- 740 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Tarihe Geçsin Yazdıklarım!
Seni seveni sevmek mi yoksa sevdiğinin peşinden gitmek mi? Birini severken onda, kendinize ait bir şeyler gördüğünüzde, farklı ve ilgi çekici geldiğinde yaptığı şeyler, merak uyandırıyorsa ancak, sevebiliyor ve ona karşı mantık kavramını yitirip duygu kavramına geçiyorsunuz. Onunla ilgili olan herşey size duygusal geliyor. Her yönden duygusal bakıyorsunuz. Nereye baksanız kime baksanız onu görüyorsunuz. Kendinizi o insanda buluyorsunuz. Onunla konuşmak ve sadece onunla olmak onun yanında olmak istiyorsunuz. Çünkü ona aitmiş gibi hissediyorsunuz. Oysa insanlar istedikleri zaman mantığıyla da sevebilir. Mantıklı sevmek, seni seveni de sevmek demektir. Ama işin içine duygular girdi mi mantık olarak kabul edilmiyor, onunla ilgili herşey. Kat’i olarak söylemek gerekirse, duygusal olarak seven ve mantıksal olarak sevenler olarak ikiye ayrılır insanlar. Duygusal insanlar acı çeker. Acının onlar için bir tahammül sınırı yoktur, tıpkı sevgilerinin sınırı olmadığı gibi. Mantıkla yaşayan insanlar için olaylar bambaşka bir nitelik taşıyor. Mantıklı insanlar, duygusal insanlara nazaran hiçbir şekilde acı çekmezler. Onlar için sevmek hiçbir zaman karşılıksız değildir. Karşılıklı olmadığı takdirde üzülmeyi de acı çekmeyi de sevmezler. Yani mantıkla yaşayan insanlar, kolay unutur ve kolay vazgeçerler. Çünkü onlara göre, insanın bir takım şeyleri değiştiremediğini anladıklarında onlar için ilgisiz gelir peşinden koşmak veya aşık olmak kuramı ve bu yüzden de ilgili olmanın gereksiz olduğunu kafalarına koymuşlardır. Ama gerçek şu ki insanlar duygusal ve mantıksal seven olarak her zaman ikiye ayrılır. Duygusal olmak ağır gelse de, her zaman daha çok üzer. Mantık sizi A noktasından B noktasına götürebilir ama hiçbir zaman aşkı öğretmez. Aşk öğrenilebilir bir şey değildir ki zaten. Mantıklı insanlar için yapay zeka gibidir. Uzay boşluğunda yürümek gibidir. Oysa duygusal insanlar için aşk, tamamen bir surete bürünmek ve o sureti taşımaktır. Bir diğer gerçek şudur ki;
Aşk mantığı her zaman yener. Çünkü bir şairin dediği gibi,
"Bir insan bir insanı bir şey görür, bu hayattır. Bir insan bir insanı birçok şey görür, bu sevgidir. Bir insan bir insanı her şey görür, bu aşktır."
Aşk, kavuşamamaktır derler. Bir nevi doğru bir sözdür. Çünkü kavuşulmayan aşklarda, insan kavuşmayı beklerken, beklemeye kavuşur aslında. İyi bir insan olmayı öğretir aşk. Aşk bahanesidir şiirin içinde. Kaçmak, kovalamak, düşünmek, geceleri uyuyamamak, içinde küçücük bir mutluluğun olduğunu hissetmek, gördüğün zaman heyecanlanmak ve dahası.. Aşk için bu saydıklarım yeterli sanırım. Buna gerekçe olarak kabul edebiliriz aşkın her zaman 1-0 önde olduğunu mantık karşısında. Mantık doğru kararlar verebilir insana. Fakat hiçbir zaman daha iyi yapmaz insanı. Güçlü de yapabilir insanı ama aşık bir insanın yüreği kadar büyük edemez kimseyi. Mantık paraya, aşk ateşe benzer. Ateş parayı her zaman yakar. Mantıklı olarak da sevebilir insan. Ama güzel sevmek, aşk gerektirir. Aşkın olmadığı yerde, ne bir türkü vardır söyleyen ne de bir şiir yazan vardır kalemiyle kükreyen. Demiş ya bir güzel şair;
"Sevgisizliğin dayatıldığı coğrafyalarda aşk şiiri yazmak devrimdir." diye.
İşte bu söz çok şeyi açıklar. Aşk her zaman üstündür mantıktan. Aşk her zaman galiptir mantığın kurulu olduğu çöllerde. Nefretin karşısında da kazanmıştır aşk tarih boyunca. Çünkü aşk umuttur, aşk davadır. Davasıdır insanın. Aşk devrimdir. Aşk ülküdür. Ülkü.
Kimine göre basit gözükse de, aşk insanı insan yapan, en önemli niteliği taşır aslında.
TARİHE GEÇSİN BU YAZDIKLARIM!
Şiir ile kalın...