgi, her türlü maddesel yarardan arınmış, karşılıksız bir duygudur. İnsanlık, antik dünya bilgeliği diye nitelenen erdemlik ilkelerinin, umudu, şefkati ve sevgiyi besleyen temel kaynaklar olduğunu, daha binlerce yıl önce tanımıştı.
Çünkü umudun olduğu yerde şefkatin de olacağı ve bütün bunlardan, insana insanca yönelmenin tek yolu olan karşılıksız sevginin tatmin edilmiş olacağı muhakkaktı.
Mevlânâ, insanı, kişiliğini oluşturan farklılıklara bakmaksızın, “Gel!, ne olursan ol, gel!” hitabıyla çağırmakta tereddüt etmemiştir.
Eski Anadolu uygarlığının öncülerinden Hierapolis’li (Pamukkale) Epiktet ile Roma uygarlığının ünlü kişilerinden, şair, yazar ve eğitici Seneca, insan sevgisini her şeyin üstünde tutmuşlardır.
Filozof Schopenhauer ise, gerçek sevgiyi, insanlığın ortak ıstırabı olarak yorumlamış ve böylesine bir niteliğe ulaşamamış olan sevgiyi “bencillik” olarak tanımlamıştır.
Ekolojik dengenin korunmasında, doğa-insan ilişkilerinin sağlıklı yürümesinde sevgiye gereksinim vardır. Bu ise ancak sevgi insanları yetiştirmekle mümkün olacaktır. Zihni doğru bilgiyle, yüreği sevgiyle dolu, bireyler çoğaldıkça dünyamız, daha yaşanır sevgi gezegeni olacaktır.
Niçin ve nasılları bir kenara bırakarak, insanları, ağaçları, hayvanları, toprağı, suyu kısaca tüm canlıları tadında sevmeli, sevgi dolu kalplerle yaşamayı bilmeliyiz.
Başarılı ve huzurlu olmak, dünya barışını korumak ve insan¬ların mutlu yaşamasını istiyorsak; sevgiyi yaşamın her alanında, evrensel boyutta hâkim kılmak, her eylemimizin temeline alarak doya doya yaşamak zorundayız. Aksi takdirde huzursuzluk ve gözyaşı bitmeyecektir.
“Sevmek, yılları saymak değil, yılları kayda değer yapmaktır.” Wolfman Smith
“Dünyayı sarmalayan hastalığın ilacı sevgidir. Bu reçete oldukça sık verilir ama çok ender kullanılır.” Kari Menninger
Sevgiyi paylaşanlar, üreterek yaşama anlam verenler, bilgi¬nin ışığını yakalayanlardır. Bilgi, yürekleri iyiye, güzele, doğru¬ya götüren bir ırmaktır.
Unutmayalım ki…
Sevgisiz yoksulluk, bizi mağrur, aksi yapar.
Sevgisiz güzellik, bizi gülünç yapar.
Sevgisiz kudret, bizi zorba, despot yapar.
Sevgisiz çalışma, bizi köle yapar.
Sevgisiz sadelik, bizi değersiz yapar.
Sevgisiz yasa, kural, bizi tutsak yapar.
Sevgiyle kalın…
KAYNAKÇA
1-Keskin, Fatma. Eğitimde Sevgi Temel Prensip Olmalıdır. Vuslat Dergisi, Sayı: 34
2-Solak, Adem. İnsan İlişkileri ve İletişim. Pegem Yayınları, Ankara:2006.
3-Tuğrul, Belma. Sevgi Ve İlginin Çocuk Eğitimi Üzerindeki Sihirli Etkisi. 2005.
4-Vural, Mehmet. Sevgi Eğitimi. 2009.
5-www.turklider.org/TR/DesktopDefault.aspx?tabid=1583 da ” Haluk Cangökçe Gözüyle”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.