Yeniden okunan bir mektup gibi... / Temmuz hangi anaforun imgesidir şimdi?
"Binlerce kez öldürdüler seni.
Her gün öldürdüler seni.
Nasıl yaşayabiliyorsun hâlâ?"
Ağustosun en sıcak günlerinde yoğun kışı hissedebilir içinde insan,
hatta en soğuk ve savurucu rüzgarları bile.
Bazen söylenecek tek bir söz bile kalmaz,her şey anlamsızlaşır.Sessizlik bir tül gibi gelir,kapatır insanın önündeki tüm gerçekliği..
Ama belki de "Açık sözlü olmak iyidir iyi,
en kötü ihtimalle sonradan kaybedeceklerini en başta kaybedersin." diyor ustalar.
Reddedilmişlik...bir kuyunun derinliklerinde yol almaya benziyor, çıkışı olmayan.Sonunuzu göre göre yok olmaya gidersiniz yavaş yavaş...Sesinizi duyan yoktur,sizi gören yoktur ve bu hayatta sizden önce var olan her şey sizin dışınızda yaşamaya devam eder, bir tek siz yoksunuzdur o döngüde..
‘’Her şey akar,su ve yaşam...’’
Ama sizin hiçbir yere akışınız yoktur artık,Her şey bir toz zerresi gibi sürüklenir gözünüzün önünde yok olarak belirsizliğin içinde,onu seyredersiniz ; ama dokunamazsınız bile..
Dip... Bakışların bile kontrolden çıktığı andı..Bir bakış, nereye saklar kendini, sonsuz bir boşlukta kaybolurken.
Bir çöl ıssızlığı kadar tanımsız bir şey bu.
Üzgünüm bile diyememek,bunca kırılırken üstelik ve yenilgiden yorgun düş kırıklıkları avuçlarındayken hâlâ.
’’....
önemli değildi oysa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı.’’
İnsan yıkıcıdır bazen,sözcükler gibi...Tüm yıkıcılığın içinde bir an kendisi de boğulur, sessizlik boğar,dışarıdan gelen ses boğar..solunan hava bile yetersiz kalır,
Derin bir soluk alır o an,
bir soluk daha...
Belki yaşadığını hissediyordur insan hâlâ ...Ölmekle yaşam arasındayken...ölmeyi isteyerek yaşamaya devam ettiği için, binlerce kez lanet eder o an,güçlükle de olsa alabildiği o nefes için..
Sonra bir an,
Dünya durgun bir göl kadar devinimsizken
bir yaprağın suya düşüşündeki sadeliğe kaptırır kendini...
bir şarkıda dinler kendini
ve uzak bir düş özlemiyle koparır ruhunu geç kalınmış tüm hikayelerden..
Kendisiyle kavgası bittiğinde yüzleşmiş olacak gerçekle,
yeniden kalkacak yerinden başka biri olarak.
Renkleri değişmişken hayatın,
göğün
ve içindeki her duygunun.
anlayacak ki bir gün;
bitimsiz devam eden bu döngü bu.
Çünkü;
’Yaşamak,yaralamak ve yaralanmaktır’ belki de..
Hepsi bu.
Bazen neyin uğruna olduğunu bile bilmediğimiz...
YORUMLAR
Yaşamak ne ki?
Yaşadığını sanmak...
Aldanırken ve aldatırken insanlar seni ve insanlar zehirlerken yaşamak ne ki de ölüm ne olsun?
Ölüm eninde sonunda yeter ki içi kokuşmuş yaratıklardan olmayalım.
Üç günlük dünya: yalan ve riya dolu.
Dost geçinen insanlar yüzüne gülüp de...
YAŞASIN İLAHİ ADALET.