- 384 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Derman Atik İle "Tiyatro" Üzerine
Hakan Yozcu
Hakikat Gazetesi – Lefkoşa
Geçtiğimiz Çarşamba günü Hakikat WEB TV’de “Hakan Yozcu İle KKTC Güncel” adlı programda konuğum tiyatro adamı, oyuncu ve yönetmen Sayın Derman Atik idi.
Derman Atik ile Tiyatro üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Kültür ve sanatımız üzerine Sayın Atik, duygu ve düşüncelerini samimi bir dille anlattı bizlere.
“Sanata nasıl başladınız?” soruma: “Cevap vermesi çok zor bir soru bu” diyerek giriş yaptı ve başladı anlatmaya: “Lise çağlarında tiyatroya başladım. Okul müsameresinde bana makyaj yapılmıştı. Resim öğretmenim de yüzümü boyamış ve beni yaşlı bir adam yapmıştı. Bir resim çektirmiştim. Resimde, tıpkı babama benziyordum. Bu, beni çok etkiledi.
Askerlik süresince tiyatro ile ilgili kuramsal anlamda bütün kitapları okudum. Bilgi dağarcığımı oldukça geliştirdim. İşte o zamanlar karar verdim. Tiyatro işine başlayacağım.” Böylece Derman Atik’in tiyatro macerası başlamış.
Askerlik bitince birkaç arkadaşı ile Yeşilyurt’ta ilk oyunculuk ve yönetmenlik dönemi hayat bulmuş. Burada Murta İzgü’nün “Yürü Be amca Yürü” isimli oyununu sahnelemişler.
Ali Volkan, Ertaç Hazer, Türkey Öztiğin gibi arkadaşlarla bir araya gelip kısa adı GÜSAD olan “Güzelyurt Sanat Derneği”ni kurmuşlar. Bu dernek ile birçok tiyatro oyunu çıkarmışlar.
Derman Atik kendi deyimiyle “Evlendikten sonra Hanım köylü olmuş ve Girne’ye yerleşmiş” Burada da tiyatrodan hiç kopmamış. Durmamış ve yılmamış. Mutlaka tiyatronun içinde olmuş ve bir şeyler yapmış.
1999 yılları başında Girne’de GİBETSU adında tiyatro gruplarını kurmuşlar. Ciddi anlamda çalışmalar yapmışlar. Çok başarılı oyunlara imza atmışlar. Bu durum belediye başkanının değişmesine kadar devam etmiş. Fakat belediye başkanı değişince tüm ekibiyle birlikte GİBETSU’dan ayrılmışlar.
Çatalköy Belediye Başkanı Mehmet Hulusioğlu ile tanışıp anlaşmaları tiyatro alanında yepyeni bir sayfa açmalarına neden olmuş. Böylece Çatalköy Belediye Tiyatrosu’nu kurmuşlar. Başkan, kendilerine bu konuda büyük destek vermiş. Tiyatro binası bile olmayan bu köye birkaç yıl içinde çok modern, çok kapsamlı ve çok güzel bir salon yaptırmışlar.
KKTC vatandaşı olan ve Mersin’de yaşayan işadamı Erol Avgören ile konuşarak onun desteği ve yardımlarıyla bu salonu yaptırmışlar ve salona da bu işadamının adını vermişler. Bu gün Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrolarının bile salonu yokken, küçük bir köye böyle görkemli bir salon yaptırmak az şey olmasa gerek.
Çatalköy, artık her türlü çalışmalara başlamış. Önce çadırlarda yapılan bir tiyatro festivali düzenlenmiş. Tabii daha sonra salonun yapılmasıyla Türkiye’den ve diğer ülkelerden tiyatro grupları davet edilmiş. Sırbistan, Fransa, Fas ve İtalya’dan ekipler gelmiş. Böylece Festival, uluslararası bir boyut kazanmış. Bu sene de 10. Kez düzenlenecekmiş. Hazırlıkları şimdiden başlamış.
Çatalköy Belediye Tiyatro –su olarak yurt dışında birçok festivallere katılmışlar. Festivallerde KKTC’yi en iyi şekilde temsil etmişler.
Derman Atik “Yönetmenliğim oyunculuktan daha ağır basıyor. Kaç oyun çıkardığımı hiç saymadım.” diyor. “Sizi neler zorladı veya zorluyor?” sorumuza şu cevabı veriyor: “Hayallerinizle oyuncuların örtüşmesi sizi zorlar. Siz, en iyiyi, en güzeli çıkarmaya çalışırsınız. Ama sizin ortaya koymaya çalıştığınız hayali oyuncunun sahneye koyması gerekiyor. Bunu yaparken diğer ekiple de uyum içinde olmanız gerekir. Koreografisi ile, dekoru ile, müziği ile bir bütün olması lazım. Bazen bu olmayabiliyor. Oyuncu bazen kendi yorumunu katıyor. Bu defa yönetmen olarak tümünden verim alamıyorsunuz. Bu da sizi zorluyor.
Toplumcu gerçekçi algıyı alan bir seyirciye sahibiz. Geleneksel tiyatro ile bütünleştirebilirsek ortaya güzel bir eser çıkar. Kendi ülkemin kültürünün de diyaleğinin de bu sürece katılması gerektiğine inanıyorum. Bunu yaparken birini dışlamak doğru değil diye düşünüyorum.” diyor.
Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nda da bir ara sözleşmeli eleman olarak çalıştığını orada da oyunlar yönettiğini anlatıyor. Burada çocuk oyunları ve büyükler için birkaç oyun yönetmiş. “Tohum Ve Toprak” adlı oyunda da oyuncu olarak görev almış.
Devletin kültür politikasının olmadığını belirterek bunun olması gerektiğini, devletin sanata ve sanatçıya sahip çıkması gerektiğini, onlara önem vermesi gerektiğini söylüyor. Şöyle devam ediyor: “Ülkemizde bir telif yasası yok. Bu nedenle yazarlara ödeme yapılamıyor. Ben, yasal zorunluluğum olmamasına rağmen telif hakkını mümkün olduğu kadar ödüyorum. Bu, yazara duyulan bir saygıdır. Emeğe saygıdır. İşin bir de farklı bir boyutu var. Bu ülkede büyük oranda bilet satılmıyor. Gelenlerin çoğu davetli geliyor.
Sanat ille de milli politika çizgisinde yapılmamalıdır. Evrensel değerler yakalanmalıdır. Bunu yaparken de Türk kimliği unutulmamalıdır. Bu ülkede yaşadığımızı unutmadan sanatımızı yapmalıyız.
Kökten işler yapılmalı. Herkes işini doğru yapmalı. Yapılan iş, iyi, doğru ve güzel çerçevesinde yapılmalı. Eşitlik, adalet ve estetik kapsamında yapılmalı.
‘Bizim ülkemizde bir şey olmaz’ mantığı doğru değil. Yaptığınız işe saygı duyacaksınız. İşinizi seveceksiniz. Bu, bir dünya görüşüdür. Dünyayı değiştirmek anlayışıdır. İstenirse ve imkânlar elde edilirse bu ülkede çok şeyler yapılır. Ben böyle düşünüyorum.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.